Milli dayanışma kampanyası!

"Dayanışma" sınıf mücadelesinin ezilenler tarafında bulunan en önemli insanlaşma olanağıdır. Asla egemen sınıfların yapacağı/yapabileceği bir durum ya da hal değildir. Dolayısıyla "milli" değildir.

Abone ol

Eşref Avcı

Başına "milli" gelen her şey bana "nasyonal sosyalizmi" çağrıştırır. Eğer sosyalizmin yanına nasyonalizmi eklerseniz sadece sosyalizmi ulusalcı bir manipülasyona sokmazsınız asıl olarak onun ruhunu öldürmüş olursunuz. Egemen sınıfların buna başvurma gerekçesi tektir; ezilen sınıflar fiziki çoğunluğa sahip olmalarıdır ama ideolojik çoğunluk egemen sınıflardadır. Bundandır sosyalizmin yanına nasyonali ilave edebilmişlerdir.Bu taktiği hep yaptılar, hep denediler ve hep de başarılı oldular. Bu onların ilanihaye başarılı olacakları anlamında değil, bir durum tespitidir. Fiziksel olarak azınlıkta olan bir sınıf bunu çoğunlukta olan sınıfı çeşitli nedenlerle bölerek, korkutarak, rüşvet vererek vs. yanına çekerek durumu lehine çevirir, "millilik ve yerlilik" hali de bu durumun ürünüdür. Millilik, fiziki çoğunluğun önemli bir kısmının ideolojik parametrelerle azınlık sınıfın yanında saf tutmasıdır. Bu anlamda bir millilik söz konusu ise orada tedirgin olmak gerekir. Bu tedirginlik, 'bizi yine kazıklayacaklar' halinin karamsarlığıdır. Yine ezilenleri ideolojik bombardımana tabi tutup egemenliklerinin konsolidasyonunu sağlayacaklar tedirginliğinin hali.

"Dayanışma" milli değildir, yerli hiç değildir, "dayanışma" kampanya ile de yapılmaz. Çünkü dayanışma insanidir, ezilenlerin sistemin yarattığı çaresizliğe karşı direnen temel karakterlerinden biri, ezilenlerin en önemli direnç kavramlardandır.

Şu an "Evinde Kal!" kampanyasına katılanlar, bir biçimde birkaç aylık ihtiyaçlarını karşılayacak bir birikime sahip orta sınıf insanlardır, birkaç ay sonra onlarda diğerleri gibi dışarı çıkmak durumunda kalacak ve eksilen ekmeği ya da biten ekmeği yerine koymak durumunda olacaklardır. "Evinde Kal!" kampanyasına katıl(a)mayanların ezici bir çoğunluğu ise evimizde stokladığımız; ekmeğimizi, tuvalet kağıdımızı, makarnamızı vs. üreten işçilerdir. Evinde kalabilenler evinde kalamayanlara yani orta sınıf, işçi sınıfına milli içerikli bir dayanışma gösterecek öyle mi? Niye peki? Devlet öyle istediği için, ya da orta sınıfın konforu vicdanını sızlatsın diye "iman yerine IBAN"(ne yaratıcılık!) öneren devletluya "evet" diye göz kırpan bir çaresizlik hali. Şu an orta sınıfın derdi Covid-19'un kendisine bulaşmasını engellemek, işçi sınıfının derdi ise hem enfeksiyon kapmamak ve hem de deyim uygunsa ürettiği ekmeği eve götürebilmek. Peki dayanışma bunun neresinde?

Egemen sınıfların içini ideolojisiyle doldurduğu orta sınıf vicdanın üreteceği tek şey, kendisi tarafından üretilen vicdansızlığın yardımseverlik eliyle sürdürülmesidir. O da, bir sınıfın diğer bir sınıfı sömürmesinin koşullarının devamlılığının sağlanmasıdır. Yardımseverlik! Ezilenlerin bir kısmının dilenci haline getirilmesidir. Uzatmayalım devlet nedir sorusunun bu tür durumlardaki karşılığı; aldığı vergilerin en azından bir kısmını, vergisini aldığı ezilenlerin zorunluluk hallerindeki ihtiyaçlarına kullanan sosyal bir varlıktır. Ama böyle bir varlık söz konusu bile değil, aksine IBAN numarası bırakan bir alacaklı gibi yardımseverliği zorluyor. Dayanışmayı yok etme pahasına.

PEKİ DAYANIŞMA NEDİR VE NASIL YAPILIR?

Dayanışma, sınıflı toplumlarda egemen sınıfların dolaylı ya da dolaysız bir biçimde sebebi olduğu yıkımın, yoksullaşmanın, salgının, çürümenin,depremin vd. bilumum bütün "kötülüklere" karşı ezilenlerin yine ezilenler eliyle yaşama bağlanmasıdır. "Dayanışmayı" ezilenler, egemen sistem tarafından üretilen bütün olumsuzlukları ortadan kaldırmak adına ezilenler için yaparlar. Bunun istisnai halleri yok mudur, kuşkusuz vardır. Komünist Manifesto'nun en önemli düsturudur, burjuvazinin de ürettiği bu pislikten kurtarılması. Ancak konumuz bu değil, dayanışmanın sınıfsal niteliğidir dikkat etmemiz gereken. "Dayanışma" sınıf mücadelesinin ezilenler tarafında bulunan en önemli insanlaşma olanağıdır. Asla egemen sınıfların yapacağı/yapabileceği bir durum ya da hal değildir. Dolayısıyla "milli" değildir. Aslında bir kampanyaya da ihtiyaç duymaz, o ezilen sınıfların neden ezildiklerinin dolaysız sonucunun ezilenlerce ortaya konan gerekliliğidir.

