Mevsimlerden tasarım: Milano'ya gidecekler için bir rehber
Milano Tasarım Haftası, bu yıl çok zengin bir kültürel program sunuyor. Söyleşi ve paylaşım programları tasarımın geleceğine odaklanıyor. Kent tarafındaki yüzlerce etkinlik, her yıl olduğu gibi bizlere yeni bir estetik arayış, sürdürülebilir malzemeler ve inovasyonlar vaat ediyor.
Milano Tasarım Haftası'nın 62. edisyonu bu hafta gerçekleşiyor. Siz bu satırları okurken kentin büyük bir kısmında ve fuar alanında yoğun bir “son dokunuşlar” koşturmacası devam ederken, kimi sokaklarında ise çoktan proseccoların kadehleri doldurduğu ön izlemeler başladı bile.
Dünyanın bu en büyük ve görkemli tasarım buluşması, 62. seferinde Materia Natura temasını benimsedi. Milano bu kez tasarımı ve tasarımcıları bu iki güçlü kelimenin etrafında üretilen ve hayal edilen fikirlere davet etti. Nature Matters veya doğaya değer/doğa önemlidir biçiminde çevirebileceğimiz bu tema, sürdürülebilir bir geleceğe işaret ediyor. Bu kavramın artık hepimizin içini sıkan klişe hali mi sunulacak yoksa gerçekten de vaat edildiği için bir adım ötesine mi geçilecek, bu hafta boyunca hep birlikte görebileceğiz.
Tasarım Haftası'nı motive eden Salone del Mobile isimli mobilya fuarının bu yıl eklentisinde mutfak fuarı da yer alıyor. Diğer yandan kentin tümüne yayılan tasarım dolu etkinlikler, uzun yıllardır tüm sergilerin ve gösterilerin haricinde Milano’nun köklü endüstriyel, mimarlık ve diğer yaratıcı sektörlere ilişin tarihine de odaklanıyor. Bu hafta süresince Milano’da vakit geçirmek demek sadece stantları gezmek veya Brera, Tortona, Isola, Durini, 5Vie, Sarpi gibi bölgelerdeki her biri ayrı zenginlikteki etkinliklere ve sergilere koşturmak değil sadece. Kente yayılan onlarca sarayda ve evde, tasarım tarihine ismini yazdırmış ikonların çalışma mekanlarında, üretimhanelerde, Rossanna Orlandi’nin galerisinde veya Triennale’de ilham verici insanlarla ve tasarımcılarla buluşmak, bir yandan da tasarımın tarihi boyunca başrol oynamış çeşitli cafelerde ve restoranlarda zamanın ruhunu içe çekmek bu hafta boyunca kentte yapılabilecek başlıca şeylerin arasında yer alıyor.
Kentin bu denli zengin bir içerik sunuyor olması ile yıllardır rekabet eden fuar yönetimi, bu yıl çok zengin bir kültürel program sunuyor. Buluşmalar, söyleşiler, yuvarlak masa tartışmaları ve alana yayılmış enstalasyonlardan oluşan bu kültürel program içerisinde örneğin David Lynch tarafından yaratılan bir “düşünme odası” yer alıyor. İki odadan ve pek çok ekrandan oluşan bu mekanda, bazı filmlerden görüntüler sunularak, bu sahnelerdeki mobilya kullanımı sergilenecek.
Accurat, Design Group Itallia ve Salotto NYC (Emiliano Ponzi) tarafından hazırlanan Under the Surface isimli yerleştirme ise banyo tasarımında tedarik zincirinden üretime dek daha sorumlu bir tasarım süreci nasıl gerçekleşebilir sorusunun cevabını arıyor. Altı performans biçiminde sunulacak olan “Yemek Tasarımı Hakkında Bilmek İstediğiniz Her şey” fuarı gezenleri rutinden kurtaracak gibi görünüyor.
