Mehmet Rüştü Tiryaki: Türkiye, kimliğine sahip çıkanlar için güvenli olmayan bir ülke
DEM Parti Batman Milletvekili Mehmet Rüştü Tiryaki, “Katiller için, ırkçılar için güvenli ama varlığına, kimliğine sahip çıkanlar için güvenli olmayan bir ülkedir Türkiye" dedi.
DUVAR - TBMM Genel Kurulu’nda 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi'nin görüşmeleri devam ediyor. Genel Kurul'da bugün Sağlık Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ile bağlı kuruluşların bütçeleri görüşülüyor.
İçişleri Bakanlığı bütçesi üzerine söz alan DEM Parti Batman Milletvekili Mehmet Rüştü Tiryaki, "Katiller için, ırkçılar için güvenli ama varlığına, kimliğine sahip çıkanlar için güvenli olmayan bir ülkedir Türkiye. Yine, dünyanın çok sayıda uyuşturucu baronunun, çok sayıda suç örgütü liderinin barındığı bir ülkedir Türkiye. Biz bunları öldüklerinde, öldürüldüklerinde, aralarında çatışma çıktığında öğreniriz; bunlar içinde Türkiye güvenli bir ülkedir" dedi.
Tiryaki, konuşmasında şu ifadeleri kullandı:
"Bir ülkenin demokrasisinin seviyesini, çıtasını belirleyen en önemli kurum, en önemli bakanlık hiç kuşku yok ki İçişleri Bakanlığı. Dolayısıyla, bugün burada yalnız bir bakanlığın bütçesini değil, aslında ülkenin demokrasisinin düzeyini de tartışıyor olacağız. Türkiye uzunca bir süredir maalesef demokratik ülkeler kategorisinde değerlendirilmiyor. Ben size bunu kanıtlayacak binlerce, on binlerce, yüz binlerce örnek sıralayabilirim ama asıl olan, başka ülkelerin Türkiye’yi nasıl gördüğüne bakmaktır. Şimdi, diyebilirsiniz ki 'Batı bize ikiyüzlü bir gözle bakıyor, dürüst değil'. Birçok şey söyleyebilirsiniz ama emin olun, hikaye öyle değil. Türkiye demokratikleşme konusunda adım attığında Avrupa Parlamentosu'nda bulunan milletvekillerinin yüzde 99’u Türkiye’nin Avrupa Birliği'ne girmesi için 'Evet' pankartları taşıyordu. Dolayısıyla, karneniz sizin yaptıklarınızla belirleniyor, başkasının niyetini sorgulamayın. Şimdi, Demokrasi Endeksi yayımlandı, bunun birkaç tane parametresi var; politik katılım, politik kültür, sivil özgürlükler, seçim süreci ve çoğulculuk gibi parametrelere bakarak dünyada bir sıralama yapıyorlar. En son The Economist’te yayımlanmıştı 2022 raporu. Bu parametreler göz önünde bulundurularak hazırlanan rapora göre tam demokrasi olarak değerlendirilen 24 ülke var, bundan sonra 46 ülke kusurlu demokrasi olarak değerlendiriliyor, 36 ülke hibrit rejim olarak değerlendiriliyor, son olarak 59 ülke de otoriter rejim olarak vasıflandırılıyor. Şimdi, bu 167 ülke arasında sizce Türkiye kaçıncı sıradadır? Ben size söyleyeyim, Türkiye 103’üncü sırada. Türkiye tam demokrasi olarak kabul edilmiyor, Türkiye kusurlu demokrasi olarak kabul edilmiyor, Türkiye hibrit bir rejim olarak kabul ediliyor ve bu hibrit rejim içerisinde sayılan 36 ülke arasında da Türkiye 31’inci sırada yani otoriter ülkeler, rejimler arasına girmeniz için sadece 5 ülke kalmış durumda.
'DÜNYADA KÜRESEL SUÇ ORGANİZASYONU RAPORU HAZIRLANDI, TÜRKİYE 193 ÜLKE ARASINDA EN KÖTÜ 14’ÜNCÜ ÜLKE OLDU'
Şimdi, bu rapora göre Türkiye hibrit rejim olduğunda nasıl değerlendiriliyor biliyor musunuz? Düzenli seçim hilelerinin yapıldığı, muhalefete ve medyaya baskı uygulandığı, yargının bağımsız olmadığı, yaygın yolsuzluğun olduğu, hukukun üstünlüğü açısından güçsüz olduğu, siyasi kültürün gelişmediği kabul ediliyor. Evet, Türkiye dünyada maalesef böyle gözüküyor. Şimdi, bütün dünyada olduğu gibi İçişleri Bakanlığı aslında biraz da iç güvenlik bakanlığıdır, neden? Çünkü İçişleri Bakanlığı’na bağlıdır Emniyet teşkilatı, İçişleri Bakanlığı’na bağlıdır Jandarma teşkilatı, İçişleri Bakanlığı’na bağlıdır Sahil ve Güvenlik Komutanlığı. Şimdi, Türkiye demokratik bir ülke değil, peki Türkiye güvenli bir ülke mi? Aslında 'Güvenli bir ülke mi değil mi' tartışmasından önce 'Özgürlük mü önce gelir, güvenlik mi önce gelir' tartışması yürütmek gerekir ama söylediğim gibi Türkiye demokratik bir ülke olmadığı için bunu tartışmaya gerek yok ama Türkiye’nin güvenli bir ülke olup olmadığını tartışabiliriz.
