Erkin Koray Türkiye’nin ve dünyanın en önemli sanatçılarından birisidir. Ağlanacak halimize gülmeyi başardıysak, feleğin binbir numarasını davul dümbelek karşıladıysak, Bombay’ın, NewYork’un, Ürgüp’ün, Beyrut’un seslerini aynı şarkının içinde duyabildiysek, ve 70’li yılları, hala bir tür çocukluk nostaljisi olarak hatırlayabiliyorsak tüm bunlar elbette, biraz da Erkin Koray sayesindedir.
Erkin Koray geçtiğimiz hafta Kanada’da hayatını kaybetti ve vasiyeti olduğu üzere, sessiz sedasız Kanada’da toprağa verildi. Şüphesiz Türkiye’nin gördüğü en büyük sanatçılardan birisiydi, yetenekli ve üretkendi. Türkiye’de Rock, psycodelic, Anadolu-Rock, Rock-Arabesk müziğin gelişmesine büyük bir katkı sağladı. Kendisini, sanatını, hayatını ve tüm bunları ilgilendiren kimi meseleleri onun dört şarkısıyla yâd edelim.
1- ANKARA SOKAKLARI, ANNELER VE OĞULLAR
Ünlü ana kızları, mesela Aysel Gürel-Müjde Ar/Mehtap Ar’ı biliriz. Ünlü anaların ünsüz kızlarını da biliriz, mesela Hülya Avşar’ın kızı Zehra ya da Türkan Şoray’ın kızı Yağmur… Babaları ünlü ya da başarılı olan çocukları da babalarıyla birlikte tanırız; mesela, Timur Selçuk aynı zamanda Münir Nurettin’in oğludur, Şener Şen, Ali Şen’in oğludur, Bergüzar Korel, Tanju Korel’in kızıdır, Doğa Rutkay, Rutkay Aziz’in, Pelin Öztekin, Rasim Öztekin’in kızıdır ama annesiyle tanınmış erkek sanatçı neredeyse yok gibidir, istisnadır.
Örneğin Yavuz Bingöl’ün annesi Aşık Şahsenem Bacı bu istisnalardan birisidir, 70’li yıllar sol hareketlerinin narodnik söylemini aranjmanları ile besleyen önemli bir halk sanatçısıdır ama artık tahmin edilecek sebeplerden dolayı, Yavuz Bingöl’ün konuşmayı sevdiği başlıklardan birisi değildir; Yavuz Bingöl kendi yolunu çizdikten sonra, Aşık Şahsenem’in oğlu olarak bilinmedi, Aşık Şahsenem onun annesi olarak çok sonraları hatırlandı.
Anadolu Rock müziğin ve genel olarak Türkiye Rock müziğinin önemli ismi Cem Karaca annesi ve onun sanatçı deliliği ile barışık olan belki tek erkek sanatçı olabilir. Öte yandan, Barış Manço ve Erkin Koray’ın anneleri çok önemli isimlerdir, üstelik oğullarının kariyerlerini de çizmiş olmalarına rağmen, neredeyse özel olarak saklanmışçasına pek bilinmezler.
Mesela aslında Barış Manço’nun annesi Rikkat Uyanık çok büyük bir müzisyendir ve alto sesli Türk sanat müziği sanatçısıdır, keza Erkin Koray’ın annesi de Erken Cumhuriyet İstanbul'unun en ünlü piyano eğitmenlerinden birisidir. Ki, Erkin Koray 1942 yılında İstanbul Kadıköy’de Vecihe Koray’ın oğlu olarak doğduğunda annesi sonradan 60-70’li yıllara damgasını vuracak orkestraların kurucuları Şerif Yüzbaşıoğlu, Ayhan Yünkuş ve Önder Bali(1)gibi müzisyenlere müzik dersleri vermektedir.
Hülasa, Erkin Koray’ın annesi bilinmez, kızı bilinir ama onun kızı Damla Koray yalnızca Erkin Koray’ın okula gönderilmemiş kızı olarak bilinir. Çünkü, Erkin Koray, her ne kadar annesi söz konusu olduğunda aileye hippilik tarafından yaklaşmış olsa da, kızı söz konusu olduğunda hippilik(2) ile ebeveynlik arasına sıkışmış Erkin Baba’dır.
Hatta Ankara Sokakları şarkısında olduğu gibi, racon sahibi bir babadır.
