Memet Atalay: Peki biz elektriği ne zaman keselim?

Dicle Elektrik Yönetim Kurulu Başkanı Memet Atalay’a göre elektriği kesilen ve suya erişemeyen köyler yıllardır faturalarını ödemiyor. Atalay’a göre halkın çoğunluğu şirketin bölgedeki uygulamalarından memnun ve her şey mevzuata uygun!

İrfan Aktan iaktan@gazeteduvar.com.tr

Hava sıcaklığının 40 derece ve üstü olduğu Batman’da, Urfa’da, Mardin’de, Diyarbakır’da çiftçiler, köylüler elektrik kesintilerinden dolayı isyanda. Dicle Elektrik’in astronomik faturalar çıkardığı köylüler, elektrik kesildiğinde kuyulardan içme suyunu çıkaramıyor, çiftçiler ürünlerini sulayamadığı için hasatları, bir yıllık gelirleri, onca emekleri tehlike altında. Devlet ise aradan çekilerek yoksul halkla şirketi baş başa bırakmış durumda.

Bölgedeki köylerin önemli bir kısmı, devlet köye su taşıma görevini yerine getirmediği için, kolektif kullanılan kuyulardan elektrik yardımıyla su çıkarıyor. Elektrik şirketi de köylülerden yıllardır ödenemeyen bu elektriğin bedelini, faiziyle birlikte talep ediyor. Fakat köylere yollanan faturalar astronomik düzeyde.

Örneğin Dicle Elektrik (DEDAŞ) Batman-Kozluk’a bağlı 2 bin 500 nüfuslu Zilan köyüne 2 milyon 396 bin, bin 500 nüfuslu Selîvê köyüne 4 milyon 546 bin, Kanîkê köyüne 1 milyon 753 bin, Hiskut köyüne 709 bin, Malê Gir köyüne 205 bin, Xoxê köyüne 412 bin, Bacax mezrasına 514 bin lira elektrik faturası çıkarmış. Köylüler bu astronomik paraları ödeyemeyince de kavurucu yaz sıcağında, üç haftadır 8 köyün elektriği kesik, musluklar akmıyor. Halk susuzlukla kavrulurken devlet oralı bile olmuyor, şirket de “ben paramı isterim” diyor. Susuzluk gerçek manada can alıyor. Zilan köyündeki su kesintisinden dolayı su kanalına giren 16 yayındaki İsa Üke hayatını kaybetti. 

Geçtiğimiz hafta TBMM Tarım Komisyonu üyesi ve HDP Mersin Milletvekili Rıdvan Turan’la DEDAŞ’ın ve devletin bölgedeki “elektrik ve su politikasına” dair söyleşimiz üzerine Dicle Elektrik Yönetim Kurulu Başkanı Memet Atalay aradı ve kendi cephesinden iddialara yanıt vermek istedi. Biz de köylülerin elektriğinin kesilmesinden abonelerin sayaçlarının evden alınıp direklerin tepesine çıkarılmasına, kaçak elektrik iddialarından zırhlı araçlar eşliğinde köylere yapılan “kaçak elektrik operasyonlarına” kadar hemen her konudaki sorularımızı sorduk. Atalay’ın yanıtları aşağıda, takdir okurda.

Dicle Elektrik Yönetim Kurulu Başkanı Memet Atalay

Son günlerde Mardin ve Batman köylerinde elektriğini kestiğiniz köylüler, bu yaz sıcağında suya erişemiyor ve köylüler isyan ediyor. Bu yaz sıcağında köylülerin elektriğini neden kesiyorsunuz?

Öncelikle Dicle Elektrik (DEDAŞ) olarak bizim vazifemiz Şanlıurfa, Mardin, Diyarbakır, Şırnak, Siirt ve Batman’daki vatandaşlarımıza en kaliteli hizmeti götürmek. Bu sağlanmadıktan sonra, bunu götürmedikten sonra hiçbir şeyin anlamı yok. Bunu yaparken de hem bizi hem de abonelerimizi bağlayan bir sözleşme, akit var. Şimdi bu temelde biz hizmeti sağlayacağız, abonelerimiz de kullandıkları elektriğin bedelini ödeyecekler. Aslında temel problem bu. Elektriğini kestiğimiz hiçbir abone yoktur ki, “ya ben borcumu ödediğim halde elektriğim kesilmiştir” diyebilsin.

