Milletvekillerinin adalet nöbeti

CHP milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu, Mahmut Tanal ve Barış Yarkadaş, yasama faaliyetinden kalan zamanı adliye koridorlarında geçiriyor. Adalet arayışlarını takip eden milletvekilleri “Bizi bu duruma düşüren iktidar utansın” diyor.

Abone ol

ANKARA - “Adliye koridorları hastanelerin acil servisi gibi. Her zaman kalabalık ve 7/24 tutuklama için hizmet veriyor.” Bu sözler kendini milletvekilinden önce, “İnsan Hakları Aktivisti-Hukukçusu” olarak tanımlayan CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu'na ait. “Avukatlık yaparken dava ajandam bu kadar dolu değildi” diyen Tanrıkulu, Meclis'ten sonra en çok mesaiyi adliyede geçiriyor.

CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal da avukatlık yaparken bu kadar adliye mesaisi yapmamış isimlerden. KCK'den Ergenekon'a, LGBT'li bireylere dönük hak ihallerinden gazetecilerin davasına takip etmediği dava yok. Tanal'ın kırık ayağına rağmen koltuk değnekleriyle duruşma takibi yaptığı görüntüler de hala zihinlerde. “Kim haksızlığa uğruyorsa yanındayım” diyen Tanal, bireysel avukatlıktan milletvekili olarak halkın avukatlığına geçtiklerini anlatıyor.

Adliye koridorlarında sık gördüğümüz bir başka siyasetçi de özellikle basın davalarını izleyen gazeteci kökenli CHP milletvekili Barış Yarkadaş. Gazetecilik yaparken hakkındaki soruşturmalar nedeniyle 70-80 kez ifade için adliye mesaisi yapan Yarkadaş'ın kaderi de milletvekili olduktan sonra değişmiyor. Vatandaşların adliyede bu kadar sık görünce avukat sanıp, soru yöneltmeye başladığı Yarkadaş, iki adliye personelinin geç geldiği bir dava nedeniyle, “Gelecek mi-gelmeyecek mi” diye bahse girdiğini anlatıyor.

“Adalet nöbetçisi milletvekilleri” olarak tanımlanmaya başlanan 3 milletvekiliyle, bazı günler 10 saati bulan adliye mesailerini konuştuk. Bize bu mesainin nedenlerini anlatırken bir Türkiye fotoğrafı çeken milletvekillerinden ilk sözü CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu'na veriyoruz.

'AVUKATKEN DURUŞMA AJANDAM BU KADAR DOLU DEĞİLDİ'

Tanrıkulu söze, “Türkiye olağanüstü bir baskı döneminden geçiyor” diyerek başlıyor ve şöyle bir Türkiye tablosu çiziyor:

“Bu baskı OHAL ilanından önce başladı, artarak devam ediyor. Önceki dönemlerden farklı bir baskı ortamı. Neredeyse muhalefet eden toplumun her kesiminden insan hükümetin baskısıyla yargı önüne çıkarılıyor. Benim duruşma ajandam avukatlık yaptığım dönemde bu kadar dolu değildi. Çok davaya bakan bir avukattım ama avukatlık yaparken ne bu kadar çok adliyeye ne de bu kadar çok cezaevine gittim. Bu Türkiye'deki baskı ortamının göstergesi. İfade özgürlüğünden dolayı neredeyse yargılanmayan muhalif kalmadı.”

'EN ÖNEMLİ DUYGU DAYANIŞMA'

Çağlayan Adliyesi'nde sadece gelecek hafta, aralarında gazeteci ve yazarların da bulunduğu 30 önemli yargılama olacağını anlatan Tanrıkulu, bunların bir kısmını izlemek için yine adliyede olacak. Tanrıkulu bu mesainin nedenini şöyle anlattı:

“Amacım, bir milletvekili olarak bu zor dönemlerde düşüncesini ifade ettiği için yargı önüne çıkarılmış insanların yalnız olmadığını, olmayacağını göstermek, dayanışmada bulunmak. Böyle zamanlarda yalnız olunmadığının bilinmesi bizim için de yargılanan insanlar içinde en önemli duygudur. Yalnızlaştırma, ötekileştirme ve sonrasında cezalandırma karşısında bunun böyle olmadığını göstermek istiyoruz.”

'ADLİYEDE YARDIM İSTEYEN VATANDAŞLAR OLUYOR'

Adliyede bu kadar mesai yapılınca milletvekillerinden yardım isteyenler de oluyor. Onları gören vatandaşlar da dertlerini anlatıyor, yardım istiyor. Tanrıkulu, kardeşinin gözaltında işkence gördüğünü söyleyen bir vatandaşın dilekçesi kabul edilmeyince adliye koridorunda kendisini görüp yardım istediğini, birlikte gidip dilekçeyi verdiklerini, emniyeti arayıp bilgi aldığını, ayrıca konuyu bir soru önergesiyle Meclis gündemine taşıdığını anlatıyor.

