3 Ekim öğleden sonra. Meclis’te Türkiye Kalkınma Bankası’na ilişkin kanun teklifinin Plan Bütçe Komisyonu'ndaki görüşmeleri sırasında CHP, HDP ve İYİ Parti milletvekilleri çeşitli itirazlar dillendiriyor. Mevzuattan muaf olmasına çalışılan Kalkınma Bankası’nın neden böyle bir yapılandırmaya tabi kılınacağından tutun da teklifin öncelikli ele alınmasına, Türkiye’deki kalkınma hedeflerine uzanan bir tartışmadır sürüyor.
İlk oturumda Konya Milletvekili Abdüllatif Şener’in dil sürçmesine şahit oluyoruz:
ABDÜLLATİF ŞENER (Konya) – … Bu konu Türkiye Kalkınma Partisinin yeniden yapılandırılmasına ilişkindir.
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Bankası.
ABDÜLLATİF ŞENER (Konya) – Pardon, affedersiniz, ne dedim?
BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Partisi.
ABDÜLLATİF ŞENER (Konya) – Partiyle zaten şey karışıyor birbirine.
GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Onun da yeniden yapılandırmaya ihtiyacı var…
Bu muazzam sürçme durumu olan biteni izah için kullanışlı. Çünkü Türkiye’de Parti ile Banka birbirine karıştı. İş bilmezlikten değil. Mevzuattan muaf tutma ve kaynak tahsisinde belirsizliği sürdürme isteğinden.
FİLMİ BİRAZ GERİYE SARALIM
Söz konusu kanun teklifi, Kalkınma Bankasının daha etkili hale getirilmesi arzusunun ifadesiydi. İşaret fişeğini ağustosta Bakan Berat Albayrak çakmıştı. Bankanın Yönetim ve Denetim Komiteleri üyeleri 14 Eylül’de değişti. Yeniden yapılandırma Yeni Ekonomi Programı’nda açıkça yazıldı ve süreç başladı.
Eylül ayının ortasında Kalkınma Bankası hisseleri eşi görülmedik bir yükselişle 18 Eylül’ü takip eden üç haftada 10 katına yükseldi. 25 Eylül’de Kalkınma Bankası, Kamuyu Aydınlatma Platformu’na “özel bir durum yok, biz bir şey yapmıyoruz” mesajı gönderdi. Sermaye Piyasası Kurulu oynaklığı engellemek için eylül sonunda brüt takas uygulaması getirdi. Ancak, sektörde önemli bir konumu bulunmayan (aktif büyüklüğüne göre binde 2 payı bulunan) Kalkınma Bankası birkaç dakikalığına dahi olsa borsada işlem gören en değerli banka oluverdi. Külkedisi yolculuğunun devamında, Meclis Genel Kurulu'nda bankayla ilgili kanun teklifinin görüşmelerine geçildiğindeyse hisse fiyatında düşüş başladı.
BELİRSİZLİK İŞE YARIYOR MU?
Kalkınma Bankası kanun teklifinin 6'ncı ve 7'nci maddeleri Sermaye Piyasası Kanunu'na tabi olmayan bir Fon ve Bankacılık Kanunu'na tabi olmayan bir Banka yapılandırması öngörüyordu. Karşılık ayırma konusunda yönetim kurulunun yetki sahibi olduğunu belirten, kaynağı gösterilmeyen bir fonun kurulacağını ifade eden ve bankayı mevzuatın dışına çıkaran teklif genel kurulda görüşüldü ve 11 Ekim’in ilk saatlerinde kabul edildi (bkz. 7147 sayılı kanun).(i)
Bu banka artık istenirse kötü kredileri toplamak için kullanılabilir, istenirse son derece riskli işlemlerde aracı olarak kullanılabilir. Meclis’te düzenlemenin bankacılık sektöründe yaratacağı belirsizliklere işaret edenler, teklif sahipleri ve komisyon başkanından söz konusu gri alanların uluslararası borçlanma kapasitesini artırma ve esnek davranma, yani kalkınmaya istenilen şekilde destek sunma için gerekli olduğu minvalinde yanıtlar aldılar.
Gri alanlar gerçekten gerekli mi? Kalkınma için değil, ancak AKP’nin yerleştirdiği düzen için öyle.
“Partiyle zaten şeyin birbirine karışması” bir grup insan için sadece rüyalarında tasarlayabilecekleri manevra alanları sunuyor. Ekonomik öngörülebilirliğin ortadan kalktığı anda, sermayenin (ya da bazı sermayelerin) değerlenme ve akış olanakları azalmadığı müddetçe itiraz görülmüyor. Kalkınma Bankası’na yönelik spekülatif alımlarda iyi pozisyon tutan bilgi sahibi “yatırımcılar” birkaç günde onlarca milyon lira kazandılar. AKP içinde bağlantıları güçlü iş insanları da Kalkınma Bankası’nın gelecekteki kredi politikasından ve mevzuat dışı fon yatırımlarından yüklü kazançlar sağlayabilirler. Banka veya şirket kurtarmada kullanılırsa, bazı sermaye grupları için hayat öpücüğü sunan bir mekanizmaya dönüşebilir.