Söyleşi ve paylaşım programları tasarımın geleceğine odaklanıyor. Çağımızın öncü tasarım ikililerinden Formafantasma’nın geçen yıl kullanılan sandalyeleri geri dönüştürerek tasarladığı Drafting Futures Arena’da gerçekleşecek söyleşi programı kapsamında, Pritzker Prize ödüllü mimar Francis Kere ve Hans Ulrich Obrist gibi ikonik isimleri dinlemek mümkün olacak.
Fuar alanında eklenti olarak yer alan ve mutfağa odaklanmış EuoraCucina bölümü, insanların buluşarak yeme-içme deneyimleri yaşamasına olanak verecek biçimde yepyeni bir alan düzenlemesi ile sunuluyor bu yıl.
Fuarın “Where Design Evolves” teması, “tasarımın geliştiği yer” anlamına geliyor. Publicis tarafından yürütülen bu iletişim kampanyası bizlere fuar organizasyonunun gelişen teknolojilere entegre olmakta gecikmediğini müjdeliyor. Fuarın basın ofisinden bildirildiğine göre bu yıl Paolo Ciuccarelli ile bilimsel iş birliği yapıldı. Prof. Cucinelli, Milano Polytechnic Üniversitesi’ndeki DensityDesign Lab’in ve Boston Northeastern Üniversitesi’ndeki Center of Design’ın kurucusu.
Bu iş birliği söz konusu tema etrafında tasarımı sadece varılan bir nokta olarak konumlamanın ötesini araştırıyor. Böylece tasarımın geliştiği, gerçekleştiği ve geleceği tanımladığı ortamlar mercek altına alınıyor.
Kampanya için yapay zekadan faydalanılmış ve fuara ilişkin tüm datalar analiz edilmiş. Ticari bir fuarın içinden böylece farklı hikayeler çıkarılabilmiş. Tasarım, teknoloji ve yer yer sanatı da bir araya getirecek bu yeni hikayeler ayrıca bu yıl ilk kez yine YZ tarafından desteklenecek ve yapılan konuşmalar, ziyaretçi dolaşımları, etkileşimleri izlenecek, analiz edilecek. Fuar yetkilileri böylece yeni iç görüler elde etmeyi ve bunları katalize etmeyi planlıyor.
Kent tarafındaki yüzlerce etkinlik, her yıl olduğu gibi bizlere yeni bir estetik arayış, sürdürülebilir malzemeler ve inovasyonlar vaat ediyor. Bunların tümünü uzaktan izlemek de teknoloji kanalları sayesinde mümkün; elbet kentin alametifarikası olan buluşmaları ve coşkuyu yaşamak olası değil bu biçimde. Sayıları binleri aşan bu buluşmalardan ve etkinliklerden bazıları şimdiden heyecan uyandırıyor.
Tüm dünya kentlerinin de bir biçimde yer aldığı Tasarım Haftası'nda öne çıkan birkaç etkinlik sıralamam gerekirse:
Finlandiya’nın ikonik markası Marimekko, Apartamento dergisi ile iş birliği içinde 60.yılını kutluyor. Markanın en ikonik deseni Unikko’nun kutlandığı bu etkinliğin merkezi dönüştürülerek ziyaretçilere açılan Bar Unikko oldu. Pop-up mekan, Unikko'dan ilham alan bir biçimde ele alınmış ve dünyanın dört bir yanından insanları buluşturmayı hedefliyor.