Ondan önce, bir veriyi daha sizlerle paylaşmak isterim: Bakın, en son ekim ayında dünyada küresel suç organizasyonu raporu hazırlandı, Türkiye 193 ülke arasında en kötü 14’üncü ülke oldu yani Adalet ve Kalkınma Partisi Türkiye'yi dünyanın suç üssü hâline getirmiş. Şimdi, güvenlik meselesine gelelim, Türkiye güvenli bir ülke mi? Kesinlikle Türkiye güvenli bir ülke ama kimin için? Asıl soru bu. Türkiye kimin için güvenli? Bakın, Türkiye, patronlar için güvenli bir ülke. Siz, hiçbir patronun işçiyi işten çıkardığı için, asgari ücretin altında ödeme yaptığı için, sendikasız çalışanların sendika üyesi olmasını engellediği için gaz yediğine tanık oldunuz mu? Coplandığına tanık oldunuz mu? Yerde sürüklendiğine tanık oldunuz mu? Olamazsınız.
'KİMLİĞİNE SAHİP ÇIKANLAR İÇİN GÜVENLİ OLMAYAN BİR ÜLKEDİR TÜRKİYE'
Demek ki bu ülke kimler için güvenliymiş? Patronlar için güvenliymiş. Bakın, 'Türk milliyetçiliği' adı altında ırkçılık yapabilirsiniz, hatta Kürtlerin değerlerine hakaret etmek için Hitler’e methiyeler düzebilirsiniz; bu durumda size hiçbir şey yapılmaz. Katiller için, ırkçılar için güvenli ama varlığına, kimliğine sahip çıkanlar için güvenli olmayan bir ülkedir Türkiye. Yine, dünyanın çok sayıda uyuşturucu baronunun, çok sayıda suç örgütü liderinin barındığı bir ülkedir Türkiye. Biz bunları öldüklerinde, öldürüldüklerinde, aralarında çatışma çıktığında öğreniriz; bunlar için de Türkiye güvenli bir ülkedir.
'KAYYIMLAR BELEDİYE MECLİSLERİNİ DE LAĞVEDİYORLAR'
Bazı uygulamalarını devam ettiriyorsunuz. Bunlardan bir tanesi kayyum rejimi Sayın Bakan. Altında bakanlığınızın imzası var yani sizin döneminizde iki ayda bir kayyumların görev süresi uzatılıyor ve seçilmiş belediye başkanlarımız görevden uzaklaştırılıyor. Siz bunu iki ayda bir yeniliyorsunuz dolayısıyla kayyum siyasetini sürdürmüş oluyorsunuz. Bakın, bu kayyum siyaseti sadece halkın seçme ve seçilme hakkının yok sayılması anlamına gelmiyor. Emin olun, Kürt halkının bu ülkeyle bağlarını koparacak düzeyde ciddi bir mesele ama maalesef, bu ülkedeki siyasi partilerin büyük bir bölümü bunun farkında değil. Peki, ne yapıyor o kayyumlar? Kürt halkının seçme ve seçilme hakkının yok sayılması babında değil, başka işlere de imza atıyorlar. Emin olun, kelimenin tam anlamıyla belediyeleri yağmalıyorlar. Bakın, geçen ay bir tane haber yayınlandı, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi kaç tane organize sanayi bölgesinde yüzde 30’luk, yüzde 40’lık, yüzde 20’lik hisse sahibi? 4 tane memurla karar alıyor o kayyum, bütün hisselerini devrediyor, tek bir kuruş para almadan. Nasıl yapıyor bunu? Bir Meclis olsa bunu kabul eder mi? Kabul etmez ama bu kayyumlar sadece belediye başkanlığı makamını gasp etmiyor, aynı zamanda belediye Meclislerini de lağvediyorlar, Meclisin toplanmasına da izin vermiyorlar. Bir belediye başkanı şehre gelen Millî Savunma Bakanının, Turizm Bakanının kiraladığı araçların ücretini öder mi? Bir belediye başkanı bunların yol giderlerini, yemek giderlerini aldıkları hediyeleri karşılar mı? Bunu Bartın'da, Karabük'te, Afyon’da yapabilir mi bir belediye başkanı? Yapmaz ama kayyumlar bunu pervasız biçimde yapabiliyorlar; Mardin kayyumu bunu yapabiliyor. Bakın, özel bankalara, şahıslara falan borçlardan bahsetmiyorum, sadece hazineye en borçlu 10 tane belediye açıklandı, bunun içinde 3 tane kayyum var: Batman Belediyesi var, Siirt Belediyesi var, Diyarbakır Belediyesinin bir tane şirketi var. İşte böyle yağmalanıyor, kayyumlar tarafından halkın öz malı olan yerler böyle bu şekilde yağmalanıyor.”