Sonunda Mısır da el yükseltti. Devlet Başkanı Abdulfettah el Sisi, Türkiye’yi durdurmak için Libya’ya müdahale tehdidinde bulundu. "Yabancı güçlerin desteklediği militanlar ve paralı askerlerden gelen tehditlere karşı Mısır’ın kendini savunma hakkı olduğunu" vurguladı. "Bazıları Sirte-Cufra hattını geçeceğini düşünüyorsa, bu bizim için bir kırmızı çizgidir” dedi. Ankara’nın “Meşru hükümeti destekliyoruz” tezine karşın o da başka bir meşruiyetten bahsetti:
“Gerek BM Sözleşmesi uyarınca kendini savunma hakkı olsun gerek Libya’da seçilmiş tek meşru otorite olan Temsilciler Meclisi'nin talebi üzerine olsun, Mısır’ın yapacağı herhangi bir doğrudan askeri müdahale uluslararası meşruiyet kazanmıştır.”
Bu konuşmayı 20 Haziran’da Libya sınırındaki Sidi Barrani Üssü'nde yaptı. Pilotlar ve özel kuvvetlere “Sınırlarda ve sınırların ötesinde olası görevlere hazır olun” diye seslenip ekledi: “Libya’da barış ve huzuru sağlayınca güçlerimiz barış içinde çekilecek.”
Sisi’yi dinleyenler arasında Libya’dan bazı kabile liderleri de vardı. Onlara da askeri eğitim ve silah vaat etti.
***
Şimdiye kadar Türkiye’nin artan dahli karşısında seyirci kalmayacaklarını söylese de Sisi’nin askeri bir maceradan kaçındığı söyleniyordu. Sisi’nin temel korkusu, Libya’da İslamcı güçlerin kazanması halinde Mısır’da 2013’teki darbeyle devirdiği Müslüman Kardeşler’in rövanş imkânı bulma ihtimali. Ancak öfkesine hakim bir ihtiyatlılık da vardı. Buna karşın 2013 darbesinin finansörleri Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Suudi Arabistan Mısır’ı askeri maceraya itiyordu.
Öncesinde Sisi, Rusya’nın da yönlendirmesiyle 8 Haziran’da Libya Ulusal Ordusu Komutanı Halife Hafter ve Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih ile birlikte Kahire Bildirisi ile ateşkes çağrısı yapmıştı. Bununla uluslararası alanda kendine bir manevra alanı açtı. Kahire Bildirisi pek çok taraftan destek görürken Ulusal Mutabakat Hükümeti, Türkiye ile eşgüdüm halinde Sirte, Cufra ve Petrol Hilali’ni hedefe koydu. Harekat pupa yelken giderken Hafter güçlerinin neredeyse savaşmadan çekildiği Vatiyye Üssü ve Tarhune kentinde gördüğümüz Türk-Rus koordinasyonu Sirte-Cufra düzlüğünde arıza verdi. Ayrıca Türkiye’nin insansız uçaklarla sağladığı hava üstünlüğünün sınırlarına ulaşılmıştı. Doğu güçlerinin ateş gücü yeniden etkili olmaya başladı. Yani Sirte’nin kolay olmayacağı anlaşıldı. Bunu Rusya, Fransa, BAE ve Mısır’ın bir tarafından asıldığı karşı fren olarak görmek mümkün.
İddialara göre Rusya’nın planı Cufra’yı kara üssü, Sirte’yi deniz üssü yapmak. Türkiye Kahire Bildirisi’ni reddedip operasyona devam deyince diyalog tıkandı ve Rus bakanlar Ankara’ya gelmekten vazgeçti. Bu arada Erdoğan savaşın sonunu görmeden askeri durumun yanı sıra ekonomik pastayı konuşmak üzere ekibini Trablus’a gönderdi. Fransızlar da Libya’ya silah taşıdığı şüphesiyle bir yük gemisini aramak isterken Türk firkateyninin düşmanca tutumuna maruz kaldıklarını belirtip NATO’nun kapısını çaldı. Sisi’nin müdahale tehdidi işte bu gelişmeler ışığında geldi.
