Herkesin ortak kaygısı; yarın ne olacak? Türkiye, Afrin senaryosunu buraya taşımak için ABD üzerinde baskı kuruyor. Muhammed Heyr, Türk ordusu girerse halkın direneceğinden çok emin. Kürt nüfus Afrin’deki gibi bir sürgün senaryosundan korkuyor. Arap aşiretleri ise yağma, kaçırma, fidye ve istismarla hatırladıkları Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) yeni isimlerle TSK’nin eşliğinde kente dönmesini istemiyor.
Kobani’den Menbic’e giderken Karakozak tarafında Fırat’a nazır Süleyman Şah Türbesi’nin eski yerine uğramadan geçemedik. Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) 2015'te YPG ile işbirliği içinde düzenlediği bir operasyonla türbedeki sandukaları taşımış, Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) 'istismar etmesin' diye türbe ve müştemilatı dinamitlerle havaya uçurmuştu. Operasyondan sonra enkaz alanı olduğu gibi duruyor. Bölgedeki YPG komutanı, “Burası yapılmış anlaşmalara göre Türkiye toprağıdır. İstedikleri zaman gelip türbeyi yeniden inşa edebilirler, biz buna karşı çıkmayız” dedi. Türkiye türbeyi eski yerine taşımak niyetinde ama önce Menbic’e girip Fırat’ın doğusuna geçtikten sonra bunu yapmak istiyor.
Fırat’ın karşısına geçişte IŞİD’in giriş kısmını uçurduğu köprü, yapılan dolgu sayesinde sorunsuz hizmet veriyor. IŞİD karşı tarafın dağ yamacında ağaçları tıraşlayarak Arapça ‘Allah’ yazısını çıkarmıştı. En uzak mesafeden hâlâ okunabiliyor.
Fırat’ın üzerindeki Tişrin barajı YPG’nin kontrolünde ama elektrik üretimi ve dağıtımı Suriye devleti ile koordineli yapılıyor. Fırat’ın kenarında bir alan da Abdullah Öcalan’a atfen, ‘Önderlik Bahçesi’ ismiyle düzenlenip YPG’ye tahsis edilmiş. Bahçe sivillere de açık. YPG’li komutan neden burada olduklarını şöyle izah etti: “Biz Menbic’ten çekilmeyi kabul edip kontrolü Menbic Askeri Meclisi’ne bıraktıktan sonra sadece bu alanın bize tahsis edilmesini istedik. Burası hem stratejik olarak önemli hem de bizim için dinlenme alanı.” Nehrin kıyısındaki bahçenin peyzajı için hayli emek harcanmış.
Menbic kent merkezi Fırat’a yaklaşık 30 km. mesafede. Fırat’a bakan yamaçlarda yeraltı tünelleriyle birbirine bağlanmış kontrol-gözetleme mevzileri dikkatimizi çekiyor. Komutana göre, “Bunlar Türkiye’nin Menbic hamlesini durdurmaya yönelik ön hazırlıklar.”
Fırat’ın kıyısında Romalılardan kalma 12 asırlık Necm Kalesi de bir dönem IŞİD’in elindeydi. Şimdi bir Arap, aile geleneğini sürdürerek kalenin anahtarını elinde tutuyor ve gelenlerle ilgileniyor. Selahaddin Eyyubi’nin kardeşi Necmeddin de bu kalede üslenmiş. Kalenin onun adıyla anılması bu yüzden. İçinde makam odaları, tören salonu, mahkeme ve zindanın yanı sıra dükkânların sıralandığı bir çarşı, hamam, fırın ve sonradan mescide dönüştürülmüş bir ibadethane var. Aktif değil tabii! Daha önce kalede yapılmış kazı çalışmalarında bulunmuş çanak-çömlek parçaları da poşetler içinde bir odaya yığılıp kendi haline bırakılmış.
Halep’ten gelip Menbic üzerinden bir kolu Haseke’ye, diğer kolu Rakka’ya oradan Deyr el Zor ve Irak sınırına uzanan yol yine kamyonlarla dolu. Savaşın en şiddetli olduğu zamanlarda da bu trafik nadiren aksadı. Ticari mal devlet, YGP, ÖSO, IŞİD demeden bütün cepheleri aşıyor. Yeter ki işin yolu yordamı bilinsin! Bu yol da bir yerde vergi keser, diğer yerde haraç, ötekinde rüşvet.
ÖZERKLİK İÇİN MENBİC ÖNEMLİ AMA...
Haseke’de olduğu gibi Menbic’in girişinde de devasa bir tahıl silosu var. Menbic 2012’de devletin kontrolünden çıkmış ve Ocak 2014’te IŞİD hepsini sürünceye kadar 30 kadar örgütün kontrolünde kalmıştı.
