Millet İttifakı da kıdem tazminatını kurcalıyor!

Millet İttifakı’nın mutabakat metninde, “kıdem tazminatının sosyal taraflarla gözden geçirileceğinden” söz ediliyor. “Gözden geçirme” sözcüğü her yere çekilebilen bir kavram. Altından hak kaybına yol açabilecek bir “ fon” çıkmasın…

Atilla Özsever atillaozsever@gmail.com

Millet İttifakı’nın “Ortak Politikalar Mutabakat Metni”, bir anlamda ittifakta yer alan altı partinin bir koalisyon protokolünü, bir hükümet programını andırıyor. İttifakta yer alan CHP’yi “sosyal demokrat” bir parti olarak kabul edecek olursak geri kalan beş parti (İyi Parti, Deva Partisi, Gelecek Partisi, Saadet Partisi ve Demokrat Parti) sağ eğilimli partilerdir.

Hatta CHP de, klasik anlamda bir “sosyal demokrat parti”den ziyade son haliyle bir “merkez partisi” hüviyetinde görülebilir. Yine de biz CHP’yi “sosyal demokrat parti” olarak kabul edelim. Millet İttifakı, bu yapısı itibariyle “merkez sağ” nitelikte bir oluşuma benziyor.

Bu çerçevede Millet İttifakı’nı burjuva demokratik düzenini restore etmeye yönelik bir birliktelik olarak kabul edebiliriz. Dolayısıyla bu ittifaktan gerçek anlamda reformcu, ilerici, devrimci beklentiler de bulunmak, pek doğru olmaz.

Bununla birlikte burjuva demokratik düzenini savunan partiler olarak en azından anayasada yer alan “demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti” tanımını benimsemiş olmaları da beklenmelidir.

LAİKLİK, CHP’NİN BİLDİRGESİNDE DE YOK

Millet İttifakı’nın mutabakat metninde “laiklik” ilkesi açık bir biçimde yer almıyor. Laiklik sözcüğünden hiç söz edilmiyor. Kuruluş felsefesinde “laiklik” ilkesini benimseyen ve anayasada yer almasını sağlayan CHP’nin Temmuz 2020’de açıklanan “İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi”nde de “laiklik” ilkesi yoktu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu tarafından o zaman ve daha sonra da büyük bir övgü ile söz edilen bu 13 maddelik kurultay bildirgesinde “Siyasi Ahlak Yasası’ndan Kamu İhale Kanunu’na, Sayıştay’ın işlevinden Teknoloji Liseleri’nin kurulmasına kadar” birçok konu bulunmasına rağmen “laiklik” ilkesi yer almamıştı.

Kılıçdaroğlu yönetimi, daha sağdaki partileri ürkütmemek için cumhuriyetin temel bir ilkesi olan laikliği pek ağzına almak istemiyor. Dolayısıyla CHP’nin kendi kurultay bildirgesinde olmayan bir konunun sağ partilerin ağırlıkta olduğu bir ittifak metninde bulunmaması doğal mıdır?

Tabii ki hayır. En azından diğer sağ beş parti de -Saadet Partisi’ni biraz köşeye de koysak- cumhuriyetçi burjuva düzenini benimsediklerine göre laiklik ilkesine de taraf olmaları gerekir. Neyse bu konu üzerinde daha fazla durmayalım.

ÇALIŞMA YAŞAMINDA ILO STANDARTLARI

Mutabakat metninde bizim uzmanlık alanımız olan çalışma yaşamı ve sosyal politika konularına biraz daha yakından bakalım. Bu metnin çalışma yaşamına ilişkin bölümünde, ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü) standartlarının uygulanmasına ağırlık verilmiş. Olumlu bir yaklaşım. Kısaca konu başlıklarını belirtelim:

  • ILO’nun asgari ücretle ilgi1i 131 sayılı sözleşmesinin onaylanacağına ilişkin bir madde mevcut. ILO, asgari ücretin saptanmasında ailenin esas alınmasını öngörüyor, bizde ise sadece tek bir işçi üzerinden ücret saptaması yapılıyor. ILO’nun standardını esas almak son derece yerinde.