'SARAY'DAN GELEN HER DİLEKÇE İDDİANAMEYE DÖNÜŞÜYOR'

Açılan davaların büyük kısmının ifade özgürlüğüyle ilgili davalar olduğuna dikkat çeken Tanrıkulu, “Yurttaşı ile yargı üzerinden bu kadar karşı karşıya gelen bir başka iktidar var mı?” diye soruyor:

“Cumhurbaşkanı en son İlker Başbuğ'a 'turistik gezi' sözleri nedeniyle dava açması gerektiğini söylüyordu. Söz konusu olan bir eleştiri, hakaret söz konusu değil, ama kafa böyle çalışıyor. 'Sen nasıl kamu görevlisine böyle söylersin' anlayışı. Cumhurbaşkanlığı'ndan giden herhangi bir iddiaya bir savcının dava açmaması mümkün değil. Cumhurbaşkanının avukatlarının yaptığı bir başvuruya dava açılmamışsa bunu göstersinler. Bu şekilde gelen tüm şikayet dilekçeleri yüzde 100 iddianameye dönüşüyor. Emir ve talimatla işleyen bir yargı mekanizması. Bir de savcıların resen açtıkları var. Bu kadar yurttaşı ile yargı üzerinden karşı karşıya gelen bir Cumhurbaşkanı, bir hükümet olur mu?”

'ÖZGÜRLÜKLER İNFAZ EDİLİYOR'

Bugünü 90'lı yıllarla karşılaştırırken “Yargı ortamı çok daha ağırını yaşıyor” diyen Tanrıkulu “Belki yaşam hakkı ihlali daha az ama bu kez yargı eliyle insanların hürriyetleri, özgürlükleri infaz ediliyor” diyor.

MAHMUT TANAL: HALKIN AVUKATIYIM

CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal da avukat kökenli milletvekillerinden. Adliye koridorlarında sıkça karşılaşılan Tanal, “İzlemediğim dava yok” diyerek şunları söyledi:

“Nerede bir mağduriyet, nerede bir hukuksuzluk varsa bunlarla mücadele etmeye çalışıyoruz. Hukuksuzluğa uğrayanın dili, dini, siyasi düşüncesi beni bağlamıyor. İzlemediğim dava kalmadı.

KCK davalarına da gittim. Ergenekon-Balyoz davalarına da. Öldürülen LGBT'li bir gencin davasını da izledim, gazetecilerin yargılandığı davaları da. Her izlediğim dava sonrası yaftalar vuruldu. PKK'lı da dediler, FETÖ'cü dediler, DHKP-C'li dediler. Bunların hiçbirini umursamıyorum, temel hak ve özgürlük arayışlarının yanında olmaya devam edeceğim.”

'BENİ ADLİYELERE MAHKUM EDEN İKTİDAR UTANSIN'

“Bu benim vicdan meselem. Birileri iş takibi yaparken biz dava takibi yapıyor, özgürlük arıyorsak rahatsız olsunlar” diyen Tanal'ın adliye koridorlarında çektiği Türkiye fotoğrafı ise şöyle:

“Türkiye'de cezaevi sayısı artıyor, adliye sarayları sürekli büyüyorsa doğru olmayan bir gidişat var. Böyle olmasa bir milletvekili neden adliyede mesai geçirir. Beni adliyelere mahkum eden iktidarlar utansın. İnsanlar şiddete, haksızlığa uğruyorsa, tabii onların yanında bulunacağım. Uzun yıllar avukatlık yaptım. Aslında şimdi de avukatlık yapıyorum, halkın avukatıyım. Halkın milletvekili avukatıyım.”

'ALLAH KİMSEYİ ADLİYEYE DÜŞÜRMESİN'

Mahmut Tanal da adliye mesainin nedenini anlatırken Tanrıkulu gibi “dayanışmanın önemi”ne vurgu yaptı. İzledikleri davalarda insanların “manevi, psikolojik rahatlık ve güven hissi” yaşamasına katkı yaptıklarını, mahkemelerin de “toplumsal baskı” diyerek biraz daha hassasiyetle dosyalara bakabildiğini anlatan Tanal, “Keşke bunu yapmak zorunda olmadığımız bir Türkiye'de yaşasak” dedi.

