Gazeteduvar’ın editörlerinden Anıl Mert Özsoy, "8 Mart’ta farklı
meslek gruplarından kadınlara yazdıralım. Sen de 'medyada kadın
olmak' konusunu yaz" diyor ve ekliyor, "Keşke herkes kendi
hikâyesini anlatsa..." O daha cümlesini bitirmeden aklımdan şunlar
geçiyor, "Elbette kişisel hikâyelerimizi anlatacağız çünkü KİŞİSEL
OLAN POLİTİKTİR!" Feminizmin bu sloganı ne çok şey anlatıyor!
Işıl Cinmen, 28 Şubat 2012 tarihinde Bianet’te yayınlanan
makalesinde şöyle diyordu, "Bugünkü gazete künyelerine bir göz
atalım. Rastgele seçilen dokuz gazetenin yönetici ve yazı işleri
kadrosunda çalışan 174 kişinin 147'si erkek, 27'si kadın. Bu da
yüzde 15'lik bir oran demek oluyor."
'KOLTUK, ERKEKLER İÇİN GÜÇ, KADINLAR İÇİN SORUMLULUK
DEMEK'
Cinmen, bu utanç tablosunu Türkiye’de bir ulusal gazetenin ilk
kadın genel yayın yönetmeni olan Nurcan Akad(Akşam gazetesinde
2002-2004 yılları arasında genel yayın yönetmenliği yaptı)’a
sormuş. Yılların tecrübesiyle şunları söylüyor Akad, "Erkekler,
genel yayın yönetmenliği koltuğunu iktidar ve güç olarak alır ama
kadın, örneğin ben, 'daha fazla sorumluluk' olarak aldım… Erkekler
için bir şey müdürü olmak kadın için olduğundan daha fazla şey
ifade ediyor. Bunu güç sembolü olarak algılıyorlar, buna
inanıyorlar ve o yüzden de gerçekten o statüyü güce
dönüştürebiliyor ve değerlendirebiliyorlar… Bir kadın olarak üst
pozisyona geçecekseniz, o makamı hak ettiğinizi herkese teker teker
kanıtlamanız gerekir. Erkek, bir üst pozisyona çıkacak olduğunda
kendini kime göstermesi gerekiyorsa ona kanıtlaması yeter… Ücret
dengesizliği de var… Kadının, aynı pozisyondaki bir erkekten daha
az para kazanmayı da kabul etmesi gerekiyor."
İmdat frenini çek kız!
Nurcan Akad’ın, kadınların ve erkeklerin yöneticiliği nasıl
gördüğüne dair çarpıcı yorumu, 'duayen' bir meslektaşımızın, bir
televizyonun haber müdürlüğünü sürdürdüğüm tarihlerde bana yaptığı
uyarıyı hatırlattı. Şöyle demişti, "Özlemciğim, gazete
yöneticiliğinin yüzde ellisi habercilikse yüzde ellisi de patron
yönetmeyi bilmektir. Durmadan koşturuyorsun, böyle olmaz. Benim
yanımda staj yapman lazım", sonra da tiz bir sesle kahkaha
atmıştı.
20 yıllık meslek hayatımda o sıfatı neden ve nasıl hak ettiğini
bir türlü anlayamadığım -sadece yaşça benden ileriydiler- pek çok
'duayen' erkek gazeteci ile çalıştım. Kadınların o yaşa kadar
meslekte kalmasına neden izin verilmediğini onları tanıdıkça daha
iyi anladım. Gördüm ki, bir kadın gazeteci bir pozisyonu hak
ettiğini düşünüyorsa kendisine teklif gelmesini beklememelidir;
çünkü o teklif hiçbir zaman gelmeyebilir. Kadın gazetecilerin
yapması gereken, işi açıkça talep etmektir. Bunu yapmazsanız
sizinle birlikte mesleğe başlamış erkek gazeteciyle aranızdaki
makasın nasıl hızlı açıldığını hayretle izlemek zorunda
kalırsınız.
BUGÜN DURUM DAHA DA VAHİM
Şahsen bugüne kadar mesleki kariyerimde "yükselme" olarak
görülebilecek tüm pozisyonları bizzat talep ettim. İstemekten hiç
çekinmedim; çünkü bir takım kerameti kendinden menkul erkeklerden
feci şekilde bıkmıştım. Yaşamın herhangi bir alanında hiçbir işi
"yüksek" veya "alçak" kariyer hesaplarıyla yapmasam da iktidarın
her türlüsünden tiksinti duyarak ve "herkes yeteneklerine göre"
şiarına uygun bir yatay örgütlenmenin insana en yakışan iş bölümü
olduğuna inanarak, sırf bazı tembel erkeklerin ilişkileriyle bir
yerlere gelmesine engel olmak için bile çeşitli görevlere talip
olmuşluğum vardır.