Fakat geçen hafta söyleşi yaptığımız HDP milletvekili Rıdvan Turan’ın aktardığına göre faturasını ödememiş bir abonenin elektriği kesilirken, aynı hat üzerindeki diğer abonelerin de elektriği otomatik olarak kesiliyor…

Öyle bir şey olmaz. Herkesin hattı ayrı ayrı kesiliyor. 10 tane abone vardır, 1’i ödemiş, 9’u ödememiş. O birine hizmet gidiyor, diğer 9’u kesiliyor. Veya 9’u ödemiş, 1’i ödememiş, ödemeyen kesiliyor. Toplu cezalandırma zaten mevzuata aykırı ve çok yanlış bir şey. Sadece şu konu var: Son günlerde özellikle Mardin ve Şanlıurfa’da karşılaştığımız bir problem.

PEKİ BİZ ELEKTRİĞİ NE ZAMAN KESELİM?

Nedir o problem?

Bizim hizmet verdiğimiz tarımsal sulama aboneleri çok yüksek miktarda elektrik tüketiyorlar. Kastettiğim aboneler bir yıldan fazla bir süredir hiç ödeme yapmamışlar. Kullandıkları elektriğin bedelini geçen sene de hiç ödememişler. Bunları haliyle uyardık, yardımcı olmaya çalıştık, faturalarını bildirdik, kendilerini ikaz ettik. Dedik ki, “biz enerjiyi günlük olarak alıyoruz, peşin alıyoruz, vergilerini zamanında ödüyoruz, burada lütfen kullandığınız elektriğin bedelini ödeyin”. 1,5 yıldır herhangi bir ödeme yapmadılar bize. Şimdi o abonelere yönelik kesme işlemi yapıyoruz. Bu abonelerimiz biz kesme işlemi yaptığımızda gidip kaçak bağlıyorlar. Onun için kesmeye çalışıyoruz. Şu anki kesme operasyonlarında, herhangi bir köyde 30 tane sulama kullanıcısı varsa, 2 tanesi ödemiş, 28 tanesi ödememiş. Biz şimdi 28’ini kesemiyoruz, çok ciddi bir mukavemet var. Bu sefer borcunu ödemiş olan iki aboneye jeneratör veriyoruz. Bütün masrafı bize ait, yakıtı, bakımı, kurulumu, istenilen güçte jeneratörü kuruyoruz. O zaman diğer 28’ini kesiyoruz. Bu sadece tarımsal sulama alanlarında yaşanan istisnai bir örnektir. Ama diğer ticarethane, mesken, köylerdeki mesken, diğerlerinde her abone münferit olarak kesiliyor.

Köylülerin tarımsal ürünleri, onların yıl boyunca temel geçim kaynağı ama siz tam da sulamanın en hayati olduğu günlerde, bir yıldır alamadığınızı söylediğiniz borçtan dolayı “tak” diye elektrikleri kestiğinizde insanlar isyan ediyor. Neden bunu hasat sonrasına ertelemiyor da en hayati dönemde kesinti yapıyorsunuz?

Bizim bölgede, mesela Şanlıurfa’da, Mardin’de iki ürün ekiliyor. Ürünün ekimi, toprağın hazırlanması yaklaşık 10 aylık bir süre. Siz ocak ayında elektriği keserseniz, ödeme yapmayan aboneler bu sefer de “Biz ürün ekecektik, niye oldu?” diyorlar. “Nisan’da ilk sulama yapılacaktı, özellikle kesildi.” “Temmuz’da ürün tam çiçek açıyordu” falan. Bunun bir süreci yok. Biz bu abonelerimize dedik ki, “Size her türlü kolaylığı yapalım, hatta gecikme falan da istemiyoruz”, yapılandırma önerisinde de bulunduk. Geçen sene bu abonelerimizin önemli bir kısmı Çiftçi Kayıt Sistemi’ne (ÇKS) bile başvurmadılar. Bunlar genelde mısır üreticileri. Ürünlerini ektiler, bize hiçbir ödeme yapmadılar. Geçen sene yaptığımız bütün ikazlara rağmen yapmadılar, bu sene de aynı şeyi yapıyorlar. Peki biz elektriği ne zaman keselim yani? Siz “hasattan sonra” diyorsunuz. Hasattan hemen sonra yeni bir ürün daha ekecek. Neticede ben defalarca ikaz ediyorum, defalarca bunu söylüyorum. Kaldı ki bizim bölgedeki çiftçiye pozitif ayrımcılık olarak elektrik faturasının yüzde 45’ini devlet ödüyor.