“Duvar gazetesinin başına bir iş gelirse onun da hakkı hukukunu savunurum” diyen Tanal şöyle devam etti:

“Rahat tweet atamıyor, gazetenize istediğiniz başlığı atamıyorsunuz. Muhalif ses çıkaramıyorsunuz. Çıkardığınızda en yakın cezaevinde soluğu alıyorsunuz. Sonra Mahmut Tanal basın özgürlüğünden dolayı filan yerde. Türkiye açık cezaevine döndü. İnsanlar dinlenme endişesiyle telefonda konuşamaz duruma geldi. Allah kimseyi adliye cezaevine düşürmesin. Hukuksuzluklar devam ettiği sürece adliyelerde olmaya devam edeceğim.”

YARKADAŞ: ÖNCE GAZETECİ ŞİMDİ SİYASETÇİ OLARAK ADLİYEDEYİM

CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş da Çağlayan Adliyesi'ndeki “adalet nöbetçisi” milletvekillerinden.

“Türkiye'de gazetecilik yapıyorsanız yolunuz mutlaka adliyeden geçer” diyen Yarkadaş, 20 yıllık meslek hayatında 75-80 kez ifade vermek için gittiği adliyeye bu kez milletvekili olarak basın davalarını takip etmek için gidiyor.

CHP'nin Medya Komisyonu üyesi de olan Yarkadaş haftanın 2-3 gününü geçirdiği adliye koridorları için, “Türkiye'de her şey değişiyor ama gazetecilerin kaderi değişmiyor. Her iktidar döneminde gazeteciler bu durumlarla karşılaştı ama son 1-2 yıldır soruşturma ve tutuklamalar daha da arttı” diyor.

'BİR GAZETECİ SADECE BİR GAZETECİ DEĞİLDİR'

“Bir gazetecinin tutuklanması sadece bir gazetecinin tutuklanması değildir” diyen Yarkadaş basın davalarının önemini ise şöyle anlatıyor:

“Bir gazetecinin tutuklanması halkın haber alma hakkının engellenmesidir. İddianamesi olmadan 126 gündür cezaevinde bulunan Kadri Gürsel, başkanlık sisteminin getirilmeye çalışıldığı bu günlerde tek bir satır yazı yazamamanın üzüntüsünü yaşıyor. Edebiyat dünyasının yakından tanıdığı Turhan Günay yeni kitabı çıkmışken okurlarıyla buluşamıyor. Bunlar sadece bir kaçı. Şimdi okurların bunlardan mahrum bırakılması insan hakları ihlalidir. Biz bu ihlaller olmasın, kamuoyu haber alma hakkını istediği gibi kullanabilsin, gazeteciler de ifade özgürlüklerini rahatlıkla kullanabilsin istiyoruz. Ama gazetecilere adeta düşman hukuku uygulanıyor. Gazetecilerin kamu adına soru sorma hakkının güvence altına alınması için adliye koridorlarında olmaya devam edeceğiz”

'SAVCI HAKİMLERLE MUHATAP OLMUYORUZ'

Baskı olarak algılanmaması için savcı ve hakimlerle muhatap olmamaya özen gösterdiklerini anlatan Yarkadaş, “Sadece yargılananların yalnız olmadıklarını göstermek, düşünceyi ifade özgürlüğünü korumak ve kamuoyuna Türkiye'de böyle bir sorun olduğunu anlatmak ve hak ihlallerini kayda geçirmek için" adliye mesaisi yaptıklarını söylüyor.

Milletvekillerinin adliye mesaisi yazar Aslı Erdoğan'a hırkasının verilmesi, gazeteci İnan Kızılkaya'ya çıplak arama yapıldığı iddialarının Adalet Bakanlığı'na taşınması, cezaevine sokulmayan Evrensel-Birgün gazetelerine getirilen yasağın kaldırılması gibi sorunların çözümüne de katkı sağlıyor.

TCK 299 VİCDAN KANATIYOR

Takip edilen davaların bir çoğu ifade özgürlüğü açısından büyük problem taşıyan davalar. Yarkadaş, en çok Cumhurbaşkanına hakaret suçunu düzenleyen TCK 299'un vicdan kanattığını söylüyor. CHP Gençlik Kolları üyesi 19 yaşındaki Samet Burak Sarı'nın bu maddeden tutuklandığını anlatan Yarkadaş, “Gençleri 18 yaşında milletvekili yapacağım iddiasında bulunan bir iktidar 19 yaşında gencin feryadına kulaklarını tıkıyor” diyor.

VATANDAŞLAR AVUKAT SANIYOR BİZİ

Avukat olmasa da artık bir avukat gibi duruşma ajandası bulunan Yarkadaş, programlarını da bu duruşmaları dikkate alarak yapıyor. Adliyeye bu kadar çok gidince vatandaşların avukat olarak düşünüp hukuki konularda danışmak için yanına geldiğini anlatan Yarkadaş, bu kadar hukukla iç içe olunca tüm soruları yanıtlar hale geldiğini anlatıyor.