Bir haftadır üniversitedeki görevimden ötürü Günay Afrika'da, Cape Town şehrindeyim. Açık söylemek gerekirse bir tarafıyla tam bir cennet. İnsan böyle bir yeri görmek için nasıl bu kadar geç kaldığını sorguluyor. Öte yandan da bambaşka düşünceler oluşuyor insanın aklında.
Burası hayal edemeyeceğimiz bir yoksulluğun ülkesi. Ama dünyada yoksulluğun bu kadar yoğun olduğu bir yerde bambaşka bir zenginlik de göze çarpıyor. Adına ister eşitsizlik deyin, ister başka bir şey!
Sonucu hep aynı!
Yoksulluk yayıldıkça zenginlerin zenginliğinin seviyesi de o kadar artıyor. Bir yanda teneke evlerden oluşan şehirler, diğer yanda göğü delen yüksek, lüks binalar! Sonuç değişmiyor!
Bunları gördükçe insan düşünmeden edemiyor. Koca bir ülkeyi, bizi işte tam da bu yüzden yoksullaştırıyorlar.
Daha zengin olabilmek için!
Belki teneke evlerde yaşayan yoksul sayısı buraya göre çok az... Ama net olan bir şey var. Bizi oraya, yoksulluğa doğru ittikleri her saniye kendileri gökdelenlerin daha yüksek katlarına çıkıyorlar. Hayatı milyonlara dar ettikleri noktada kendileri genişliyorlar.
Elbette Türkiye, G. Afrika gibi bir sömürge değil. İyi ki de olmadı ve olmayacak da..
Ama hayatın dinamiği değişmiyor. Milyonların kaybettiği birikip üç beş zenginin "hakkına" dönüşüyor.
**
Burada bulunduğum kısa süre içerisinde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 13 Şubat'ta adayın belli olabileceği mesajını verdi. 30 Ocak'ta ise Millet İttifakı'nın çözüm önerileri paketi açıklandı. Dürüst olmak gerekirse buradayken göz ucuyla bile bakmak istemedim.
Zaten dönünce yeterince bakacağım.
Ama buradan olanları izlerken düşündüğüm tek şey oldu; bu seçimin modern bir sömürü ile o sömürüye hayır diyenler arasında geçeceği! Kendini milletin adamı olarak gösterenlerle milletin ta kendisi arasında bir seçime gittiğimiz!
Sömürünün modern haliyle o sömürüye başkaldıranlar arasında bir seçim!
Teneke evlerde ayakta kalmaya çalışanlarla gökdelenlere çökenler arasında bir seçim!
Bizim seçimimiz işte!