  • Yine ILO’nun part-time çalışmayla ilgili 175 sayılı sözleşmesiyle ev işçilerinin durumuyla ilgili 189 sayılı sözleşmesinin onaylanacağının öngörülmesi de olumlu adımlar.

  • Bu arada işçi sağlığı ve iş güvenliği ile meslek hastalıkları ve sendikal haklardan yararlanma konularında ILO standartlarına uyum sağlanacağının belirtilmesi çalışanların lehine olan konular.

  • İşsizlik Sigortası Fonu’nun amaç dışı kullanılmasının önüne geçilmesi, işsizlik ödeneğinin süre ve miktar olarak artırılması, çalışanların ve sendikaların talepleri arasındaydı.

  • Çalışanların vergi ve sigorta yükünün indirilmesi,

  • Emeklilerin sağlık hizmetlerine ödedikleri katılım payının kaldırılması,

  • İşsizliğin tek haneye indirilmesi,

  • Gelir adaletsizliğini düzeltici politikalar,

  • İlkokullardaki çocuklara ücretsiz kahvaltı ve öğle yemeği verilmesi şeklindeki öneriler de olumlu olarak değerlendirilebilir.

AİLE YARDIMINA ÜRKEK İFADE

Mutabakat metninde, yoksul ailelere yardım konusu, “gelir desteği” şeklinde ifade edilmiş. Aslında CHP’nin daha önceki bildirge ve açıklamalarında asgari ücret altında geliri olan ailelere “aile yardımı sigortası” bağlanacağı belirtiliyordu. Bu konu, metinde değişik bir şekilde tanımlanmış gözüküyor.

Oysa ILO sözleşmelerinin uygulanacağına atıf yapılmış iken bu konudaki ILO sözleşmesinin de onaylanacağı ifade edilebilinirdi. Türkiye ILO’nun sosyal güvenlikle ilgili 102 sayılı sözleşmesinde yer alan 9 sigorta dalından sadece “aile yardımı” bölümünü onaylamamıştır. Şimdi bu metinde ILO’nun aile yardımı sigortası ile ilgili sözleşmesinin de onaylanacağının belirtilmesi daha uygun olurdu.

8 Mart’ın kadın çalışanlar için izinli sayılması da olumlu. Ancak metinde “8 Mart Dünya Kadınlar Günü” ibaresi yer alıyor, oysa onun tam açılımı “Dünya Emekçi Kadınlar Günü”dür. Emekçi sözcüğünden neden bu kadar ürküntü duyulmuş acaba?

Yine metinde, emekli aylıklarının belirlenmesinde refah payının da hesaba katılacağı ifade ediliyor. Halen de bu hesaplamada refah payının katkısı var ancak eski düzenlemede büyümeden kaynaklanan refah payının katkısı yüzde 100 iken AKP’nin 2008’de çıkardığı 5510 sayılı yasayla bu oran yüzde 30’a indirildi. Metinde, net bir şekilde “refah payı yüzde 100 olarak yansıtılacak”, denseydi daha gerçekçi olurdu.

EMEKLİ MAAŞI - ASGARİ ÜCRET BAĞLANTISI YOK

Öte yandan gerek CHP, gerekse de İyi Parti, TBMM’ye “En düşük emekli aylığı, asgari ücretin altında olamaz” şeklinde bir yasa teklifi vermesine rağmen mutabakat metninde böyle bir öneri bulunmuyor.

Her ne kadar CHP-İyi Parti yasa teklifi Meclis’te AKP ve MHP oylarıyla reddedilse de bu partilerin ortak bir hükümet kurması halinde bu yaşamsal talebin gündeme getirilmesi gereklidir. Emeklilerin çok önemli olan bu talebinin mutabakat metninde yer almaması, olumlu bir yaklaşım değildir.

Yine mutabakat metninde “Sendikal alanı düzenleyen mevzuatı ILO ve AB standartlarına uygun hale getireceğiz” denmekle birlikte Türkiye’de önemli bir sorun olan grev yasakları ve ertelemeleri konusunda net bir tanımlama yok.