***
Sisi ciddi mi yoksa blöf mü yapıyor? Mısırlı kaynaklara bakılırsa Kahire yönetimi yabancı diplomatlara kırmızı çizgi geçilirse Mısır’ın müdahale edeceği bilgisini paylaştı. Tehdidin neye evrileceğinden bağımsız olarak bir iki ihtimal üzerinde durulabilir:
- Hafter’in arkasındaki bütün güçler adına Mısır, Türkiye’nin müdahalesinin önüne ‘caydırıcılık’ duvarı örüyor. Örmeye çalışıyor. Deniz ve havadan ikmallerle müdahaleyi yürüten Türkiye’nin aksine Mısır 1200 kilometrelik bir kara bağlantısına sahip. Bu da sınır hatlarında müdahale avantajı sunuyor.
- Bu hamleyle Mısır, Rusya’yı bloke etmesi için Türkiye’den yana meyleden ABD’nin tutumunda eskiye dönüşü hedefliyor. Trump yönetimi Sisi’ye "Haklısın" dedikten sonra dönüp Erdoğan’a da “Sen de haklısın” diyen bir tutum içindeydi. Rusların Libya’da artan rolü Amerikan kurulu düzenini alarma geçirdi. Pentagon’un Rus uçaklarının izini süren gayretkeşliği aynı zamanda Trump’ı dürtme amacı taşıyor. Şimdi Sisi ‘istikrar ve terörle mücadele’ kartıyla Trump’ı etkilemeye çalışıyor. Ayrıca Sisi, İsrail’in Arap dünyasındaki meşruiyet ve güvenliğini temel mesele yapmış Amerikan siyasetine, Orta Doğu düzeninde Mısır’la ortaklığın önemini hatırlatıyor. Kahire son yıllarda Amerikan ortaklığını Rusya ile ikame edebileceğini de gösterdi. Amerikan kanadından daha fazla umursamazlık Ruslara kanal açıyor.
- Mısır ekonomisi bir savaşı kaldıramaz. Körfez’in açtığı kredi ve hibeler olmasaydı Sisi çarkı döndüremezdi. Eğer tehdit müdahaleye dönüşürse bu ancak BAE-Suud finansörlüğünde mümkün olabilir.
- Bundan sonra iki müttefiki savaştan söz ederken ABD tavrını netleştirmek durumunda kalacaktır. Amerikalıların tutumu gidişatı tayin edebilir.
- Libya’ya müdahalenin yaratacağı kırılganlıklar Mısır’ın demir yumrukla sağlanmış iç istikrarını türbülansa çekebilir. O yüzden Mısır evvela vekâlet savaşıyla şansını zorlayabilir. Libya Ulusal Ordusu’nu yeniden organize edip etkinliğini artırabilirler. Gerekirse faturayı Hafter’e de keserler. BAE Dışişleri Bakanı Enver Gargaş’ın “Bazı dostlarımız tek taraflı kararlar alarak yanlış yaptı” diyerek Hafter’i eleştirmesi arayış içinde olabileceklerini gösteriyor. Sisi’nin dediği gibi kabileleri silahlandırarak cepheyi de büyütebilirler.
Libya Ulusal Ordusu’nun yürüteceği savaşta ‘görünmez’ roller üstlenebilirler. Ya da hükümetlerin sorumluluktan kaçmasına imkân sunan ‘devlet dışı’ aktörleri daha fazla kullanabilirler. Zaten yaptıkları bir şey.
***
Esasen son aylarda vekâlet savaşı limitlerini gördü. Türkiye kendi tarafında oyunun kurallarını değiştirdi. Şimdi karşı taraf şansını zorluyor. Fakat gerçekten çatışma dinamiğini değiştirecek adımlar atabilirler mi? Şüpheyle bakılan bir durum. Türkiye’nin üstlendiği riskleri hasımları üslenmekten imtina ediyor.
Ancak Mısır bu çıkışıyla, Türklerle pazarlıkta Rusların elini de güçlendirmiş oldu. Askeri restleşmeler de tarafları masaya taşıyamazsa Sirte-Cufra ‘bölünme hattı’ olarak beliriyor. Düşmanlığı kalıcı hale getirecek bir hat. Trablus güçleri Sirte ve Libya’nın hidrokarbon rezervlerinin yüzde 60’ını barındıran Petrol Hilali’ni ele geçirmeden masaya oturmak istemiyor. Büyük bir koz. Doğu güçlerine yatırım yapanlar da bunu önlemeye kararlı gözüküyor. Velhasıl Libya giderek yorucu olmaya başlıyor.