Milliyetperverliğin panoraması
Serwet Ornek, 'Netewe û Nereweperwerî' adlı kitabında, millet ve milliyetçilik kavramlarını yalın bir Kürtçeyle ve panoramik bir bakışla irdeliyor.
Roger Acun
Serwet Ornek, "Uyanmış prenses ve prenslere armağandır" diye başlıyor millet ve milliyetçilik konulu kitabına. 'Netewe ü Neteweperweri' adıyla yayımlanan kitap J&J Yayınları tarafından yayımlandı.
Milliyetçilik gibi oylumlu bir meseleyi kavramsal genişliği içinde onlarca büyük düşünürün sosyal, siyasal, antropolojik ve iktisadi analizleriyle ele alan yazar, millet ve milliyetçilik kavramlarını yalın bir Kürtçeyle ve panoramik bir bakışla irdeliyor.
Ornek, milliyetçiliğin tanımı ve anlamı bölümünde İbn Haldun’dan başlayarak Balibar, Anthon Giddens, Erikson, Hobsbawn, Benedict Anderson, Adorno, Ernest Gellner gibi düşünürlerin milliyetçilik tanımlarını inceleyip bu tanımlar arasında ilişkiler kuruyor ve tanımların, birbirlerini tamamlayan ya da dışlayan taraflarını gözler önüne seriyor.
Milliyetçiliği "siyasetin kaynağı ve toplumun gücü" olarak niteleyen yazar, "Millet mi milliyetçiliği doğurmuştur, yoksa milliyetçilik mi milleti doğurmuştur?" sorusunun yanıtını rasyonel analizlerle tartışıyor. Köylülüğün dejenerasyonu ile milliyetçiliğin ortaya çıkışı arasında bir bağ kuran yazar, milli kimliğin çok boyutlu olarak ele alınması gerektiğini ve bu kimliğin başka toplumsal kimliklerle mutlak bir etkileşim hâlinde olduğunu ifade ediyor.
Milli kimliğin inşasında mitler, tarihi ve kültürel anıtlar, gelenekler, dil ve inanış gibi folklorik unsurların önemine akademik kaynaklardan yaptığı atıflarla dikkat çeken yazar, tarihte bağımsızlığı için mücadele eden milletlerin, güçlerini milli bilinçten aldığını vurguluyor. Ayrıca insanların modern dünyada kendilerini güvende hissetmeleri ve temel haklardan koşulsuz yararlanabilmeleri için bir millete mensup olmanın gerekliliğini dillendirir.
Hobsbawn’ın "Milliyetçilik toplumsal bir mühendislik ürünüdür" söylemini refere eden Serwet Ornek, Benedict Anderson’un milliyetçiliği hayali ve sentetik bir kavram olarak ele almasıyla milliyetçiliğin, toplumsal mühendislik ürünü olduğu tezinin birbirini beslediğini dillendirir. Alman filozof Herder’in folklor ve milliyetçilik konusundaki fikirlerinden de söz eden yazar, folklorun, milliyetçiliği besleyen ana kaynaklardan biri olduğu görüşünü detaylandırır.
Kitabın ikinci bölümünü tarihsel süreç içinde millet ve milliyetçilik meselesine ayıran yazar, 20. yüzyıl başlarında nasyonalizmin, ulus-devletlerin mayası olduğunu ve ırkçı milliyetçilerin hayallerinin, ezilen halkların kâbusu olduğunu ifade eder. Milliyetçiliği modern bir icat olarak değerlendiren tezleri olumlayan Ornek, krallık ve imparatorlukların inşa sürecinde milliyetçilik düşüncesinin olmadığını belirtir ve bu fikrin daha sonra ortaya çıktığı görüşünün altını çizer.
GENEL KABUL GÖREN MİLLİYETÇİLİK TEORİLERİ
Kitabın üçüncü bölümünde genel kabul gören milliyetçilik teorilerine geniş yer ayıran yazar, bu teorilerin kaynağını, çıkmazlarını ve çelişkilerini nesnel olarak aktarır. Bu bölümde asimilasyon üzerinde durularak başka bir dille eğitilen bir milletin ruhunun dejenere olduğu, bundan ötürü dilin, milli kimliğin zırhı olduğu tezi detaylandırılır. Yazar, milleti büyük bir aile olarak nitelendirir ancak bu aile içinde bazı fertlerin birbirine benzemediğini, bundan ötürü er ya da geç bu ailenin bir gün dağılabileceğini Gellner’in düşünceleriyle destekler.
Kitabın dördüncü bölümünde milliyetçilik tipolojilerine dair analizler yapan yazar, kültürel milliyetçilik, teritoryal, etnik, muhafazakâr milliyetçilik, devleti kutsayan milliyetçilik, ırkçılık, vahşi milliyetçilik, Doğu Batı milliyetçiliği, egemenlerin ve ezilenlerin milliyetçiliği, resmi milliyetçilik gibi meselelere odaklanır.
DİL VE MİLLİYETÇİLİK İLİŞKİSİ
Kitabın finalinde millet ve milliyetçilik, tarih, ulusal bilinç, medya, etnisite, ırkçılık, ulus- devlet arasındaki ilişkileri tartışan yazar; din, dil, kültür ve edebiyat gibi meseleleri de millet ve milliyetçilik bağlamında geniş bir perspektiften değerlendirir ve bu kavramlar içinde özellikle dil ve milliyetçilik ilişkisine dikkat çeker.
Serwet Ornek, bu değerli çalışmasını Mîr Celadet Bedîrxan’ın Hawar dergisinin 1933 yılında çıkan 20'nci sayısında yer verdiği “Gazinda Xencera Min” (Hançerimin Sitemi) isimli yazısıyla taçlandırır; millet ve milliyetçilik konusundaki duruşunu bu yazının kıssadan hissesiyle somutlaştırır. Bu yazı, güçlü metaforlar barındırır: Hançer, savaşı, kalem ise dil ve medeniyeti temsil eder. Kadim zamanlarda kan döken sedef saplı hançer artık kalemi keskinleştirmeye yarayan bir araçtan öte bir şey değildir. Mir Celadet, kana susamış hançerin sitemlerine kulaklarını tıkamış, hançeri kınına yerleştirmiş ve milletin varlığının delili olan dilin gücüne sığınmıştır.