'DESTEKLEMELERE BLOKE ÇİFTÇİLERE YARDIMCI OLUNMAK AMACIYLA ÇIKARILMIŞ BİR ŞEYDİR'

Devletin çiftçiye verdiği tarım desteği bankaya yatar yatmaz, elektrik borcuna mahsuben buna el koyuyor musunuz, koymuyor musunuz?

Burada sizin söylediğiniz gibi, borcuna mahsuben. Borçlu olmayan hiçbir çiftçinin destekleme bedeline bloke konamaz. Bizim karşımızda öyle çiftçiler var ki, üç-dört yıldır iki defa bir yıl içerisinde ürün ekmiş, hasadını yapmış, ürünü satmış ama bize bir kuruş elektrik parası ödememiş.

Çiftçinin hali ortada. Belli ki ödeyemiyorlar…

Siz ne yapabilirsiniz? Nasıl tahsil edebilirsiniz? Kesmeye gidiyorsunuz mukavemet var, hiçbir işlem yapmanıza izin verilmiyor.

Çiftçilerin tarım desteğine el koymak yasal mı?

Desteklemelere bloke çiftçilere yardımcı olunmak amacıyla çıkarılmış bir şeydir, yasal bir düzenlemedir. DSİ kanununda bir maddedir. Bu sadece elektrik için değil bütün dağıtım şirketleri, bütün perakende şirketleri için geçerli. Bunun sadece bizimle ilişkilendirilmesini art niyetli olarak görüyoruz. Başka hiçbir perakende şirketiyle, dağıtım şirketiyle ilgili haber yapılmıyor. Oysa bu hepsi için geçerli bir şey. Bloke işlemi borcunu ödemeyen, görevini, yükümlülüklerini yerine getirmeyen, kendisine 7 gün 24 saat elektrik tedariğini yaptığımız abonemizin ödememesine rağmen, orada kendi borcuna mahsuben yapılan bir şey. Borcu olmayana yapılmıyor. Bu sadece bizim bölgede değil, 81 ilde olan bir uygulama.

'PARASINI ÖDEMEDİĞİNİZ GÜN ELEKTRİĞİNİZ, SUYUNUZ KESİLİR, VAR MI ÖDEMEME LÜKSÜNÜZ?'

Batman’ın Kozluk ilçesinin Yeniçağlar (Zîlan) köyü ve Bacak (Bacaxê) mezrası ile Karpuzlu (Selîvê), Samanyolu (Kanîkê), Dövecik (Malê Gir), Parmakkapı (Hiskut), Taşlıdere (Holê) ve Eskice (Xoxê) köyleri iki haftadır elektrik kesintisinden dolayı suya erişemiyor. Buradaki köylülerin tümü mü borcunu ödemedi?

Köyün kendisindeki bireysel abonelerin hiçbirinde bir kesinti yok. Köy içme suyu kullanılıyor ve bu suyun kuyudan çekilmesi için ortak kullanılan elektriğin bedeli yıllardır ödenmiyor, tamamı öyle. Yapılan bütün ikazlara rağmen ödenmiyor. Ne yapacağız?

Belli ki, köylüler de ödeyemiyor… Köylüler içme suyu veya tarımsal sulama için kullandığı elektriğin parasını ödeyemeyince, bu çağda susuz mu bırakılacak yani? Devlet neden bunu üstlenmiyor?

Buna hiçbir şey söyleyemem, devlet elbette ki üstlenebilir, başka biri ödeyebilir. Ama siz kabul edersiniz ki, parasını ödemediğiniz gün suyunuz, elektriğiniz kesilir, doğru mu? Var mı ödememe gibi bir lüksünüz? Elektrik parasını ödemediğinizde o hizmeti alma şansınız var mı?

'KÖYLERDE HERKES İÇME SUYU KULLANINCA PARASINI ÖDERKEN DİĞERLERİ ÖDEMİYORSA ART NİYET ARAMAK LAZIM'

Ama bir bütün olarak diyelim benim yaşadığım mahalle, ilçe elektriğin ve suyun bedelini ödeyemez hale geldiğinde, bu artık devletle ilgili bir sorun olur…

Bu sadece bizim bölgede değil bütün Türkiye’deki bir uygulama. Bütün Türkiye’deki köylerde herkes içme suyunu kullanınca parasını öderken diğerleri ödemiyorsa burada bir art niyet de aramak lazım. Biz çok cazip şartlarda yapılandırma önerdik kendilerine. Herhangi bir gecikme istemedik, ama ona rağmen bir cevap alamadık.

