Mete’den Taksim Meydanı’na Türk okçuluğunun yakın geleceği!

Ben art niyetliysem, yüzüme vurun lütfen. Deyin ki okçuluk için aslında şu, şu, şu yapıldı. Mete’nin duyurduğu yolda, şu adımlar atıldı. Tamam, sen Taksim Meydanı’nda, Yenikapı’da eskiye öykünme gördün ama gelecek Avrupa, Dünya ve ya da Olimpiyat Şampiyonları, Taksim’deki o heykelleri görüp de özenenlerden çıkacak.

Onur Salman salmanonur@gmail.com

Ülke sporunu, ülkenin genel yapısından ayırmak mümkün olmuyor. Yeni Türkiye ne kadar eski Osmanlı’ya meylediyorsa, ülke sporunu da bu çizgiye çekmek için elimizden geleni yapıyoruz. Aslında bunun eli yüzü tutar versiyonunu yapmak, ülke sporu için ilginç bir deneyim olabilir. Olimpiyatlarda hiç düşünmediğimiz branşlarda, hiç ummadık başarıları da beraberinde getirebilir. Ve fakat birçok noktada olduğu gibi bizim yine derdimiz bağcıyla. Üzüm yemek istesek, Türkiye ilginç bir ekol haline gelebilir gerçekten.

Bunca uzun girizgahın sebebi ya da bahanesi aslında Mete Gazoz. Kendisini hâlâ hatırlıyor musunuz? Tutya Yılmaz’la birlikte 2016 Olimpiyat Oyunları’nda umudumuz olmuştu. Spor romantikleri diye adlandırılan kesimler için tutunacak daldı. Okçulukta Türkiye’yi Rio Olimpiyat Oyunları’nda müthiş temsil etti. Sonra ne oldu dersiniz? Takdir edersiniz ki hiç. Mete de Tutya da kendi yağlarında kavrulmaya devam ediyor. Bizi mutlu edecekleri bir anda yine onları hatırlarız nasılsa. O yolda yanlarında yürümemize gerek yok. Başarı anında fotoğrafta yer alır, tam da o sevinç anında bir telefon ettik mi tamamdır.

MADALYA GELMESİN DE NE OLSUN

Mesela Mete, kendi başına ok atmaya, antrenmanlarına devam ediyor. Ama bir taraftan da belki Türkiye büyük bir okçuluk ülkesi olmaya doğru gidiyor! Kafamızı çevirdiğimiz her yerde okçular, okuduğumuz her gazetede içinde okçuluk yarışmaların da olduğu spor etkinlikleri var. Bu noktadan sonra eğer Mete Gazoz, gelecek Olimpiyat Oyunları’nda altın madalya alamazsa, bu kesinlikle onun ayıbı!

Örneğin Taksim Meydanı’nı okçular sardı. Geleneksel Fetih Kupası’nda 5’inci Edisyona ulaşmışız. Bilmemek benim ayıbım. Tahmin edersiniz ki yarın nihayete erecek olan kupa, yine halkın ve basının büyük ilgisiyle karşılaşacak. Benim gibi spor cahilleri bihaber ortada dolaşadururken. Tüm terimlerine ve sistemine artık hakim olduğumuz okçuluk için Türkiye Cumhuriyeti Gençlik ve Spor Bakanlığı, 5 yıllık kalkınma planını hazırlamıştır bile kesin. Kesinlikle de o plan çerçevesinde ilerleniyor. Türkiye’nin dört bir yanında genç okçular aranıyor. Onları eğitmek için antrenörler zaten çoktan hazırdır mesela.

OKÇULUĞA DOYACAKSINIZ!

Bu kalkınma planının parçalarından biri de Etnospor Festivali’ydi sanırım. Gani gani sponsoru olan, binlerce takipçisiyle Yenikapı Meydanı’na sığmayan, Etnospor Dünya Konfederasyonu’nu başkanına sahip bir ülkeden ne bekliyordunuz değil mi? Neyse ki bu organizasyondan haberim vardı. En azından yapıldığını biliyordum. Hatta organizasyonun sloganlarından biri şuydu: Festival süresince okçuluğa doyacaksınız. Sanırım da doymuşsunuzdur. Zira ben doydum. Ama bu yalan dolana doydum. Sporu perde yaparak arkasında oynanan gölge oyununu görenler var bilin istedim.

GELECEĞİN SPORCULARI O BİBLOLARDAN ÇIKACAK!

Yok, ben art niyetliysem, yüzüme vurun lütfen. Deyin ki okçuluk için aslında şu, şu, şu yapıldı. Mete’nin duyurduğu yolda, şu adımlar atıldı. Tamam, sen Taksim Meydanı’nda, Yenikapı’da eskiye öykünme gördün ama gelecek Avrupa, Dünya ve ya da Olimpiyat Şampiyonları, Taksim’deki o heykelleri görüp de özenenlerden çıkacak. Bu organizasyonlar siyaseten değil de sporun gelişmesi için yapılıyor. Ben utanmaya, kızarmaya razıyım. Yeter ki Mete’nin genç umutları için somut adımlar atılıyor olsun. Yeter ki o eski halinden eser kalmayan Taksim Meydanı’na serpiştirilen zevksizlik abidesi biblolar, 2-3 çocuğun gerçek anlamda spora –okçuluğa- yönelmesine neden olsun. Hiç umut yok ama keşke…

Tüm yazılarını göster