MedyaTava, Talat Bulut ve 'kostümcü kız'...
Bir haberle birkaç dehşet kuşu vurup hâlâ Talat Bulut’la “empati” kuramayan erkek varsa onları da korku ve endişe çardağında birleşmeye çağırıyor ayrıca; öz babasını istismarla suçlayan eloğluna ne yapmaz, artı, kollarında bıçak izleri var, arıza alarmı arıza alarmı!
Yelda Eroğlu
Türkiye’nin umarsız “perfect victim” arayışında sıradan bir gün. Eğer Talat Bulut’a karşı açmış olduğu taciz davasını kazanmış olsaydı “genç kostümcü”; MedyaTava’nın kendisi hakkında bulup ortalara serdiği “şoke eden belge”yi ancak ve ancak böyle yorumlar, kurbanın perfect’i olmaz diye de devam ederdik. Ama MedyaTava bizi altüst ediyor; “genç kostümcü” onun için kusurlu da olsa kurban dahi değil; burada kurban Talat Bulut, Birsen Altuntaş imzalı bu çok çok özel haberde.
Meğer şu an sadece 19 yaşında olan Ö.Ş. (o sadece baş harflerinden oluşan bir “kostümcü”, Talat Bulut ise gerine gerine Talat Bulut), bundan beş yıl önce de “benzer” bir mahkeme süreci yaşamış. Yani sadece 14 yaşındayken, reşit değilken, tam anlamıyla ve düpedüz bir çocukken. Ki Amerikan polisiyelerinde beş kişinin katili olduğu ikinci hatta üçüncü derece delillerle (kırmızı bir kamyoneti, tiner ve yağlı boyaya erişimi vardı) işaret edilen şüphelinin dayı oğlunun BİM faturasına kadar ferah feza sızabilen bilgisayar başı ajanları dahi şüphelinin 18 yaşından önce karıştığı vukuatların dosyasına erişemezken; MedyaTava nasıl bir izin yetki ve cüretle 14 yaşında bir çocuğun mahkeme dosyasına sızıp, daha kriminal görünsün diye belli ki, hususi word’de dizmeden cayır cayır resmi belge fotoğraflarıyla arsızca yayınlayabilmekte? Bu da mı suç değil?
“Babasını istismarla suçlamış”, Ö.Ş. Anne baba ayrı. Anne habire devamsızlık yapan çocuğu Artvin’de yaşayan babasının yanına göndermiş. Çocuk, babasının kendisini istismar ettiğini söyleyerek geri dönmüş. Ve MedyaTava’nın Talat Bulut’a açılana “benzer” dediği mahkeme süreci böyle başlamış. Sonra şikayetini geri çekmiş çocuk. Kendisini zorla okula gönderdiği için babasının yanında kalmak istemediğini, İstanbul’a dönebilmek için bu “yalanı” uydurduğunu beyan etmiş psikolog huzurunda (biz de 14 yaşındaki bir çocuğun babam beni istismar etti’sine değil, yalan söyledim babam öyle bir şey yapmadı’sına inanıyoruz, çünkü MedyaTava olmak bunu gerektirir). “Kendisinin kollarında bıçak izleri vardır. Bunları o dönem kendisinin yaptığını söylemiştir” diye de eklemiş psikolog. Anlıyor ve dolup taşıyoruz ki Bulut’u tacizle suçlayan genç kadın, çocukluğunda daimi okul birincisi değil, büyüyünce öğretmen ya da doktor ayrıca da beş çocuk annesi olmak istiyorum çocuğu da değil. 'Perşembenin yani taciz suçlamasının gelişi çocukluğunun çarşambasından belliymiş'e getiriyor açık ve seçik MedyaTava.
Bir haberle birkaç dehşet kuşu vurup hâlâ Talat Bulut’la “empati” kuramayan erkek varsa onları da korku ve endişe çardağında birleşmeye çağırıyor ayrıca; öz babasını istismarla suçlayan eloğluna ne yapmaz, artı, kollarında bıçak izleri var, arıza alarmı arıza alarmı!
Böylece Talat Bulut bir perfect victim’e, “genç kostümcü” ise bir nevi vagina dentata’ya dönüşüyor. Bu defa dişleri vajinasında değil sözlerinde, kopartıp atacağı da erkekliği değil şöhreti ve kaşeleri.
“Genç kostümcü”nün Bulut’a açtığı dava takipsizlik kararıyla sonuçlandı, takipsizlik kararına ettiği itiraz geri çevrildi. Yani Bulut, usulsüzce toplanmış delillerle elektrikli sandalyeyi bekleyen bir adalet kurbanı değil. Setteki diğer oyuncular onunla aynı paravanda oturmak istemiyormuş, bu yüzden ona tahsis edilmiş karavanda ıssız ve yalnız oturmaktaymış çekim aralarında, taciz olayından onun payına düşen acı ve elem sadece ve yalnızca bu. Peki Birsen Altuntaş, bu kötülük dolu kadın hangi sebeple ve nasıl bir araştırmacılık şehvetiyle tacize uğradığını söyleyen genç kadının geçmişini, bir çocuğun yasalarla güvence altına alınmış olması gereken mahremiyetini eşeleyip ortalara döküyor? Muhtemelen tanımadığı bir “genç kostümcü”den niye bu kadar nefret ediyor?
Çünkü “genç kostümcü”, uğradığı tacizden sonra bir Türk dramasına yaraşır biçimde, gözünde iki damla yaş yüreğinde hanfendi bir kahır “rasgele bir bahaneyle” çekip gideceğine Çalıkuşu Feride gibi; bir 19'uncu yüzyıl Rus draması gibi kalıp savaşmayı yeğledi. Budala’nın şahane Nastasya Filippovna’sı, kendisini istismar eden generalin karşısına dikildiğinde, general de korku içindeydi; çünkü apaçıktı ki Nastasya “kendisinden iliğiyle kemiğiyle nefret ettiği adamı rezil edebilmek için –evet, salt bunun için- Sibirya’ya sürgün, kürek mahkumiyeti de içinde olmak üzere, en ağır kahırları, aşağılanmaları göze almış gibiydi”.
Peki sürgün peki kürek mahkumiyeti bile MedyaTava’nın taciz mağduru bu genç kadına yaşattığından daha mı ağır bir bedel?