Kampanya kuşkusuz çağrışımları itibariyle olumlu muhtevası olan bir kavram olsa da, kampanyanın hangi saiklerle yapıldığı ve kimler eliyle uygulandığı onun niteliğini de ele verir. Buradaki anlamıyla kampanya, zamanı referans alan sistemin kendi sorumsuzlukları sonucu oluşan olumsuzluğun en kısa şekilde giderilmesini hedefine koyar. Hedefin gerçekleşmesi değildir asıl olan, hedefin söylem kapasitesi hedefin kendisinden daha önemlidir. Buradaki asıl hedef; politik olanın kampanya eliyle dışlanmasıdır. Egemen sınıfın yaptığı her kampanya, politik olanın/oluşanın ortadan kaldırılması çabasıdır.

Egemen sınıflar bu tür etkinlikleri yaparken hedefledikleri en önemli şey ise kampanya eliyle "siyaset üstü" yalanı ile "rıza üretiminin sağlanmasıdır, kampanya ne kadar başarılı ise o kadar rıza üretilmiş sistem meşruiyetini sağlamıştır. Bir nevi plebisit yani. "Siyaset üstü", siyasetin toplumdan uzaklaştırılmasıdır. "Siyaset üstü" ne kadar çoksa rıza üretimi ve meşruiyet o kadar yoğundur.

Konuyu somutlaştıralım; Covid-19 ortaya çıkış koşulları, yayılması ve alınan önlem alınma tarzları itibariyle fazlasıyla politiktir. Neredeyse hiçbir kapitalist ülkenin salgının ortaya çıktığı andan itibaren, bugün gelinen aşamaya kadar yapması gereken hemen hiçbir şeyi zamanında ve yerinde yapmasının, ağır sonuçlarını büyük ölçüde ezilen sınıflar çekmek durumunda bırakılmışlardır. İlgili bir çok kapitalist ulus devlet, ürettikleri bu ağır sonuçların bir kısmını oluşan/oluşabilecek sınıfsal basınç kaygısından kaynaklı gidermek adına önlem alıp kendi "milli" aidiyetlerine göre vatandaşlarının "iban"larını isterken, burada bunun tam tersinin yapılıyor olmasının alameti farikası, AKP rejiminin bütçeyi boşaltmış olması gerçeğidir,ve bunun bir suçluluk değil küstahlık ile ifadesini bulması ise bir bütün olarak hepimizi aptal yerine koyduğunun göstergesidir. Amaç yine Avrupa ve diğer emperyalist ulus devletlerin yaptığının, yani sınıfsal basıncın küstahlık eliyle giderilmesi çabasıdır.

Elimizde Covid-19 ile ilgili yürümeyen bir krizler yumağı var. Ve gerçekten kapitalizm ve onun ürettiği rejimlerin tamamı virüsün kendisinden çok daha tehlikeli olduklarını uygulaya geldikleri ile yeterince ortaya koymuşlardır. Bugün geldiğimiz durum karşısında, ezilenlerin önemli bir kısmının evinde değil, işyerinde olmasını gerektirecek bir sistem var, salgın sınıfsal olduğu için de politiktir ve itiraz doğasındadır, evine kolonya alamayan, tuvalet kağıdı alamayan, stok yapamayan milyonlarca ezilenin potansiyel ve gerçekleşen restini gören rejim, bu milli kampanya ile bir karşı hamle başlatmıştır. Bu hamledeki hedef kitle eve kapanan insanlardan çok eve kapanamayan insanlardır ve onların bir kısmının kampanya eliyle susturulmasıdır. Ancak bu hedef kitleye karşın; asıl hedef, işsizlik fonu gibi, deprem fonu gibi toplanan vergilerin egemen sınıflar eliyle egemen sınıflara verilmesini durumu olacaktır. Ödeme garantili köprü, yol, havaalanı, hastane vb. "işletmelerin" taksitlerinin ödenmesi mevcut rejimin olası tek hedefi olarak gözükmektedir. Bu müteahhitlerin bu taksitlere, bu iktidarın ise bu müteahhitlere ihtiyacı var. Onlar için sorun sermaye ve iktidar döngüsünün gerçekleştirilmesidir. Bu onları "milli" yapar, asla dayanışmacı yapmaz.

Özetle, Covit-19 ile ilgili yapılan bu "milli kampanyanın" içeriğinde millilik vardır, dayanışma yoktur. Çünkü dayanışma; "ezilenlerin ezilenlere inceliği ve önceliğidir".