Brera’daki Memphis Galeri, ikonik akımın eserlerini immersive (sürükleyici sanal gerçeklik deneyimi) bir biçimde sunacak. MOOOI bu yıl Yves Behar ile çalıştı; izleyenlere “oturma odası” konseptini sunacak. Bu arada bizde bu şekilde kullanılan evin bu bölümü aslında yaşam odasıdır; bizim kültürümüzde sanırım aileler bir araya geldiklerinde veya komşuları ile akrabaları ile sadece oturduklarından böyle bir isim almış olmalı. Bir yaşam odasında ise yaşamanızı ifade eden her şeyi yapmanız beklenir, kitap okuyabilir, mobil cihazlarınızı karıştırabilir, hobilerinizle ilgilenebilir, çiçek yetiştirebilirsiniz. Behar güçlü bir tasarımcı. MOOOI için tasarladığı ve ilk kez Milano’da görücüye çıkacak olan Peaks, modüler bir koltuk. Birbirlerine tekstil kancalarla tututturulan üçgen prizma formundaki modüller yukarı aşağı döndürülebiliyor ve içimizdeki oyuncu insanı tetikleyerek, farklı kombinasyonda mobilyalar üretmemize imkan veriyor.
Geçtiğimiz hafta aramızdan ayrılan ve yazıma da konu ettiğim Gaetano Pesce için hazırlanan anma sergisi Nice to See You (Seni Görmek Güzeldi) ismi ile Biblioteca Ambrosiana’da gezilebilecek.
Google, 2019 yılından bu yana Tasarım Haftası'nda boy gösteriyor. 2019 yılında sundukları A Space for Being (Var Olmak için bir Alan) ve 2023 tarihli Shaped by Water (Su ile Şekillenmiş) isimli enstalasyonlarından sonra, bu yıl sanat ve araştırma laboratuvarı Chromasonic ile birlikte Making Sense of Color (Rengin Anlamını Kavramak/Rengi Hissetmek) isimli çalışmayı hazırlamışlar. Garage 21’de sunulacak bu gösteri renk, ışık ve ses ile muhtemelen izleyenleri büyülerken Google Tasarım Ekibi’nin son çalışmalarına dikkat çekecek.
Almanya’dan lüks mobilya firması MCM, ilk kez katılacağı Tasarım Haftası'nda Palazzo Cusani’de giyilebilir mobilya koleksiyonunu sunacağını açıkladı; heyecan ile beklediklerimden biri de bu.
Milano şehir merkezine biraz uzak olsa da, toplu taşıma ile ulaşılabilen Alcova’da iki villada düzenlenen sergiler bu yıl Tasarım Haftası'nın sınırlarının artık Milano kent merkezi ile limitli olmadığının bir göstergesi. Villa Borsani ve Villa Bagati’deki sergilerin çok tatmin edici olacağına, yani gitmeye kesinlikle değer olacağına şimdiden eminim.
2002 yılındaki galerisinin açılışından bu yana Tasarım Haftası'nın vazgeçilmez noktalarından biri olan Rosana Orlandi’siz bir Milano ziyareti olmaz. Orlandi bu yıl da her yıl olduğu gibi aralarında daha önce hakkında yazdığım Alessandro Ciffo dahil pek çok özel ve yaratıcı ismi bir araya getiriyor. Bu yıl ayrıca Triennale ‘de kızı Nicoletta ile birlikte küratörlüğünü üstlendiği Design Walk in Budapest (Budapeşte’de Tasarım Yürüyüşü) isimli bir sergi hazırladı. Macar Moda ve Tasarım Ajansı ile birlikte hazırlanan bu sergi, moda severleri de memnun edecek.
Triennale güzel bahçesi ile Tasarım Haftası'nın vazgeçilmez duraklarından biri. Burada Orlandi’nin yanı sıra, Ettore Sottsass, Alessandro Mendini, Inga Sempre gibi dev isimlere adanmış sergiler izleyicileri bekliyor olacak.
