Merkez Bankası faizi yükseltti: Bundan sonra ne olacak?
Merkez Bankası'nın yüksek faiz artışı kararını Gazete Duvar yazarları Ali Rıza Güngen ve Ümit Akçay değerlendirdi.
DUVAR - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bugün yaptığı açıklamada, "Merkez Bankası kendi kararını kendi alır o ayrı. Faiz kararını sen alırsın ancak enflasyon kendi seyrini izler. Ben bugüne kadar Merkez Bankası'nın enflasyon oranlarını tutturduğunu görmedim" dediği Merkez Bankası faiz kararını yüzde 24 olarak açıkladı.
Kararı değerlendiren Gazete Duvar ekonomi yazarları Ali Rıza Güngen ve Ümit Akçay kararın nasıl etkileri olabileceğini yorumladı.
'ARTIŞ 6,25 DEĞİL 4,75, ETKİSİ SINIRLI OLUR'
Ali Rıza Güngen: Merkez Bankası beklentilerin üzerinde faiz artışı ile liranın değersizleşmesi sürecini bir süreliğine durdurmak istiyor. Ancak burada gerçek artışın 6,25 puan değil 4,75 olduğunu belirtmek lazım. Merkez Bankası para politikasında sadeleşme adımını 10 Ağustos sonrasında rafa kaldırdığı için örtük bir şekilde faizi 19,25'e çıkarmıştı. Bundan sonra haftalık repo faizi ana araç olursa aslında 475 baz puan artış yapmış olacaklar. Uluslararası yatırımcıların işaret ettiği ve Türkiye'deki beklentilerin biraz üzerinde yapılan artışın etkisi Dolar/TL kurunun 6 civarında tutunması olacak. Ancak yüzde 24'lük politika faizinin kuru kontrol altına almakla birlikte temel sorunların çözümünde etkisinin sınırlı olduğu düşüncesindeyim. Meselenin düğümlendiği yer, önümüzdeki üç dört aylık sürede Türkiye'nin finansman ihtiyacının ne kadarının karşılanacağı.
'EKONOMİK DARALMAYI HIZLANDIRACAK'
Ümit Akçay: Para Politikası Kurulu toplantısı sonucunda gelen yüzde 6.25'lik faiz artırımı, zaten içinde girdiğimiz ekonomik yavaşlama sürecinin daha da hızlanmasına neden olacaktır. Önümüzdeki dönemde sert bir resesyon, neredeyse garantilemiştir. TCMB, bunu açıklamasında 'iç talepteki yavaşlama hızlanmaktadır' diyerek teyit ediyor.
TCMB bu karar ile döviz krizinin etkilerini faiz şoku ile azaltmayı amaçlanmış. Sert ekonomik daralma ile enflasyonun ve cari açığın düşmesi umuluyor. Özellikle TL ile borçlanmak zorunda olan KOBİ'lerin toplu iflasları, muhtemelen çeşitli kurtarma planları ile törpülenmeye çalışılacak. Böylelikle, döviz krizi nedeniyle borçlarını ödemekte zorlanan firmaların bir ölçüde rahatlatılması amaçlanmış.
'YA İŞLEMEZSE?'
Buradaki risk şu: Bu şok faiz artışına rağmen -farklı nedenlerle- TL'nin hızla değerlenmemesi. Dış politika alanındaki gerilimlerin, özellikle Suriye ve İran konularında önümüzdeki sonbaharda artabileceği biliniyor. Ya da ABD ile yaşanan sorunların nasıl çözüleceği, henüz açığa kavuşmuş değil. Eğer bu şok faiz artışına rağmen döviz düşmezse, o zaman en kötü senaryo işlemeye başlar.
Türkiye ekonomisi, bizzat mevcut iktidarın 16 yıllık icraatı sonucunda bir döviz-faiz kıskacına sıkıştırılmış durumdadır. Bu sıkışıklık, 2013'ten beri birikim modeli krizi halini almıştır. Şok faiz artışı, birikim modeli krizini çözmez. Tıkanan yere geri dönmek anlamına gelir.