Mor Çatı: ŞÖNİM’lerin kuruluş amacı ortadan kalktı
Mor Çatı’nın raporuna göre erkek şiddetiyle mücadelede koordinasyon sağlamak için kurulan ŞÖNİM’ler, bu görevi yerine getiremiyor.
DUVAR - Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, Erkek Şiddetiyle Mücadelede Koordinasyona İlişkin İzleme Raporu’nu yayımladı. 1 Ocak 2021-31 Ağustos 2021 dönemini kapsayan rapor, Mor Çatı'ya başvuran 1072 kadınla görüşerek hazırlandı.
Raporun bulgularının paylaşıldığı basın toplantısında konuşan Mor Çatı gönüllüsü Selime Büyükgöze, neden böyle bir çalışma yaptıklarını şu sözlerle anlattı: “Koordinasyon dediğimizde kadına yönelik şiddetle mücadelede sorumluluğu olan kurumların işbirliği içinde çalışmasını ve kadınların haklarının alınan tüm tedbirlerin merkezinde olmasını kastediyoruz. Kadınların haklarına dair bilgilendirilmesi ve ihtiyaçlarının tespit edilerek tüm tedbirlere ulaşabilmelerinin koordine edilmesi haklarını kullanabilmeleri için elzem.”
6284 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinin ardından erkek şiddetiyle mücadelede koordinasyonun sağlanması için Şiddet Önleme Merkezleri (ŞÖNİM) kurulmasına karar verilmişti. İlk kez 2012 yılında kurulan ve zamanla 81 ile yayılan ŞÖNİM’lerin sayıları ve mevcut kapasiteleri nedeniyle, şiddetle mücadelede gereken yaygın ve özellikli sosyal hizmet ihtiyacını karşılamaktan uzak olduğu belirtiliyor.
ŞÖNİM’lerin aradan geçen 10 yılda kuruluş amacını gerçekleştiremediğini ifade eden Büyükgöze, bu durumun Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından da kabul edildiğini söyledi. “Bu sadece bizim gözlemimiz de değil. ‘Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Kadına Yönelik Şiddet İzleme Komitesi 2021 Yılı Toplantısı’ yapıldı. Bu toplantıya Mor Çatı da davet edilmişti. Orada bizimle paylaştıkları ‘Kadına Yönelik Şiddetle Etkin Mücadele Aşamalar’ şemasında ŞÖNİM’ler ancak üçüncü, dördüncü aşamada karşımıza çıkıyor. İlk başvuru mercii olarak kolluk ve savcılık tanımlanıyor. Bakanlığın kendi şemalarında bile ŞÖNİM’lerin kuruluş amacının ortadan kalktığını görüyoruz.”
‘ŞÖNİM’LER BİLGİ İŞLEM MERKEZİNE DÖNÜŞTÜ’
Rapora göre ŞÖNİM’lerin, kadınlar tarafından bilinirliği çok düşük. Kadınlar şiddet gördüğünde en çok kolluğa ve belediyelere başvuruyor. Araştırmada görüşlerine yer verilen bir sosyal çalışmacı, ŞÖNİM’lerin fiiliyatta şiddet dosyalarının incelendiği ve yazışmaların yapıldığı bir bilgi işlem merkezine dönüştüğünü söylüyor. “Doğrudan hizmet vermesi zaten hiç gerçekçi olmadı. İstanbul gibi büyük bir ile tek bir ŞÖNİM açmak zaten o hizmeti veremeyeceğinin açık bir beyanı.”
EKSİK VE YANLIŞ BİLGİLENDİRME YAPILIYOR
ŞÖNİM’lere başvuruda bulunan kadınların en sık karşılaştıkları sorun, eksik ya da yanlış bilgilendirilme. Bu nedenle kadınlar, adli yardım, ücretsiz avukat tahsisi, elektronik kelepçe, gizlilik kararının uygulanması, sağlık hizmetine erişim gibi haklardan yararlanamıyor. Raporda bu durumun nedeni kadınların paylaşımlarının eksik dinlenmesi ya da çalışanların konuya ilişkin yeterli donanıma sahip olmaması olarak açıklanıyor.
‘SIĞINAKLAR CEZAEVİNE BENZETİLİYOR’
Araştırmaya göre, şiddet gören kadınlar sığınağa kabul sırasında çalışanların caydırıcı ya da yargılayıcı tavırlarına maruz kalabiliyor. Öte yandan kadınlar, sığınaklarda kaldıkları süre boyunca meslek elemanlarıyla çok kısıtlı bir biçimde karşılaşabiliyor ve düzenli psiko-sosyal destek alamıyor. Raporun yazarlarından Aslı Yükçü, bu durumu şöyle özetliyor: “Sığınaklarda kalan kadınların bir çoğu sığınakları, birer cezaevine benzetiyor. Bunu çok sık dinledik. Kadınların dışarı çıkmakla ilgili çok ciddi bir kısıtlılıkla karşılaşması, telefonlarına el konulması, iletişim araçlarının kısıtlı kullandırılması, çalışmalarına izin verilmemesi, yeme içme saatleri gibi çok temel ihtiyaçlarına dahi erişirken bazı sınırlamalarla karşılaşılması gibi durumlara tanıklık ettik. Örneğin bize başvuran gebe bir kadın, uyuyakaldığı için kahvaltı saatini kaçırdığında daha sonra herhangi bir şekilde kahvaltıya erişemediğinden söz etmişti.”
Kadınların hakları olan desteklere zamanında ulaşması gerektiği söyleyen Aslı Yükçü, sorumlu kurumların koordinasyonu ve nitelikli sosyal hizmetin şiddetle mücadelede temel bir yer tuttuğunu vurguladı.