İnsanların kendi köylerindeki suyu kullanırken para vermemeleri de en doğal hakları…

Ona bir şey demiyorum ama burada su yerin altından çıkarılıyor ve bunun için elektrik kullanılıyor. Hatta bazı yerlerde bu su kuyularının elektriği başka amaçla da kullanılıyor. Bazı problemler de var. Ama bizim bu hizmeti sürdürebilmemiz için, başka dağıtım şirketlerinde olduğu gibi kurallara uygun yapmamız lazım.

Gelelim kaçak elektrik iddialarına. Kayıp-kaçak elektriğin önemli bir kısmının abonelerden değil, sizin ilkel altyapınızdan kaynaklandığı söyleniyor. Bir kere kaçak elektrik oranına dair tespiti, tasnifi nasıl yapıyorsunuz? Kaybedilen elektriğin sizin altyapınızdan mı, yoksa abone kullanımından mı kaynaklandığına dair güvenilir verilere sahip misiniz?

Sahibiz tabii ki. Bölgede kayıp-kaçak oranı, 2013 yılında devraldığımızda yaklaşık yüzde 76’ydı. Geçen yıl, 2020 sonu itibariyle yüzde 46’ya düştü. Bugünkü rakamla bu, 7 milyar KW saat tasarruf demektir. Bizim hesaplarımıza göre, 7 milyar KW saatlik bir kayıtdışı enerjiyi biz kayıt altına aldık.

'KAYIP-KAÇAK ORANININ YÜZDE 46 OLMASI, 100 KİŞİDEN 46 KİŞİ KAÇAK KULLANIYOR ANLAMINA GELMEZ'

Kayıp-kaçak oranı nasıl hesaplanıyor?

Şu şekilde yapılıyor: Dağıtım şirketine TEİAŞ üzerinden bir enerji veriliyor ve sayaçları var TEİAŞ’ın. Biz de vatandaşların sayaçlarını aylık bazda okuyoruz, yıllık olarak bunu topluyoruz. Şimdi bu elde ettiğimiz tahakkukun toplam kilowatsaat olarak TEİAŞ sayaçlarına oranı, eksik kalan kısmı kayıtdışıdır veya kaçaktır. Bu çok sağlıklı bir şekilde tespit ediliyor. Bunda hiçbir problem yok. Şu deniyor; “burada aslında bir kaçak tüketim, kayıtdışı tüketim yok da önemli bir miktarı iletim hatlarında kaybediliyor, dağıtım hatlarında kaybediliyor.” Öyle bir şey yok. Bu çok düşük bir orandır. Elbette ki iletilen, dağıtılan elektrik hatlardan, hatlardaki dirençten dolayı belli oranda bir teknik kaybı olur. Ama bu oran yüzde 4-5’leri geçmez. Yüzde 25-30-35 falan değil, çok küçüktür. Türkiye’deki diğer illerdeki oran ne ise, bizim de teknik kaybımız aynı şekildedir. Ne fazladır ne eksiktir, aşağı yukarı aynıdır. Kayıtdışı kullanım vardır. Fakat bir yerde kayıtdışı kullanım, kayıp-kaçak oranının yüzde 46 olması, 100 kişiden 46’sının kaçak kullandığı anlamına gelmez. Kaçak kullanan bir kişi bazen 5, 10 abone kadar elektrik tüketiyor. Öyle abonelere rastladık ki, bir köy kadar kaçak kullanıyor. Dolayısıyla 100 kişinin 46’sı kaçak kullanıyor demek yanlış. Bizim bölgemizde vatandaşın çok büyük bir kısmı kayıtdışı kullanıma tepki gösteriyor. Bizim çalışmalarımıza destek veriyor. Biz burada da vatandaşlarımızın desteğiyle çok ciddi bir aşama kaydettik. Problemi birlikte çözeceğiz ve çözüyoruz. Onun için ne yapıyoruz? Akıllı şebekeler yapıyoruz, çok büyük bir yatırım yapıyoruz. Mesela 1,5 milyarlık bir yatırım bütçemiz var. Bu, özelleştirmeden öncekinin 10 katından daha fazla. Tamamını akıllı şebekelerle yapıyoruz. En fazla bu yatırımı yapan şirketiz.