Ulusal gazete ve televizyonların yönetim kadrosundaki
kadın-erkek dengesizliğinin bugünkü haline bakmak için künyelerini
inceleyince durumun 5 yıl öncekinden çok daha vahim olduğunu
gördüm. Son 5 yılda yaşananlar ve gelinen nokta, hepimizin malumu.
Ancak şunu özellikle kayda geçirmek gerekiyor, muhafazakârlaşma ve
ötekileştirici, ayrıştırıcı, tekçi siyaset anlayışı her zaman
kadınların ve toplumdaki tüm dezavantajlı grupların aleyhine işler.
Şu an olan da budur.
Genel yayın müdürü, yazı işleri müdürü/haber koordinatörü, haber
müdürü, Ankara temsilcisi gibi 4 pozisyonu mercek altına
aldığınızda ulusal basından 23 gazetenin yayın politikasını
belirleyenlerin 80’inin erkek, 9’unun kadın; ulusal yayın yapan 14
televizyonun karar verici pozisyonundakilerin 50’sinin erkek
6’sının kadın olduğunu görüyorsunuz.
8 Mart'ta kadının hali...
ULUSAL BASINDA KADIN YÖNETİCİ ORANI ‘YÜZDE
11’
Şu an toplam 37 gazete ve televizyonda yazı işlerinde yönetici
pozisyonunda 129 erkeğe karşılık sadece 16 kadın çalışıyor. Yani
son 5 yılda kadınların temsil oranı yüzde 15’ten yüzde 11’e düşmüş
durumda.
GAZETELERDE DURUM NEDİR?
Akşam: 4 erkek / Aydınlık: 2 erkek, 2 kadın /
Birgün: 3 erkek (Genel yayın yönetmeni yok) / Evrensel:
2 erkek, 2 kadın / Fanatik: 3 erkek (Ankara
temsilcisi yok) / Habertürk: 3 erkek, 1 kadın /
Hürriyet: 3 erkek, 1 kadın / Karar: 4 erkek /
Milat: 4 erkek / Milli Gazete: 4 erkek / Milliyet:
3 erkek, 1 kadın / Ortadoğu: 4 erkek / Posta: 3
erkek, 1 kadın / Sabah: 4 erkek / Sözcü: 3 erkek,
1 kadın / Star: 3 erkek, 1 kadın / Takvim: 3
erkek(Ankara temsilcisi yok) / Türkiye: 4 erkek /
Vatan: 4 erkek / Yeni Akit: 4 erkek / Yeni Asya: 4
erkek / Yeniçağ: 4 erkek / Yeni Şafak: 4 erkek
TELEVİZYONLARDA DURUM NEDİR?
24 TV: 4 erkek / ATV: 3 erkek, 1 kadın / CNN
Türk: 3 erkek, 1 kadın / FOX TV: 4 erkek /
HABERTÜRK TV: 4 erkek / HALK TV: 3 erkek, 1 kadın
/ Kanal D: 4 erkek / Kanal 7: 4 erkek / NTV: 3
erkek, 1 kadın / SHOW TV: 4 erkek / STAR TV: 3
erkek, 1 kadın / TVNET: 4 erkek / TRT: 3 erkek, 1
kadın / ULUSAL TV: 4 erkek
Ana akım medyanın "toplumsal cinsiyet eşitliği" bilgisinden,
pratiklerinden neden yoksun olduğu, bu rakamlarla daha net
anlaşılıyor. Kaldı ki, buralarda görev yapan yüzde bir’in de
altındaki 'azınlık'ın, 'kadın bakışı'nı habere yansıtması pek
mümkün olmuyor. Oralardaki işleyişi biliyorum. Erkek yöneticiler,
yazı işlerindeki kadın meslektaşlarını erkek egemen dile teslim
olmaları için adeta zorluyor, onlara mobbing uyguluyorlar.
Erkek gazeteciler(yöneticiler), afili koltuklarında oturup
"ülkeyi kurtarırken", kadınlar hayatları için mücadele ediyorlar.
'Plaza' denilen o kocaman sevimsiz binalarda, yaşı ve medeni hâli
ne olursa olsun 150’den fazla kadın çalışan varsa işverenin, 0-6
yaş aralığındaki çocukların bırakılması, bakılması, emziren
çalışanlar için bir çocuk bakım yurdu kurması zorunludur. Ayrıca bu
yurt iş yerine uzaksa, işveren ulaşımı da sağlamak zorundadır. Peki
bu yasal hakkın takipçisi olan kaç erkek gazeteci var? Hiç! Dedim
ya, onlar çoook büyük işlere kafa yorarken kadın meslektaşları
onların çocuklarını da kurtarmak için çabalıyor.
Söylemekten hiç bıkmayacağım; iyi ki kadınlar var, iyi ki kız
kardeşlik var.
Frida Kahlo'nun
estetize edilmiş çirkinliği!
Asuman Susam: 'Cinsiyet
belaydı!'