Menbic, 2016’da YPG’nin Tel Ebyad’dan sonra IŞİD’in ardından gittiği Kürt yoğunluklu olmayan ilk büyük şehirdi. Türkiye’nin ÖSO’yu buraya sokma hamleleri karşısında ABD ile uzlaşılan yol haritası YPG’nin kentten çıkmasını gerektiriyordu. Kent Tel Ebyad’daki gibi nüfus oranlarına göre Araplar, Kürtler, Türkmenler, Çerkesler, Çeçenler ve Ermenilerin yer aldığı yerel meclisler tarafından yönetiliyor.
Makamında ziyaret ettiğim Yürütme Meclisi Eş Başkanı Muhammed Heyr’in verdiği bilgilere göre şehrin merkezini iç güvenlik yani asayiş, çevresini askeri meclis koruyor. Türkiye’nin “Menbic Askeri Meclisi YPG’nin paravanı” suçlamasını kabul etmiyor.
Kentin dış çeperleri farklı hesapları olan güçler tarafından tutuluyor: Güneyde Suriye ordusu, batıda Suriye ve Rusya ordusu; kuzeybatıda Fırat Kalkanı güçleri; yine kuzeybatıda Amerikan-Fransız güçleri duruyor. Yer yer Fırat Kalkanı güçlerinden saldırılar geliyor. Bu yıl içinde atılan roket, havan ve top mermilerinden ölenlerin sayısı 10’u bulmuş.
Veriler tartışmalı olsa da kentin yüzde 70-75’ini Arap, yüzde 15’ini Kürt, kalanını Türkmen, Çerkes-Çeçen ve Ermeniler oluşturuyor. Menbic’in köyleriyle birlikte 450 bin civarında olan nüfusu bugün çatışma bölgelerinden gelenlerle birlikte neredeyse iki katına çıkmış. Bu artış altyapıyı zorluyor ve en fazla da su sıkıntısı yaşanıyor. Sivil yönetim elektrik, su ve yol hizmetlerinde iyileştirme çalışmalarını sürdürüyor.
2012’den bu yana bir değişim ivmesini yakalayan Kürt hareketinin en güçlü silahı kadınlar. Menbic’te de kadınlar eş başkanlık ve kota sistemiyle yönetimde yer aldıkları gibi toplumsal örgütlenmede de başı çekiyor. Menbic Kadın Meclisi’nden yetkililerin verdiği bilgilere göre düzenlenen eğitim kursları ilgi görüyor. Bugüne kadar 20 eğitim devriyesi gerçekleşmiş. Her devriyeye ortalama 30 kadın katılmış. Menbic, Kobani’yle kıyasla muhafazakâr bir yer. Kadın çalışmaları bu açıdan daha da önem kazanıyor. Fakat anlamlı bir değişim zaman ve ısrarlı çalışma gerektiriyor.
IŞİD’in yenilgisinin ardından Menbic, ‘demokratik özerklik’ modelinin Suriye’nin diğer kentlerine de uygulanabilirliğini göstermek açısından değer verilen bir uygulama alanıydı. Türkiye ise buna geçit vermemek üzere El Bab’dan sonra Fırat Kalkanı Herekatı’nın hedefine burayı koymuştu. Düne kadar kimsenin dikkate değer görmediği Menbic birden bire tarafların gözünde “4 bin yıllık stratejik kent” oluvermişti. Tarihte öyleydi ama bugün için yığma ve sersefil bir kentten öteye geçmiyor.
TARİHİNDEN KOPMUŞ BİR KENT
Rivayet o ki Menbic, Romen Diyojen’in Alparslan’a Malazgirt ve Erciş’e karşı teklif ettiği yerdi. Abbasiler de Bizans’ı durdurmak için burayı tahkim etmişti. O vakit Avasim eyaletinin başkentiydi. Nureddin Zengi ve Selahaddin Eyyubi de buradan geçmişti. Zaman şeridini daha da gerilere uzattığınızda Hititlerin, Makedonların, Selefkosların, Sasanilerin ve Romalıların izleri çıkıyor. Devamında Abbasilerin, Fatimilerin, Eyyubilerin, Moğolların, Memlukların, Osmanlıların ve son olarak Fransızların. Moğollar taş üstünde taş bırakmadığında kenti en son terk edenlerin Türkmenler olduğuna dair rivayet sabittir. Menbic dahil Suriye’nin kuzeyinde birçok yerde toprak kazıldığında altından Aramiler-Asuriler de çıkar. Kâbe gibi tanrıya adanmış evlerin bir örneği de Menbic’teydi. ‘Pınar’ anlamına gelen Menbiç (Manbug) Aramilerin inancında Tanrıça Atargatis’in evine atfen ‘Kutsal Kent’ idi. O yüzden bu isimle de anılırdı. Atargatis’in tapınağı Menbic’i dönemin en önemli şehirlerinden biri haline getirdi.
