Mehmet Şimşek'in döviz çağrısı: Güven olmadan nasıl gelecek?
Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, ülkeye döviz girmesini sağlayacak yeni düzenlemeleri açıkladı. Ancak uzmanlara göre asıl ihtiyaç düzenlemeden ziyade oluşturulacak güven ortamı…
İSTANBUL – Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, ülkeye döviz girişini sağlayacak düzenlemeleri hayata geçireceklerine dair dün bir açıklama yaptı. Buna göre, yurt dışına hizmet olarak sunulan mimarlık, mühendislik, yazılım, tasarım, veri işleme, çağrı hizmetleri ile eğitim ve sağlık faaliyetlerinden elde edilen gelirlere sağlanan yüzde 50 kazanç istisnası kazancın Türkiye'ye getirilmesi şartıyla yüzde 80'e çıkacak. Ayrıca gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerince, yurt dışından elde edilen kar paylarının tamamının Türkiye'ye getirilmesi şartıyla bu kazançların yüzde 50’si gelir ve kurumlar vergisinden istisna edilecek.
Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu döviz, bu düzenleme ile sağlanabilir mi? Uzmanların yorumu, ülkenin yeni düzenlemeye değil, güven ortamına ihtiyacı var.
‘GEÇMİŞTE BU DÜZENLEMELER YOKTU AMA YABANCI SERMAYE GELİYORDU’
Doç. Dr. Oğuz Demir, Şimşek’in açıklamalarını değerlendirdi. Demir, Şimşek’in geliş amacının Türkiye’nin uzunca bir süredir ihtiyaç duyduğu dövizi Merkez Bankası rezervlerini eksiye götürerek değil, bir şekilde piyasa normları içinde dışardan gelir olarak getirmek olduğunu söyledi.
Bunun da doğrudan yatırım ya da sıcak para girişi ile olabileceğini ifade eden Demir, “Türkiye’ye doğrudan gelip fabrika kuracak ya da satın alacak yatırımcı uzun zamandır yok. Bence yapılacak düzenlemeler, yabancı yatırımcının fabrika kurması, satın alması için olacak. Ancak bizim yaşadığımız sorun düzenlemelerle ilgili değil. Biz hala yabancı için güvenli bir ortam yaratabilmiş değiliz. Mehmet Şimşek’in en sık karşılaştığı sorulardan birisi, ‘Siz görevde kalacak mısınız?” Yerel seçim sonrası Şimşek görevde kalacak mı, Erdoğan bu programın arkasında duracak mı?
Dolayısıyla bu güveni hala tam oluşturabilmiş değiller. Bu güven oluşmadığı için ekstra başka motivasyonlar yaratmaya çalışıyorlar ama açıkçası ben yabancının 31 Mart sonrasını görmeden hatırı sayılır bir ilgi göstereceğini sanmıyorum” diyor.
Şu an ihtiyacımız olanın yabancıyı cezbedecek düzenlemeler olmadığını vurgulayan Demir, geçmişte söz konusu düzenlemeler yokken ülkeye ciddi yabancı sermaye geldiğini hatırlattı. O dönem ülke ekonomisinin büyüyen, güvenilir ve istikrarlı olduğunu söyleyen Demir, ekliyor: “Önce bunu sağlayacaksınız ki, sonra düzenlemeler işe yarasın.”
‘VERGİ TEŞVİKLERİNDEN ÇOK GÜVENE İHTİYAÇ VAR’
Ekonomist İris Cibre, Şimşek'in açıklamalarının ülkedeki döviz ihtiyacını ortaya koyduğunu ifade ediyor. Cibre, “Çünkü birçok şirket yurt dışında şirketler kurdu, dövizini yurt dışında tutmaya devam ediyor. Bu nedenle de bazı istisnalar ve teşvikler sunulmaya çalışılıyor. Görüyoruz ki yurt dışından ciddi miktarda bir portföy yatırımı akışı başlamadı. Yakın zamanda başlaması da beklenmiyor” diyor.
Ülkedeki döviz azlığının ekonomimize yansıması nedir? Cibre, “Ülkede ‘döviz yok’ değil, sadece kendi havuzunda dönüyor” diyerek yurt dışından akış gelmediği için döviz rezervi birikiminde bir sıkıntı yaşandığını aktarıyor. Bu durumun da kur üzerinde baskı oluşturduğunu anlatan İbre, “Kur üzerinde baskı yarattığı sürece de Merkez Bankası doğal olarak sürekli müdahale etmek durumunda kalıyor ki kuru belli bir seviyede tutabilsin. Çünkü serbest bıraktığı anda satıcısı olmayan bir piyasada yukarı yönlü ciddi hareketler gerçekleşebilir. Bunun önüne geçmek için Merkez Bankası mecburi bir oyuncu oldu. Turizm sezonu kapandı, enerji ihtiyacı nedeniyle ithalat artacak, dolayısıyla döviz girişi azaldı ama çıkışı artıyor. Dolayısıyla kur üzerinde ciddi baskılar oluşmaya başlayacak. Merkez Bankası da müdahale etmek durumunda kalacak. Günlük 1-1,5 milyar dolar satarken 2-2,5 milyar dolar satmak durumunda kalacak” diye konuşuyor.
Uygulanacak düzenlemelerin belli bir miktarda işe yarabileceğini dile getiren İbre, Demir gibi güven ihtiyacına işaret ediyor: “Bence vergi teşviklerinden çok ülkede güven ihtiyacı var. Ekonomi politikalarına, bu politikaların sürdürülebilirliğine dair güven lazım. Yarın öbür gün politika değişikliğine gidilip gidilmeyeceğine dair çok ciddi şüpheler var. Bu şüpheler de giderilebilmiş değil.”