Mitolojideki Pegasus'tan siber uzayın truva atına; kurgu yeteneğimiz ve korona
Mevcut salgın ile ilgili bugüne kadar birçok teori ortaya atılmıştır. Bu virüsün yapay bir şekilde mi mutasyona uğratıldığı, doğal olarak çıkmışsa bir ihmal mi olduğu noktasında her gün dünyanın farklı yerlerinde birçok haber basına düşmektedir. İnsanların bu noktada haklılık payları elbette vardır.
İnsan, yaşamsal içgüdülerini düşünceyle geliştirebilen ve bu bilgileri depolayarak gelecek nesillere aktarabilen nadir bir varlıktır. Barınma, beslenme ve korunma gibi temel yaşamsal içgüdülerden hareketle alet yapmayı, doğada bazı bitki türleri ve hayvan türleri üzerinde hakimiyet kurmayı başarmıştır. İnsanın bunu yapmasını sağlayan en temel ve en belirleyici özelliği hayal gücü ve düşünme yetisidir. Düşünce evrimi bellekte topladığı bilgilerden hareketle insana kurgu yapmayı öğretmiştir. Bu kurgular, dünyanın farklı yerlerinde farklı medeniyetlerde farklı şekillerde uygulanmış ve aynı olaya aynı nesneye ilişkin birçok farklı yorum yapılmıştır.
Amerika kıtasında Mayalar, güneşin iki tanrıdan oluşmuş pençeleri olan bir canlı olduğunu ve insan kalbiyle beslendiğine inanmıştır. Mezopotamya'da Sümerler, Güneş Tanrısı Utu'nun sabahları doğu kapısından geçerek akşam batı kapısından ölüler diyarına geçtiğine inanmıştır. Yunan mitolojisi de bu inanış ve kurgulardan eksik kalmamış, Chaos'tan birçok tanrı türetmiştir. Hatta bunlardan en sevdiğim beyaz kanatlı uçan at Pegasus'tur. Tanrılardan biri tarafından tecavüze uğratıldıktan sonra bir yere hapsedilen yılan saçlı ve gördüğünü taşa çeviren Medusa’nın Perseus tarafından öldürülmesiyle ortaya çıkar beyaz kanatlı Pegasus. Kim bilir belki de Pegasus, Medusa'nın masumiyetini temsil etmekteydi. İşte bu minvalde insanın hayal gücü sınır tanımadığından her toplumda insanların, tanrılarla, canavarlarla, devlerle, elflerle, cinlerle ve daha birçok varlıkla diyaloğu, ilişkisi yada mücadelesi yukarıdaki örneklere benzer farklı farklı varyantlarla anlatıla gelmiştir.
Bunlardan binlerce yıl sonra kurgulama yeteneği bilimsel verilerle birleşince ortaya muazzam bir şey çıkmış, artık kurguların çoğu gerçekleşmeye başlamıştır. Öyle ki son iki yüz yılda yaşanan teknolojik gelişmeler, insan yaşamında adeta çığır açmış olmaz denilen, daha önce sadece hayal edilen bir çok şey gerçekleşmeye başlamıştır.
Alan Turing adında bir matematikçi, şehrin bir tarafından diğer tarafına koşarken karmaşık matematik formüllerini çözmüş ve Almanların Enigma adlı cihazının şifresini çözecek bir makine icat etmiş, hem İkinci Dünya Savaşı'nın seyrini değiştirmiş hem de günümüz bilgisayarların elektronik bir prototipini kafasında kurgulamış ve bilgisayarların hayatımıza girmesini sağlamıştır. 1969 yılında ABD Savunma Bakanlığı'nca bilgisayarlar arasında güvenli bir askeri haberleşme yöntemi bulmak amacıyla Advanced Research Projects Agency Network (ARPANET) adında bir program başlatılmış ve bu programla ilk defa bilgisayarlar arasında ağ kurma başarılmıştır. 1990 yılında ise bu etkileşim yöntemi yani internet ticari anlamda kullanılmaya başlanılmıştır.
