Miura 55 yaşında hâlâ sahada

Japonya’da Zico’nun karşısına çıktı, İtalya’da Baresi’den dirsek yedi, şimdi Portekiz 2. Ligi’nde. 55 yaşındaki Miura’nın futbolculuk kariyeri sonsuza dek sürecek gibi görünüyor.

Suat Başar Çağlan sbcaglan@hotmail.com

Futbolculuk dünyadaki en iyi meslektir derler. Kazuyoşi Miura da öyle düşünüyor olmalı. Japon futbolunun 1967 doğumlu oynayan efsanesi sahalarda fink atmayı sürdürüyor. Profesyonel kariyerine 1986 yılında başlayan “Kral Kazu” ara transferde Portekiz 2. lig ekiplerinden Oliveirense’ye imza attı. Yeni bir başlangıç yapacakmış…

JAPONYA’DA DOĞDU BREZİLYALI OLDU

Miura’nın inadı yeni değil. Geçen hafta kariyerindeki 15. kulübe imza atan oyuncu henüz 15 yaşındayken memleketi Şizuoka’da liseyi yarım bırakıp tek başına Brezilya’ya gitti. Derdi futbolcu olmaktı. Önce yerel takımların ilgisini çekti, ardından Santos’tan profesyonel sözleşme kopardı. 1986 yılında sol kanatta başlayan Brezilya macerası 1990’a kadar sürdü. Bazı yerel turnuvalar kazandı.

Futbola başlamak için doğru yeri seçen Miura memlekete dönmek için de doğru vakti seçti. 1990’lar Japon futbolunun atılım dönemiydi. 1993’te kurulan 10 takımlı J-League, Japon şirketlerinin yatırımlarıyla bugünün Körfez ülkelerine benzer bir etki yapmış, yaşı kemale eren birçok Avrupalı ve Latin yıldızı ülkeye çekmişti. Zico, Michael Laudrup, Dragan Stojkovic, Hristo Stoichkov, Dunga, Gary Lineker, Pierre Littbarski gibi isimler 1990’larda güneşin doğduğu sahalara çıkıp kalabalıkları büyüledi. Arsène Wenger başta olmak üzere yabancı teknik direktörler de ülkenin futbol eğitimine ciddi katkı sundu.

Miura ise ligin süper yerlisiydi. 1992 yılında kendi tabiriyle “uyanış” yaşadı. Asist tutkusunu gol tutkusuna dönüştürdü ve forvete yaklaştı. Sekiz sezon forma giydiği Verdy Kawasaki’de 200’e yakın maça çıkıp 117 kez ağları havalandırdı. 1993 yılında J-League’in ilk sezonunda takımını şampiyonluğa taşıdı ve ligin en değerli oyuncusu oldu. O sezon Zico’ya karşı oynadığı finali ve Zico’nun aurasını unutamadığını söylüyor. 1996’da gol kralı tacını taktı. Arada bir sezon Genoa’ya kiralandı ve İtalya’da 21 mücadelede forma giydi. Gollerinin yanı sıra yaratıcılığı ve topa dokunmadan yaptığı, makas hareketini andıran “Kazu çalımı” ile Japonların gönlünü çaldı. Sol ayağıyla ülke çapında ikon haline geldi.

Milli takımda da işler iyi gidiyordu. J-League’in yıldızı olarak Japonya Milli Takımı’nda kendine yer bulması zor olmadı. 1992 Asya Kupası’nda zirveyi gördü. Japonya ev sahibi olduğu turnuvada tarihinde ilk kez şampiyonluk yaşarken Miura da en değerli oyuncu seçildi.

1998 Dünya Kupası elemelerinde 30’una merdiven dayamış Miura artık olgunluk çağındaydı. Elemelerde 13 maçta 14 gol attı. Ancak sonra beklenmedik bir şey oldu. Muhafazakarlığı ve disipliniyle meşhur teknik direktör Takeşi Okada ünlü yıldızı Fransa 98 kadrosuna almadı. Hocasına göre Miura “eksantrik bir Brezilyalıydı”. Karar tepki çekse de değişmedi. Miura bu olayı şahsi bir mesele haline getirmiş olacak ki 25 yıldır hâlâ top peşinde koşuyor.

REKORLAR REKORLAR

37 sezondur profesyonel futbol oynayan birine sadece istikrar abidesi demek hakaret sayılabilir. Miura tahmin edeceğiniz üzere devamlılık ile ilgili birçok rekorun sahibi. Örneğin 50 yaşından sonra gol atarak Sir Stanley Matthews’un en yaşlı golcü rekorunu ele geçirdi. Ayrıca 1980’ler, 1990’lar, 2000’ler, 2010’lar ve 2020’ler olmak üzere beş ayrı on yılda forma giyen ilk futbolcu. Buna benzer onlarca rekoru var.

Resmi rekorlar bir yana, sahaya adım attığı günden bu yana yaşadıkları başlı başına zengin bir tarih oluşturmaya yetecek cinsten. 1986 yılında futbola başladığında internet yoktu; Sovyetler dağılmamış, Berlin Duvarı yıkılmamıştı. FIFA bilgisayar oyunu serisinin oyuncu isimlerine yer veren ilk sürümü olan FIFA 96’da Miura vardı. Bugün de var. İtalya’da Baresi’den dirsek yedi; 38 yaşında – yani 17 yıl önce – gittiği Sydney FC kadrosunda yer bularak dört kıtada gol atan az sayıda futbolcudan biri oldu. Dünyanın değişimini sahadan izledi.

Sırrını sadece genetikle veya şansla açıklamak zor. Yıllardır her sabah beşte kalkmanın, katı bir diyet uygulamanın, düzenli buz banyolarının faydasını görmüş. Kilosunu ve yağ oranını sürekli takip ettiğini söylüyor.

SONSUZA KADAR

Miura’nın hikayesi farklı tepkilerle karşılaşıyor. Japonya’da büyük saygı görüyor. Biz genel negatif bakış açımız itibariyle böyle bir eforu “şovmenlik” olarak nitelendirmeye teşneyiz. Ancak 37 sezon az bir süre değil. Futbolculuğun da hangi ligde olursa olsun ciddi fiziksel ve zihinsel sağlamlık gerektirdiği açık. Bu devamlılık ve inat, dahası, en baştan itibaren sahaya çıkmak için gösterdiği kararlılık takdiri hak ediyor.

Dört kıtaya yayılan uzun kariyer farklı dostluklar anlamına da geliyor. En yakın hissettiği isimlerden biri Roberto Baggio. 1992’de tanıştığı İtalyan yıldızın, “Bir gün zorlanmaya başlarsan beni hatırla. Hep arkandayım, asla vazgeçme ve oynamaya devam et” demesinden çok etkilenmiş.

Miura’nın henüz emekliliğe niyeti yok. Oliveirense’ye kiralık transferini kolaylaştıran faktör, kulübün sahibinin aynı zamanda Yokohama’nın sahibi olması. Ama nerede olursa olsun kendisini hazır hissediyor: “Benim için yeni bir yer olsa da futbolumu göstermek için çok çalışacağım” diyor.

Teknik direktörlerin ağzından arada bir duyduğumuz bir cümle vardır: “Kulübede ölmek isterim.” Miura işi bir adım ileri götürüp ömrünün sonuna kadar sahada kalmak istiyormuş gibi görünüyor. Daha ne kadar futbol oynayacağı bilinmez ama bizi gömeceğine eminim…

Tüm yazılarını göster