2- KIZLARI DA ALIN ASKERE, BABALAR VE OĞULLAR
Türkiye’de baba çoktur, şimdilerde kimin baba olacağını rejim belirliyor ama ‘eski cumhuriyet’ zamanında bunu ordu belirliyordu, mafya babası, siyaset babası, Arabesk babası, Rock babası. Erkin Koray’ın da baba olmaya çalıştığı dönemlerde, Ankara Sokakları’nın raconu paşalar tarafından kesilmektedir, eğer gerekirse komünizmin de ordu eliyle getirilecek olmasına benzer bir şekilde, rock, pop, sanat müziğinin temsiliyeti ve sınırlarının da bu ordu-millet söylemi içerisinde oluşturulmasını Kaan Çağlayangöl şöyle anlatıyor:
"Zeki Müren'in Gazi Osman Paşa kılığında bu marşı söylemesi askeri cunta tarafından yasaklanmıştı. Zeki Müren, Plevne Marşı'nı söylemekle kalmamış, dekor ve kostümleri de sahneye taşımıştı. Gazi Osman Paşa gibi kaftan benzeri bir kıyafet giyip, arkasına saz ekibi yerine Mehter Takımı'nı yerleştirdi ve programına ‘Tuna Nehri Akmam Diyor’la başladı. Bu kostüm oyununu 1973 yılında Barış Manço da yapmıştı ve sahneye kaftanla çıkıyordu. Tabii Kurtalan Ekspres de Mehter Takımı kıyafetleri giyiyorlardı. 1960 yılında çok revaçta olan 'cuntaya şirin gözükmek' kervanına Zeki Müren de katılmış ama cunta, darbesini onlara göre 'böyle' birinin destekler olmasından gocunmuştu. Ne de olsa hepsi askerdi ve sözüm ona disiplinliydiler."
Erkin Koray yarı amatör olarak 1957’den itibaren müzik dünyasının içindedir. Eğitim gördüğü Alman Lisesi’nde başlayan kariyeri sonraki yıllarda Erkin Koray ve Ritimcileri isimli bir grupla devam eder. 1963-65 arasında Ankara Hava Kuvvetleri Komutanlığı Jazz Orkestrasında çalar, terhisinden sonra Almanya’ya gider ve burada yükselen beat müziği ile tanışır. Türkiye’ye saçlarını uzatmış olarak döner ve 1966’da 300 civarında satacak extended bir İngilizce albüm çıkartır. Erkin Koray’a asıl başarıyı getiren albüm ise 1967 yılında bir yüzünde "Aşk oyunu", diğer yüzünde "Kızları da alın askere" (bu parçayı dikkatle dinlersek, ritminin askeri bando ritmi olduğunu fark ederiz) isimli şarkılar olan plak oldu.
Yani, Erkin Koray askere gidip eski tabirle ‘adam olduktan sonra’, kendisine yalnızca sahnelerin değil baba olmanın da yolları açılmış olur.
3- FESUPHANALLAH, ARANJMAN
Aranjman denilince akla gelen isimlerden birisi Erkin Koray değildir. Şimdilerde cover da denilen bu formun temsilcisi eskiden Fecri Ebcioğlu idi ve pek çok orijinal parçayı Türkçe’ye çevirerek ünlü sanatçılara söyletti. Bu aranjmanların en meşhuru Mina’nın söylediği Parole Parole' nin (bu parçayı Dalida ve Alain Delon da FransızcaParoles paroles olarak söylemiştir) Ajda Pekkan’ın söylediği Palavra Palavraisimli parçaya dönüştürülmesidir.
Erkin Koray’ın 1974 yılında yayınladığı Şaşkın albümüne ismini veren şarkı aslında Samira Tevfik'in "Ya Ayn Mulayiitayn" isimli şarkısının Türkçeleştirilmiş halidir, aynı albümdeki diğer sonradan çok meşhur olacak olan parça Fesuphanallah da bir başka Lübnanlı sanatçı olan Romeo Lahoud’un Samir Yazbeck tarafından seslendirilen Weili Weili isimli şarkısının bir başka aranjmandır.
Ordu devletin seküler sanatçılarından, ümmetin aranjmanına doğru Lübnan’dan Türkiye’ye başka başka ortak kaderler.
4-ÖYLE BİR GEÇER ZAMAN Kİ… MÜTEŞEKKİRLİK
Her şeye rağmen, Erkin Koray Türkiye’nin ve dünyanın en önemli sanatçılarından birisidir. Onun eserleri olan Çöpçüler, Yalnızlar Rıhtımı, Sevince, Yağmur, Aşka İnanmıyorum, Öyle Bir Geçer Zaman ki, Seni Her Gördüğümde, Aşkımız Bitecek hem sözleri hem armonisi hem de alt yapısı ve soloları itibariyle eşsizdir. Ağlanacak halimize gülmeyi başardıysak, feleğin binbir numarasını davul dümbelek karşıladıysak, Bombay’ın, NewYork’un, Ürgüp’ün, Beyrut’un seslerini aynı şarkının içinde duyabildiysek, ve 70’li yılları, hala bir tür çocukluk nostaljisi olarak hatırlayabiliyorsak tüm bunlar elbette, biraz da Erkin Koray sayesindedir.
NOTLAR:
(1) Ki bu parça aynı zamanda, şu sıralar çokça konuşulan Ali Cabbar isimli eser orijinal değil, Önder Bali’nin bu düzenlemesinin ‘düzenlenme’sidir.
(2) Bu çelişki aslında pek çok bakımdan hippiler de denilen beat kuşağın genel açmazlarından birisidir. Uzaktan bakınca idealize edilen bu kuşak, aslında sınırları belli isyankar bir kuşaktır ve söylemsel düzlemde oldukça maçodur. Bu konuda ayrıntılı okuma için Reynold&Press’in Seks İsyanları: Toplumsal Cinsiyet, Başkaldırı ve Rock’n Roll isimli çalışmalarına bakılabilir.