Melike Şahin: Yaraların merhemi kadın dayanışmasında saklı
Müzisyen Melike Şahin, yeni single çalışması 'Sevmek Suçsa Suçluyum' ile dinleyici karşısında. Parçanın klibinde 30 kadın oyuncu ile dayanışma mesajı vermek istediğini söyleyen Şahin, “Ortak yaralarımıza beraber merhem bulabileceğimizi düşünüyorum. Bu şarkıda vurgulamak istediğim tek şey de bu: Üstüme yürüse de hayatın cilveleri, sen yanımda olunca sırtım yere gelmez, güler geçerim o cilvelere” diyor.
DUVAR - Baba Zula'dan tanıdığımız Melike Şahin, solo çalışmalarıyla dinleyicilerle buluşmaya devam ediyor. Geçtiğimiz aylarda çıkardığı 'Deli Kan' isimli parçasıyla büyük beğeni toplayan Şahin, şimdi Yunan ezgilerinin hakim olduğu 'Sevmek Suçsa Suçluyum' isimli single çalışması ile müzikseverlerle buluştu. Sözleri kendisine ait olan, bestesini ise Can Güngör’le beraber yaptıkları şarkının düzenlemesinde yine Can Güngör imzası bulunuyor. 'Sevmek Suçsa Suçluyum'un klibi, 'Exils' filmiyle 2004 Cannes Film Festivali'nde 'En İyi Yönetmen' ödülünü alan Fransız yönetmen Tony Gatlif tarafından çekildi. Sirkeci Garı’nda, şarkının ruhuna uygun olarak neşeli bir atmosferde gerçekleşen çekimlerde sanatçıya otuz kadın oyuncu eşlik etti. Şahin ile müzik serüvenini ve alternatif müzik dünyasını konuştuk.
Müzik serüveninize ilk olarak öğrencilik yıllarınızda dahil olduğunuz müzik kulübü Klasik Müzik Korosu'nda soprano olarak başlamışsınız. Sonraki dönüşüm ve gelişimden bahseder misiniz?
Çoksesli müzik ve beraber üretebilmeyi deneyimlediğim bir alan oldu benim için koro. Solo kariyerim açısından da gayet faideli bir yolculuktu. Sonrasında Baba Zula ile çalışmaya başladım, bu macera da altı yıla yakın sürdü. Arkasından bildiğiniz üzre kendi şarkılarımı paylaşmaya karar verdim. Deli Kan, Sevmek Suçsa Suçluyum, Tutuşmuş Beraber ve Bi' Fırlatsam'ı dinleyicime sundum.
'BABA ZULA BENİM İÇİN OKUL GİBİYDİ'
Baba Zula demişken, 'Özgür Ruh' parçasının sizin sesinizle bütünleşmiş enerjisi yadsınamaz... Birlikte yurtiçi ve yurtdışında 250'nin üzerinde konser vermişsiniz. Türkiye'nin en 'özgün' gruplarından birinin vokalisti ve söz yazarlığını yaptınız. Kariyerinizi nasıl etkiledi?
Kariyerimin Baba Zula kısmını, şimdi şu anki gözümle değerlendirdiğimde, bir okula benzetiyorum. Sahne şarkıcılığını, grup içi dinamikleri, turne hayatını vesaire, işimle ilgili pek çok temel bilgiyi öğrendiğim bir okul. Bu sayede solo kariyerime daha bilenmiş bir şekilde başladığımı düşünüyorum. 'Özgür Ruh' yorumumla ilgili iltifatınız için teşekkür ederim, ben albüm versiyonunu daha çok severim mesela.
Bir klişe haline gelen 'Sevmek Suçsa Suçluyum' üzerine bir şarkı yazma fikri nasıl ortaya çıktı?
Hiç düşünmedim kendiliğinden ortaya çıktı aslında, bir dostumla meyhane sohbetimiz üzerine. Eve gelir gelmez telefona kaydettim şarkıyı. Sonrasında aranjörüm Can Güngör'le yapılandırdık. Aslında bu lafı eskiden babam anneme çok söylerdi, onu gücendirdiği zamanlarda güldürmek için. Oradan kulağımda kalmış olabilir. Gerçi sonra söyledim babama ''Böyle bir şarkı yazdım, sen derdin hep bu cümleyi'' diye, o hatırlamıyormuş...
Uzun zamandır bu kadar umutlu sözler ve melodiler dinlememiştik. Ülkedeki kutuplaşmanın etkisiyle tam da ihtiyacımız olduğu bir zamanda geldi bu parça. Ayrıca klibinizde de 30 kadın oyuncu var. Nasıl bir bilinçle doğdu bu konsept? Mesajınız nedir?