'BİZDEN ÖNCE BÖLGEDE 25 BİNDEN FAZLA KUYU VARDI, HEPSİNİ KAYIT ALTINA ALDIK'

Fakat sizin şirketiniz elektriği devralmadan, 2013 öncesinde köylülerin kesintilerden dolayı isyanı şimdiki kadar sık yaşanmıyordu. Demek ki ortada bir sorun var ve çözülmediği gibi artıyor. Elektrik kesintileri dolayısıyla köylülerin, çiftçinin susuz kalması, gıdayı muhafaza edememesi gibi temel problemlerle toplumsal tepkilerin sıklığı sizinle birlikte arttı. Burada siz hiç mi yanlış bir şey yapmıyorsunuz?

Bir defa sevindirici bir şey olarak şu var: Hem çiftçilerimizde, hem şehir merkezlerinde, kayıtdışı kullanım azalıyor. Köylere de çok yoğun bir şekilde yatırım yapıyoruz. Oralarda da biz bunun hızla azalacağını bekliyoruz. İkincisi, devlet Türkiye’nin başka bölgesinde olmayacak şekilde çiftçiye elektrik desteği veriyor. Mesela bu sene yüzde 45 veriyor. Üçüncü konu, biz devralmadan önce bölgemizde 25 binden fazla kuyu vardı, bunların sayacı yoktu. Trafoların sayacı yoktu. Biz bunların tamamını akıllı şebekelerle kayıt altına aldık. Bunları yaptığımızda çiftçilerimize de birçok kolaylık sağladı. Bir kısmı elektrik parasını ödemiyor haliyle. Bölgemizi de biliyorsunuz, sıcaktan dolayı hem mümbit bereketli, hem de elektrik tüketimi fazla. Esasında burada ciddi bir hata var. Suyun olmadığı yerde 400-500 metre yeraltından su çekilerek aşırı su tüketimi olan mısır, pamuk gibi ürünlerin ekilmemesi lazım. Ama çiftçimiz bunu tercih ediyor. Buna mukabil de kullandığı enerjinin bedelini ödemiyor. Doğal olarak biz de bu sorumluluğunu yerine getirmesi için enerjiyi kesmeye çalışıyor, kendisini ödemeye davet ediyoruz. Bu konuda olabildiğince kendisine yardımcı olmaya çalışıyoruz ama o bize destek vermiyor. Doğal olarak karşı karşıya geliyoruz. Bizim de hiç arzu etmediğimiz, istemediğiniz bir durum ortaya çıkıyor.

'KİMSEYE CEBRİ HİÇBİR İŞLEM YAPILMIYOR'

Kaçak kullanımları engellemek üzere yaptığınız girişimlere askeri personelle, zırhlı araç eşliğinde gidiyor olmanız çok ciddi bir rahatsızlık yaratıyor. Bunu neden yapıyorsunuz?

“Kaçak olmadığı halde, kaçak kullandığı söyleniyor” deniyor. Kesinlikle bizde kullanımların tamamı kayıt altındadır, mutlaka onu görebiliyoruz. Videosu, fotoğrafı falan vardır kaçak kullanımların. İkincisi, bazı yerlerde vatandaş kaçak elektrik tüketiyor, biz de ona yönelik tarama faaliyetleri yaptığımızda bize direnç gösteriyor, mukavemet gösteriyor. Çok ciddi bir şekilde personelimize zarar veriliyor bazı yerlerde. Onun için güvenlik desteği ile gidiliyor. Sıkıntı yaşadığımız yerler var, siz de bunu görüyorsunuz.

Trakya’da, Orta Anadolu’da muhtelif bölgelerde de kaçak kullanım var, ama buradaki şirketler böyle bir şeye muhtemelen cesaret bile etmiyorlar. İnsanlar haklı olarak, “Biz Kürdüz diye elektrik faturamız bile zırhlı araç eşliğinde mi kesilecek” diyor. Haksızlar mı?