Milano ziyaretlerimde kaçırmadığım başka bir adres ise ADI Design Museum. Endüstri ürünleri tasarımı mesleğinin bana göre en önemli ödülü olan Compasso D’Oro hakkında bir sergi bu yıl da Tasarım Haftası'nda izlenenler arasında olacak. Gio Ponti’nin yaktığı kıvılcım ile 1954 yılından bu yana verilen bu ödül sayesinde günümüze inanılmaz bir tasarım mirası ulaştı. Müzede bu yıl “Origin of Simplicity” (Sadeliğin Özü) isimli sergi ile Japonya ve İtalya’daki kültürel etkilerini gözler önüne seren katılımları ile Kore yer alırken, tasarım markaları Edra ve Caimi de bu alanda konumlanmayı tercih edenler arasında.
Tasarım Haftası'na dair mobilya, banyo, mutfak, aydınlatma gibi alanlardaki binlerce ürün, yüzlerce marka bir araya gelince kentteki sanat ve mimarlık adresleri de çoğalıyor. Bu yıl hiçbir zaman olmadığı kadar çok sanat mekanı da kapılarını açarak Tasarım Haftası coşkusuna kapılıyor.
Sanat severler Fondazione Prada, MUDEC, Museo del Novacento gibi noktalarda aradıklarını bulabilirler. Museo Poldi Pezzoli’deki mobilya, takı ve cam eşyalara göz atmak belki tüm Tasarım Haftası'ndan çok daha kalıcı izler bırakabilir veya mimarlık adına Palazzo Morando’da Studio ACPV Architects (Antonio Citterio-Patricia Viel) adına çalışmalarını belgeleyen Carlo Valsecci’nin fotoğraflarına göz atılabilir.
Otelleri ve yeme-içme mekanlarını da epey ihya eden bu hafta İtalya’nın ekonomisinde önemli bir yer tutuyor. Kentin asıl sahipleri söylene söylene evlerini terk ederken, büyük bir kısmı ise bütün yılın kazancını tek bir haftada elde edip, evlerini, evlerindeki odalarını bile gelenlere kiraya veriyor.
Tüm dünya ülkelerini bir araya getiren, okulların, sivil kuruluşların, bireysel katılımların,ülkesel katılımların, markaların bir arada müthiş bir birliktelik yarattığı Milano Tasarım Haftası, kenti tartışmasız olarak tasarımın başkenti konumunda tutuyor.
Pandemi sürecinde gerçekleşemeyen etkinlikler sarsıcı olsa da geçtiğimiz yıl bunun geride kaldığını göstermişti. Geçen yıl fuar kayıtlarına göre 386.236 kişi fuara giriş yapmıştı. Bu da bir önceki yıla göre yüzde 15'lik bir büyüme olarak ölçülmüştü. Fuar tek başına gösterge değil, hatta aksine pek çok marka artık fuarda değil kent merkezinde kendilerine ait veya kiraladıkları lokasyonlarda boy gösteriyor. Kent içinde geçtiğimiz yıl 1200 farklı adreste tasarım boy göstermiş bu da önceki yıla göre yüzde 40 oranında bir büyüme olarak kayıt edilmiş.
Tüm bu gösterinin güzelliği, ilham vericiliği tartışmasız iyi. Diğer yandan kentlilerin şikayetleri büyük. Gelen turist akınının kenti harap etmesi, o dönemde artan trafik, yoğun çalışma temposu gibi faktörler doğal olarak yaşayanları rahatsız ediyor. Milano bu konumu ile dünyanın en pahalı kenti oluveriyor bu hafta süresince. Bundan ziyaretçiler olduğu kadar işin içindeki markalar da şikayetçi.
Aslında herkes şu soruları içten içe soruyor: İyi güzel de, tüm bunların hepsi ne kadar ticarete dönüşüyor? Sadece fikirleri sunmak ve birbirimizle buluşmak için çok pahalı ve pek çok bakımdan sürdürülebilirlik kavramı ile örtüşmeyen bu şov, acaba tüm emeklerimize ve masraflarımıza değiyor mu? Benim ise bu gibi durumlarda her zaman tek bir sorum var; Olmasa ne olurdu? Galiba bir şeyin değerini en iyi anlatan sorulardan biri bu.