Kaynak tahsisi öncelikleri Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle düzenleneceği için oklar yine en tepeyi işaret ediyor. Bütün muhtemel aktarımlar Türkiye Kalkınma Partisi/Bankası’nın yamacında dolanmanın nasiplenme sağlayacağına işaret ediyor.
Takip eden soru şu olmalı. Neden mevzuat dışı kılma işlemi yine de yasayla yapılıyor?
SİYASET VE HUKUK DEFTERİ KAPANMIYOR
Siyaset alanı ve hukukun meşruiyet sağlama gücü, yasalaştırma, yasaya uygun kılma bağlamında burada devreye giriyor. Yasanın lafzı siyasi pazarlıklara açık kapı bırakıyor, ruhundaki belirsizlikler bir düğüm noktasına, Sarayda cisimleşmiş iktidar odağına işaretle hukuksal kılıf sunuyor.
Mevcut siyasi rejimin tasvirinin ötesine geçmeye hevesli olmayanlar durumu önemsizleştiriyor olabilirler. Ancak, bütün bu işlemlerin yine de yasal bir zemininin olması ya da yasaya aykırı işlemlerin bazen Kurul onaylarıyla bazen sonradan çıkarılan yasalarla uygunlaştırılması rejim destekçilerine, onların her alanda pazarlık ve müdahale olanaklarına sahip oldukları mesajını gönderiyor. Otoriter bir rejim nasıl destekçi buluyor sorusunun cevabı biraz burada gizli.
Pazarlık yapılamayan alanlar var elbette. Ancak adına kalkınma dedikleri rant yaratma ve paylaşmaya ilişkin büyük bir alanın destekçiler için açıkta bırakılması gerekli. Türkiye Kalkınma Partisi/Bankası bu dinamizmi kaybettiği an rejim içeriden çatırdar. İçinden geçtiğimiz kriz, toplumun geniş kesimleri nezdinde meşruiyet kaybına sebep olabilir. Ancak AKP otoriterliği (ii), farklı bir bağlamda, paylaşım mücadelesine girişebilecek sermaye sahipleri nezdinde bu manevralarla meşruluğunu korumaya devam ediyor, mütemadiyen yeniden yapılanıyor.
Arka plana dönersek, Kalkınma Bankası düzenlemesinin yeni bir aktarım ve manevra alanının oluşturulması için gerçekleştiği söylenebilir. Bankanın mevzuat dışılığını uluslararası piyasada fonlara ulaşması gerekliliği ile savunan bugünün Plan Bütçe Komisyonu Başkanı Sadi Bilgiç’e ise 1975 yılından bir yanıt göndermek uygundur. O günlerde Meclis’te Demokratik Parti grubu adına konuşan Sadettin Bilgiç (ki Sadi Bilgiç’in babasıdır) yurt dışında çalışan işçilerin tasarruflarını ülkeye çekmek amacıyla kurulan ve Kalkınma Bankası’na dönüştürülmeden önce adı Devlet Sanayi ve İşçi Yatırım Bankası olan Bankanın kuruluşuna dair yetki kanunu görüşmeleri sırasında hatırda tutulması gereken bir cümleyi kuruvermişti: “Para değerinin mütemadiyen düştüğü, işçinin Avrupa Bankasındaki markının Türkiye'deki para düşüklüğüyle senede mütemadiyen ayarlanarak kendisine kâr sağladığı bir devrede, bu paraların Türkiye'ye bu banka kurulur kurulmaz akacağını zan ve tahmin etmek hatalı olur.”
(i) Kanun, Kalkınma Bankası’nın kıdemli uzmanlarını emekli etme ve özlük haklarında kayba zorlayan düzenlemelerle farklı bir kalkınma anlayışının tortularının su yüzüne çıkabileceği bir kurum hafızasını da ortadan kaldırma amacı taşıyor. Devlet bankalarının farklı kullanımları ve kamusal fayda bağlamında yapılandırılmasına ilişkin bir tartışma için bkz. Marois, T. ve Güngen, A. R. (2014) “Türkiye’nin Devlet Bankalarını Geri Kazanmak”, İktisat Dergisi (50. Yıl Özel Sayı), 527: 54-70. Makaleyi buradan indirebilirsiniz.
(ii) Türkiye’de otoriter repertuvara dair ayrıntılı bir tartışma için bkz. Bozkurt Güngen, S. (2018) “Labour and Authoritarian Neoliberalism: Changes and Continuities under the AKP Governments in Turkey”, South European Society and Politics, 23 (2): 219-38.