Hiç kimseye cebri hiçbir işlem yapılmıyor. Kaçak taraması yaptığımız yerlerin çoğunda ekiplerimiz eğer herhangi bir tepki yoksa, herhangi bir güvenlik tedbiri almadan gidiyorlar. Çoğu yerde, yüzde 90 bu şekildedir. Ama bazı yerlerde hakikaten tamamen kaçak kullananların tepkisi, burada başka hiçbir amaç yok. Aşırı kaçak kullanıyor, bizi engellemeye çalışıyor. Direnç gösteriyor, personelimizi darp ediyor. Bunun altında başka bir şey aramak doğru değil. Bizim bölgemizde yüzlerce çalışanımız var ve çok büyük bir kısmı bölgenin nüfusuna kayıtlıdır. Bölge insanıdır. Çalışanların yüzde 97’si oralıdır. Diyarbakır’da çalışanların büyük bir kısmı Diyarbakırlıdır, Mardin’de çalışanlar Mardinlidir. Bunun altında başka bir şey aramak hakikaten çok art niyetliliktir. Öyle bir şey olamaz. Tamamen oradaki çalışanlara çok ciddi bir şekilde mukavemet ediliyor, çalışmaları engelleniyor. Onun için destek isteniyor.

'ABONE İSTERSE İKİNCİ BİR SAYACI KENDİ EVİNE KOYSUN'

Elektrik sayaçları Türkiye’nin her yerinde hane içindeyken, bölgede siz bunları direklerin tepesine çıkarttınız. Kullanıcının ne kadar harcadığına bakmak için direğe tırmanması gerekiyor. Bir kere bu uygulama hem aşağılayıcı, hem de kullanıcının tüketimini takip etmesini zorlaştırıyor. Bu uygulama Türkiye’nin başka bir yerinde var mı? Yoksa neden bölgede böyle bir uygulamaya gittiniz?

Bizim bölgede, özellikle kayıtdışı kullanımın yüksek olduğu yerlerde sayaçlar bu tip bir şekilde dışarıya alınıyor, bazı yerlerde. Vatandaş isterse kendi evine sayacı da koyabilir. Mevcut sayaç da orada durabilir. Orada da bir problem yok.

Yani direğin tepesine çıkarılan sayacı getirip hanesinde kullanabilir mi?

Hayır, kendisi istiyorsa ikinci bir sayacı kendi evine koysun. Artı, istediği periyotta kendisi ne kadar tükettiğini görebilir, biz SMS’le de gönderiyoruz, onda da bir problem yok. Bu şekilde bazıları bunu artniyetli olarak kullandı. Ama biz bu uygulamayı yaptıktan sonra, çok kaliteli hizmet verdiğimiz için o şikayetlerin önemli bir kısmı da azaldı.

Kaliteli hizmetten kastınız ne?

Elektrik kesintisi, kayıtdışı kullanımdan dolayı fazlaydı. Buralarda çok düştü. Kayıt altına alınca tüketim de normale döndü ve arıza olayı da düştü. Kesinti süresi bazı yerlerde Türkiye ortalamasının beşte birine düştü, çok ciddi iyileşmeler oldu.

'TÜKETİCİ ELEKTRİĞİ BİZDEN ALMAK ZORUNDA DEĞİL'

Bu sayaçların taşınması ile paralel bir biçimde faturaların çok yüksek olduğunu söylüyor yurttaşlar. Siz bir kere kayıp-kaçak bedelini vatandaşın faturasını şişirerek mi tahsil ediyorsunuz? Elektrik faturaları neden bu kadar yüksek geliyor?

Sayaçlar Sanayi Bakanlığı onaylıdır. Türkiye’nin her yerinde kullanılan sayaç ne ise, bizim bölgede de aynı sayaç kullanılıyor. Fazla kullanırsanız fazla fatura gelir, az kullanırsanız az fatura gelir. Vatandaşımızın bir kısmı bu tür geçiş anlarında yeni şebekeye eski alışkanlığıyla devam ediyor. Ondan sonra tabii fatura geliyor, gelince şikayet ediyor. Sonra bunu fark ediyor; kullandığı her şey kayıt altına alındığı için bu sefer de gereksiz kullanımı bırakıyor, faturası düşüyor. Türkiye’nin başka bir bölgesindeki sayaç neyse burada da o. Diğer sorduğunuz soru şu: “Burada bir kayıp-kaçak bedeli mi ekleniyor?” Hayır eklenmiyor, Ankara, İstanbul, Rize, Trabzon, Diyarbakır, Şanlıurfa; bütün aboneler aynı tarifeden, aynı şartlarda bu hizmeti alıyorlar. Aynı şekilde fatura ediliyor. Kendisine fatura üzerinde ilaveten “bölgenin kayıp-kaçak bedeli” diye bir şey yazılmıyor. Böyle bir şey yok. Sadece bizim bölgeye ilaveten şu vardır; çiftçiler diğer bölgelere göre elektrik bedelinin yüzde 55’ini öderken, diğer bölgedekiler yüzde 100’ünü ödüyor.