Bilgisayar ve internet ile beraber yepyeni bir uzay karşımıza çıkmıştır; Siber Uzay. Siber uzay, sonsuz veri yüklenilebilen, etkileşim kurulabilen, birçok yararlı yararsız, zararlı zararsız yazılım programı içeren bir etkileşim alanı olmaya başlamıştır. Bu siber uzay, kötü veya zararlı yazılım programları olarak da anlatılan kendisini çoğaltabilen ve çalıştırabilen bilgisayar virüslerini de içermektedir. Eski bilgisayarlardan hatırlarsanız truva atı da denilen birçok casus virüs hiç beklenmeden bilgisayarlara girerdi. Güncel olarak da envaı çeşitte virüs veya zararlı yazılım bulunmaktadır. Bu nedenle mevcut dünya düzeninde birçok güç odaklarınca mücadele alanlarından biri de siber uzay olmuştur. Neredeyse her ülkede gerek istihbari temelde gerekse güvenlik temelinde bu neviden yazılımlar konusunda uzmanlaşmış ekipler oluşturmuş ve karşılıklı mücadele edilmektedir.
Başta da belirttiğim üzere insanın bu düşünce devrimi sadece teknoloji ile kalmamış birçok dalda da gelişme göstermiştir. Bu alanlardan biri de biyolojidir. Bugün, genetik mühendisleri birçok canlının gen haritasını çıkarmakta ve onların genleriyle oynayabilmektedir. Örneğin, farklı türden farelerin genleri bir araya getirerek tek eşli fare türü oluşmasını sağlayabilmektedir. Elbette genetik mühendisleri bütün bunları teknolojinin sağladığı imkanla yapabilmektedir. Ancak teknoloji ve bilimsel gelişmeler her zaman iyi yönde kullanılmamıştır. Hiroşima ve Nagazaki bunun en iyi örneğidir. Bunun gibi biyoloji alanındaki devrimler de biyolojik savaş alanında kullanılmaya çalışılmaktadır.
Anlattığım tüm bu veriler ışığında güncel olması sebebiyle insanın kurgusu ve teknolojik gelişmeler ışığında Covid-19 virüsünden veya korona virüsünden bahsedeceğim. Dünya, daha önce bu virüsle aynı familyadan olan SARS (2003)ve MERS (2012) virüsleriyle mücadele etti. Mevcut salgın ile ilgili bugüne kadar birçok teori ortaya atılmıştır. Bu virüsün yapay bir şekilde mi mutasyona uğratıldığı, doğal olarak çıkmışsa bir ihmal mi olduğu noktasında her gün dünyanın farklı yerlerinde birçok haber basına düşmektedir. İnsanların bu noktada haklılık payları elbette vardır. Nitekim ilk çıktığı günden beri yüz bini aşkın insanın ölümüne sebebiyet veren korona virüsü ile ilgili akıllardaki şu sorular bir türlü aydınlatılmamıştır:
Covid-19'un yapay bir şekilde mutasyona uğratılması mümkün mü? Mümkün ise bu virüs laboratuvar ortamında mı mutasyona uğratıldı? Wuhan eyaletinde neden bir virüs araştırma merkezi var? Bu araştırma merkezinin görevi nedir? Bu tür virüsler üzerinde deney yapılması mümkün müdür? Mümkün ise bu merkezde bir deney esnasında bir hata mı yapıldı? Bu ikinci bir Çernobil vakası mı? Eğer bir hata varsa bu personel hatası mı, yoksa yukarıda belirttiğimiz üzere birileri siber uzayda zararlı yazılım yoluyla virüsün mutasyona uğramasını mı sağladı? Eğer virüs doğal olarak mutasyona uğramış ise Çin Hükümeti neden ilk teşhisi koyan doktora soruşturma başlattı? ABD Savunma Bakanlığı neden Çin Hükümeti'nin bir şeyler sakladığını ima etmektedir? Ya da Çin Hükümeti'ne yönelik tüm bu ithamlar birer kurgu mu, yani birileri kendi başarısızlıklarını iç dinamiklerinden gizlemek için suni bir düşman mı yaratmaktadır?
Tüm bu ve buna benzer soruların cevabını önümüzdeki zaman diliminde almayı umarak şunu belirtmek isterim; eğer iddia edildiği gibi bilinçli bir şekilde mutasyona uğratılmışsa, gerçek şu ki her kim ne yaptıysa, ne yapmaya çalıştıysa yada kimin ihmali varsa bu sorun kendilerini aştı. Korana virüsü binlerce cana mal oldu ve olmaya devam ediyor. Neyse ki insanın düşünce devrimi ve teknoloji sayesinde bir yüz yıl öncesine göre neredeyse on kat daha hızlı teşhis koyabiliyor ve birçok tedavi yöntemi deneyebiliyoruz. En azından denekler, sıtmada veya su çiçeğinde olduğu gibi bir köle çocuğu değil saygı duyulması gereken gönüllü bireyler. Hızlı, etkili ve kesin bir tedavi bulunması ümidiyle...