Kadın dayanışmasını önemsiyorum. Ortak yaralarımıza beraber merhem bulabileceğimizi düşünüyorum. Bu şarkıda vurgulamak istediğim tek şey de bu: Üstüme yürüse de hayatın cilveleri, sen yanımda olunca sırtım yere gelmez, güler geçerim o cilvelere. Kutuplaşma bir yalnızlık hissi getiriyor insana ister istemez. Ama benzer kalplere ve umutlara sahip kocaman bir aileyiz, bunu da unutmamak lazım. Şarkı bunu hatırlatabiliyorsa ne mutlu bana.
'SANA KLİP ÇEKELİM DEDİĞİNDE KULAKLARIMA İNANAMADIM'
Tony Gatlif'ın Djam adlı filminin dünya prömiyeri öncesinde konser verdiniz ve filmin soundtrack albümü için üç şarkı seslendirdiniz. 'Sevmek Suçsa Suçluyum' parçasının klibini de birlikte çektiniz. Sizin için nasıl bir deneyimdi?
Gatlif'le son filmi Djam (Aman Doktor)'in çekimleri için bir araya gelmiştik aslında. Kadın şarkıcı arıyordu, filmdeki diğer müzisyen arkadaşlarım (Cümbüş Cemaat) beni önermiş, gittim tanıştık. Sonra da bahsettiğiniz gibi albümde üç şarkı seslendirdim. Filmin dünya prömiyeri için Cannes Film Festivali'ne davet edildik ve konserimiz şahane geçti. Sonraki gün bile karşılaştığımız kişiler tebriklerini ilettiler. Bu arada filmde çalan müzisyenlerden oluşan on üç kişilik bir orkestra olarak konserler vermeye devam ediyoruz Fransa'da. Cannes'dan sonra ilk konserimizi Lyon'da verdik, bu hafta da Arles'e gideceğiz.
Klip fikrine gelince, Djam'in İstanbul'daki ilk gösterimi için bir araya geldiğimizde ortaya çıktı bu fikir. Kendisi söyledi ''sana bir klip çekelim'' diye, kulaklarıma inanamadım duyunca. Muhteşem bir deneyim tabii ki. Ama çekim günü biraz zorlandığımı da itiraf etmeliyim. Çok gergindim ilk aşamasında, sonradan sakinleşebildim. Dedim ki kendime, ''Hayatta bir kere gelebilir bu başına tadını çıkar Melikeciğim.''
Şu an yeni gelecek albümünüz 'Merhem'in üzerinde çalışıyorsunuz. Nasıl bir albüm olacak?
Bildiğim şey albümümün ismi, repertuvarı ve prodüktörüm. Kalan kısım sürpriz. Dinleyicimi şaşırtacak bir albüm olacak ''Merhem''. Ben şarkı yazmaya başladığım ilk dönemde Can (Güngör)'la çalışıyordum zaten, ilk albümümü de onun ellerine teslim edeceğim. Hele ikinci solo albümünü bitirsin de Can, başına ekşiyeceğim sıramı bekliyorum. Beklerken dayanamayıp başka tekliler de sunabilirim, belli olmaz.
'GENÇ NESİL BOMBA GİBİ GELİYOR'
Alternatif müzik sahnesinin bugün geldiği yeri nasıl değerlendiriyorsunuz? Nasıl olmasını dilersiniz?
Dinleyici olarak da üretici olarak da halimden memnunum, alternatif müzikten anladığımız şey ana akım popüler müziğin dışındaki işler ise. Kaydetmek daha kolay, paylaşmak yayılmak daha kolay. Sürülerce dijital mecra var. Alternatif müziği destekleyen büyük küçük plak şirketleri var. Bunun yanında ben genç neslin bomba gibi geldiğini düşünüyorum. Güzel kapılar açıldı. Bir kireçlenme olur gibi oldu birkaç yıl önce, aşıldı bence. Özgünlüğe önem veriyorum şarkıcılıkta ve söz yazarlığında. İçindeki bir cümlesine yahut yorumculukta parlayan o minnacık bir ana kopayım, o şarkı elimden kurtulamaz mesela. Bütün gün dinlerim aynı şeyi.
Ha gönül istemez miydi bir kartoneti olsun dinlediğimiz işin, elimizde tutalım, okuyalım? İsterdi tabii, benim gibi nostalji düşkünü gönüller bana hak verecektir. Diğer sorun dijital dünyadaki düşük telifler olabilir, bu konuyla ilgili de meslek birliklerimizin sanatçıyı kollayan adımlar atacağını umut ediyorum.
Önümüzdeki projelerinizden bahseder misiniz?
Albümü bitirmek ve konserlerime devam etmek. 20 Temmuz'da Ankara IF'te, 9 Ağustos'ta IF Beşiktaş'ta dinleyicilerimle buluşacağım. Bir de Levni ile hazırladığımız bir tekli var onu paylaşmayı hedefliyoruz bu yaz.