Şırnak’daki bir kullanıcının 1 kilowatt saat elektrikle, mesela Burdur’daki kullanıcının kullandığı aynı orandaki elektriğin bedeli, her şey dâhil aynı mı?

Tamamen aynıdır. Meskense, ticarethane ise tamamen aynı. Serbest tüketici ise zaten kendisi ile ilgili perakende şirketin anlaşması vardır. Bir de tüketici elektriği bizden almak zorunda değil. İstediği perakende şirketinden elektrik alabilir.

'TARIMSAL SULAMA ABONESİ KAÇAK KULLANIYORSA, BELKİ 30 BİN TL BİLE HARCAYABİLİR'

Kaçak kullanımı tespit edilen abonelere 8, 10, hatta 13 bin liralık yüksek cezalar kesiyorsunuz. Bu cezaları neye göre belirleyip bedelini istiyorsunuz?

Bunun şekli tamamen mevzuatta bellidir. Nasıl uygulanacağının da hesabı-kitabı tamamen bellidir. Orada hiçbir keyfiyet yoktur. Bir tarımsal sulama abonesi eğer kaçak kullanıyorsa, belki 30 bin TL bile harcayabilir. 140 KW’lık bir trafo olduğunu düşünelim. Bir saatte 100 KW saat elektrik harcıyor, günde 20 saat çalıştırsa, 2 bin KW saat, bir ay bu şekilde kaçak kullanırsa, 60 bin KW saat ediyor. Buna siz 500 TL değil, kaçak kullanıyorsa 60 KW saate göre ceza kesersiniz.

Kesilen kaçak elektrik cezalarının büyük bölümünün yüksek olduğu için, hakem heyetlerinde veya mahkemelerden geri döndüğü söyleniyor…

Yok, öyle bir şey yok. Bu çok çok nadirdir. Bunu çok sıkı takip ediyoruz. Kuralları bellidir. Yanlı bir kaçak cezası yapılmışsa, bizim herhangi bir personelimiz yanlış bir şey yapmışsa, gerekirse görevine son veriyoruz. Bu çok hassas olduğumuz bir konu. Tamamen kaçak kullanımlar videoyla kayıt altına alınıyor, fotoğrafları çekiliyor, tutanak altına alınıyor, ne kadar kullanıldığı tespit ediliyor. Bunlar çok net ve bellidir. Hesabı-kitabı da bellidir. Biz çok ciddi denetimler altındayız. Yılda birkaç defa EPDK, TEDAŞ, Bakanlık, ilgili kurumlar bizi denetliyor, öyle bir şey olmaz.

ZIRHLI ARAÇ VEYA BAŞKA BİR ARAÇ, MESELE BU DEĞİL

DEDAŞ’ın hükümet, devlet tarafından korunup kollandığı, devletin halkı değil şirketin kârına öncelik verdiği iddiaları var ama…

Bunlar doğru değil. Bu tip şeyler art niyetli yaklaşımlar. Dicle Elektrik kanunlara, kurallara göre hizmet veriyor. En önemli görevimiz vatandaşa hizmet etmektir. Vatandaşa hizmet etmezse hiçbir şirketin, hiçbir kurumun orada keyfiyeti olamaz. İfadeniz şuysa, “haksız bir şekilde, vatandaşa karşı bu şirket”, öyle bir şey yok. Bunu ne biz kabul ederiz, ne vatandaşımız kabul eder, ne de devletin böyle bir şeyi var. Ben görevli bir şirket olarak faaliyetlerim açısından elbette ki kamu kurum ve kuruluşlarından destek isteyebilirim, vatandaşımız da isteyebilir. Bu konuda ihtiyacımız olan konularda bir işbirliği içerisine girilebilir. Ama bu Türkiye’nin her tarafında ne ise, bizim bölgede de aynı şekildedir. Ne artısı var, ne eksisi var.