İLERİ KARAKOLDAN YOK OLUŞA
Çerkeslere gelince; Rus İmparatorluğu 1860’larda Çerkesleri anavatanları Kafkasya’dan sürdüğünde Osmanlı savaşçı nüfus olarak gördüğü bu halkı Ortadoğu’nun farklı yerlerine ‘ileri karakol’ misyonuyla serpiştirmişti. Metruk şehir Menbic de göçmenlerin yeniden serpiştirildiği 1878’de Çerkeslerin yeni mekânlarından biriydi. Osmanlı dağılırken Menbic’te Çerkeslerden başka fazla bir halk da yoktu. O zamanlar Menbic’teki aile sayısının 50 olduğu aktarılıyor. Suriye devleti kurulduktan sonra Çerkesler peyderpey Halep ve Şam’a dağıldı. En kalabalık oldukları dönemde 400 aileye ulaşmışlardı. Son 20-25 yıl içinde anavatanları Kafkasya’ya da dönenler oldu. 2011 sonrası çalkantılı süreçte 15 kadar aile daha gitti. Avrupa'ya göçenler de var. Geriye topu topu 150 aile kaldı. Bunların toplam nüfusu 500’ü aşmıyor. Az sayıda devlet memurluğunun dışında Çerkesler genelde tarımla uğraşıyor.
Kürtler ortaya koydukları modelin başarısı için Çerkesleri de süreçlere çekmeye çalıştı. IŞİD sonrası oluşturulan Menbic Halk Meclisi’nde 71 Arap, 43 Kürt, 10 Türkmen, sekiz Çerkes, bir Ermeni ve bir Çeçen yer aldı.
13 kişilik yürütme meclisinde (heyeti) de meclis başkan yardımcılığı ve güvenlik heyeti başkan yardımcılığı görevlerine Çerkesler getirildi. Aynıca kadın heyeti, savunma heyeti ve kültür heyetinde de Çerkesler yer aldı.
Sayıları az olsa da Menbic Askeri Meclisi’ne de katıldılar. Üç Çerkes’in üniforma içinde Lezginka oynarken çekilmiş videosu hayli ilgi çekmişti. Serekaniye’deki (Ras el Ayn) Çeçenler de yönetime ve savunma birimlerine katılmıştı. Bu bölgede Çerkes yoğunlaşması bir de Hanasır’da var. Oradakiler de çatışmalardan çok fazla yara aldılar.
ÇOCUKLARA ÇERKESÇE DİL DERSİ
Menbic’deki Çerkeslerin kendi içlerindeki örgütlülüğü belki kültürel aktivitelerle sınırlı ama yeni değil. Şam’da olduğu gibi burada da yıllardan beri Çerkesler bir dernek çatısı altında varlık gösteriyor.
Menbic Çerkes Derneği’nin kapısını çaldığımda Çerkesçe dil dersine denk geldim. Anadil kursuna katılan çocukların sayısı 54 olarak verildi. Nüfusa kıyasla yüksek bir katılım.
Menbic Kadın Meclisi’ni ziyaret ettiğimde iki Çerkes üye ile karşılaştım: Naciye Hac Muhammed ve Rüveyde Süleyman. Naciye Hac Muhammed, “Bizim buradaki halklarla ilişkilerimiz iyi. Her zaman iyi oldu. Birbirimizin dilini öğrenmişizdir. Şimdi demokratik idareye destek veriyoruz. Elimizden geldiğince yürütülen faaliyetlere katılıyoruz” diye konuştu. Rüveyde Süleyman da “Çerkesler olarak maalesef bizim sayımız çok azaldı. Kültürümüzü ve dilimizi kaybediyoruz. Anadil kursumuz var ama yeterli değil. Çocuklar Çerkesçe konuşamıyor. Adetlerimiz de kayboluyor” diye ekledi.
Herkesin ortak kaygısı; yarın ne olacak? Türkiye, Afrin senaryosunu buraya taşımak için ABD üzerinde baskı kuruyor. Muhammed Heyr, Türk ordusu girerse halkın direneceğinden çok emin. Kürt nüfus Afrin’deki gibi bir sürgün senaryosundan korkuyor. Arap aşiretleri ise yağma, kaçırma, fidye ve istismarla hatırladıkları Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) yeni isimlerle TSK’nin eşliğinde kente dönmesini istemiyor. Hatta ÖSO ile ortak hareket etmiş olanlar dahi geçen yıl Menbic’in Türkiye’ye devrine dair ihtimal belirdiğinde Suriye ordusunun yolunu gözlemeye başlamıştı. Şehir 2016’dan beri göreceli istikrardan memnun olsa da belirsizliklerin yorgunluğunu ve tedirginliğini üzerinde taşıyor.