Sonuçta emek kesiminin taleplerine fazla ağırlık verilmediği gözüküyor. 244 sayfalık metinde, çalışma hayatı 1.5 sayfa, sosyal güvenlik 1 sayfa ve arada bu konularla ilgili de 2 sayfaya yakın bir bölüm var. Çalışanların ve emeklilerin sorunlarına ayrılan toplam sayfa sayısı 4.5 – 5 sayfa, yani 244 sayfalık metinde emeğe 5 sayfa ayrılmış. Millet İttifakı, özünde bir “sağ ittifak” olduğu için bunun normal karşılanması gerekebilir, denebilir ancak bu partiler sonuçta toplumun üçte ikisini oluşturan emekçilerden oy isteyecekler. O nedenle bu tür somut taleplerin mutabakat metninde yer alması uygun olurdu.

KIDEM TAZMİNATI SIKINTISI

Gelelim, yazı başlığındaki temel konuya… Mutabakat metnindeki madde aynen şöyle: “Kıdem tazminatı sistemini sosyal taraflarla diyalog çerçevesinde gözden geçireceğiz”. Böyle bir maddenin oluşmasında İyi Parti ve Deva Partisi’nin rol oynadığını öne sürebiliriz.

“Gözden geçirme”den kasıt nedir, “diyalog çerçevesinde” derken “işçi-işverenle görüşeceğiz ama son kararı hükümet verir” mi, demek isteniyor? Bu kavramlar, çok yuvarlak, daha önce bu tür söylemlerle ilgili deneyimlerimize istinaden “kıdem tazminatınla oynanacağı, bir şekilde hak kaybına yol açacak fon meselesinin yeniden gündeme gelebileceği” izlenimini edindik.

AKP de, 21 yıllık iktidarında birçok kez bu konuyu gündeme getirdi, orta vadeli planlarına, hükümet programlarına kıdem tazminatıyla ilgili sorunların sosyal diyalog çerçevesinde çözümleneceğine ilişkin ibareler koydu ancak işçi kesiminin de tavırlı oluşu nedeniyle kıdem tazminatı fonu uygulaması yürürlüğe girmedi.

Kıdem tazminatı bir fona devredildiği takdirde, işveren çıkardığı işçiler için toplu bir ödeme yapmak zorunda kalmayacak. Böylece işten çıkarmalar kolaylaşacak. Tüm işçiler "gündelikçi” gibi çalışacak, sendikalaşma zorlaşacak; işçilere sürekli giriş-çıkış yapılabilecek.

MEVCUT HAKLAR

Halen yürürlükte olan mevzuata göre, işçi sadece işten çıkarıldığında değil, askerlik hizmeti dolayısıyla, kadınların evlenmesi halinde, 15 yıllık sigortalılık süresini ve 3 bin 600 günlük prim ödeme gününü doldurduğunda emekli olabilmek için kendi isteği ile işten ayrıldığında da kıdem tazminatı alabiliyor.

Fon uygulamasında bu yararlanma koşulları ortadan kalkacak ve işçi emekli olduğunda ya da 10 yıl sonra kıdem tazminatını alabilecek.

Eğer amaç, kıdem tazminatı alamayan işçilerin bunu alabilmesini sağlamaksa iflas halinde ödenmeyen tazminatların devletçe üstlenilmesi, yani kıdem tazminatının ücret alacağı olarak değerlendirilip İşsizlik Sigortası kapsamındaki Ücret Garanti Fonu’ndan karşılanması, ardından işverenden de haciz yoluyla tahsil edilmesi yoluna gidilebilir.

Yine işverenin iflası halinde bankaların, devletin değil işçi alacaklarının öncelikli ve imtiyazlı hale getirilmesi yasal olarak sağlanabilir. Keza işverenin ödeme aczine düşmesi durumunda, kıdem tazminatı dâhil tüm işçi alacaklarının güvence altına alınmasını öngören 173 sayılı ILO Sözleşmesi de onaylanabilir.

Tüm yazılarını göster