Köylere zırhlı araçlar eşliğinde personelinizin gitmesi başta olmak üzere, çeşitli uygulamalar devlet gücünü halka karşı kullandığınız izlenimini artırıyor. Bir devlet neden özel bir şirkete, zırhlı araçlarla kolluk gücünü tahsis ediyor? Şirket olarak bu uygulamaya, yani zırhlı araçlar eşliğinde köylere gitmeye son vermeyi düşünüyor musunuz?

Zırhlı araç veya başka bir araç, mesele bu değil. Konu şu: Biz yatırım yapıyoruz bazı yerlere. Yatırımı niye yapıyoruz? Oradaki altyapıyı düzeltmek için. Tamamen daha kaliteli bir altyapı ile hizmet vermek için. Bunun için götürüyoruz. Birileri karşımıza çıkıyor. Şimdi biz daha kaliteli bir hizmet vermek için gidiyoruz ama birileri bölgedeki vatandaşların bir kısmını kullanarak karşımıza çıkıyor. Bizi mağdur ediyor.

Kim o birileri?

Herhangi birileri. Belki kaçak elektrik kullanıyordur. Örnek olarak söylüyorum. Şimdi oradaki bizim çalışanlarımızın sopası yok, silahı yok, kimseye yumruk sallayacak hali de yok. Ne yapıyor? Darp ediliyor, kızılıyor, alana sokulmuyor, mukavemet gösteriliyor, aracı taşlanıyor. Ondan sonra biz destek için başvuruyoruz. Bu işler bu şekilde. Ama ağırlıklı olarak, çok çok büyük alanda böyle bir sıkıntımız yok. Bazı yerlerde maalesef tarımsal sulama alanları oluyor, vatandaş kaçak kullanıyor, 1-2 sene ödemiyor, kesmeye gidince mukavemet gösteriyor. Personelimizi zor duruma düşürüyor. Onun için bu tür imkânlara başvuruyoruz. Bunun altında başka bir şey yok. Bizim hizmetimiz kamu hizmetidir. Biz bu hizmeti götürmesek oradaki çocuk eğitim alamaz. Biz bu hizmeti götürmesek insanlar TV seyredemez, buzdolapları çalışamaz. Biz özel şirketiz ama kamu hizmeti veriyoruz. Bizim çalışmalarımıza herkesin destek vermesi gerekiyor. Hizmeti alan 40 derece sıcaklıkta, tarlasının başına kadar elektrik giden vatandaşın, elektriğin bedelini ödemesi lazım. Yoksa ben bu faaliyeti sürdüremem, hiç kimse sürdüremez. 4,8 milyar sadece çiftçiden bizim alacağımız var, ödememiş. Kimse bunu sorgulamıyor, neden ödemiyor demiyor. Ama biz borcunu ödemeyen aboneye “elektriğini keseceğiz, artık yeter” dediğimizde, bizim çalışmamızın altında başka bir şey aranıyor. Bu hoş bir şey değil, art niyetli, yanlış yaklaşımlar bunlar.

Kaçak elektrik oranıyla ilgili ülke genelinde, bölgeler arası oranı gösteren bir istatistik var mıdır? Bu verilerin güvenilir bir biçimde ortaya konması için bağımsız bir heyetin kayıp-kaçak oranını araştırması önerisine nasıl yaklaşıyorsunuz?

Biz EPDK’nın, düzenleyici kurum olan Enerji Bakanlığı’nın ve ilgili kurumların denetimine tabiyiz. Burada bizim çalışmalarımız yılda birkaç defa çok sıkı bir şekilde denetleniyor. Bununla ilgili bir problem olduğunu düşünmüyorum. Ayrıca kayıp-kaçak oranları EPDK tarafından açıklanıyor. Geçen sene bizim şirketimizin de kayıp-kaçak oranı yüzde 46 civarındaydı. 7 milyar KW civarında bir enerjiyi kayıt altına aldık, çok ciddi gelişme var. Bölgede vatandaşımızın çok büyük bir kısmı kayıtdışı kullanıma karşı ve bizim çalışmalarımıza destek veriyor. Bu konuda hakikaten her gün daha fazla destek alıyoruz. Bu konu tamamen dağıtım şirketi ile abonelerin karşılıklı yükümlülük ilişkisidir. Bunu başka tarafa çekmek de artniyetliliktir, doğru değildir. Ben bunları da kınıyorum. Son olarak bunu söyleyeyim. Bölge-kesim burada öyle bir şey yok. Bizim bölgedeki çiftçiye hükümet destek veriyor.

Tüm yazılarını göster