Libya ve Doğu Akdeniz’deki gerilimlerin gölgesinde ‘az
çatışmalı’ bir yaz geçiren Suriye yavaşça kıpırdıyor. Geçen hafta
gözler Suriye anayasasını yazmakla görevli komitenin Cenevre
buluşmasındaydı. 25-29 Ağustos tarihinde BM’nin arabuluculuğu ve
Astana ortaklarının garantörlüğündeki üçüncü buluşma gerçekleşti.
Toplantı anayasayı yazım aşamasına geçmekten hâlâ çok uzak ama
önceki iki toplantıya göre olumluydu.
Ardından 31 Ağustos’ta Moskova’da bir şimşek çaktı. Kürtlerin
liderliğindeki özerk yönetimin sivil kanadı Suriye Demokratik
Meclisi (SDM) ile Suriye muhalefetinden Halkın İradesi Partisi
(HİP) ülkenin siyasi geleceğine dair bir yol haritasını paylaştı.
Taraflar, Suriye’nin "toprağı ve halklarıyla bir bütün olduğunu"
vurgulayıp dış müdahalelerin krizi derinleştirdiğini ve askeri
değil siyasi çözümün yegâne yol olduğunu not etti.
Mutabakat zaptı özetle şunları öngörüyor:
- Suriye krizinin BM Güvenlik Konseyi’nin 2254
nolu kararına göre çözülmesi.
- Suriye’nin toprak bütünlüğü ve egemenliğinin
korunması.
- Dışişleri, savunma ve ekonomiyi merkeze,
diğer yetkileri yerele bırakan ademî merkeziyetçi bir modelin
benimsenmesi.
- İşgal ve dış müdahalelerin sonlandırılması,
tüm yabancı güçlerin çıkarılması.
- Eşit yurttaşlık ilkesiyle Kürt sorununa
uluslararası hukuk ve temel haklara uygun demokratik ve adil çözüm
bulunması.
- Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin
olumlu-olumsuz tecrübelerinden yararlanılması, bu modelin
Suriye'nin toprak bütünlüğü, egemenliği ve kamu yönetimi sistemini
güçlendirmek için ulusal düzeyde geliştirilmesi.
- Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) Suriye
ordusuna dahil edilmesi.
- SDM’nin Cenevre’deki anayasa komitesine
dahlinin sağlanması.
***
Türkiye’nin kırmızı çizgilerine çarpan bu maddeler, özerk
yönetimin öteden beri dillendirdiği hususlar. Bu ilkelere Fırat’ın
ötesinden bir Suriye partisi paydaş oluyor. HİP, Suriye’deki cari
siyasete yön veren büyük bir parti değil. Muhalefet içindeki yeri
de küçük; ‘Şam ve Moskova yanlısı’ etiketiyle bir kenara
zımbalanmış bir yapı. Bu yüzden birçoğu mutabakatı da
küçümseyebilir.
Fakat Kürtler ve özerk yönetimin diğer paydaşları açısından
mutabakat birkaç açıdan önemli ve anlamlı.
HİP, Marksist-Leninist bir çizgiye sahip olup “Hiçbir devletin
vekil gücü olmam” diyen Kadri Cemil’in partisi. Kürtlerin en rahat
el sıkışacağı bir hareket. Kadri Cemil, Suriye’de kriz patlak
verdikten sonra ‘ulusal uzlaşı’ çabaları çerçevesinde 2012’de
kurulan mutabakat hükümetinde bakan olmuştu. Sonra Devlet Başkanı
Beşşar el Esad’dan habersiz dış temaslarda bulunduğu gerekçesiyle
görevden alındı. Moskova ile var olan ilişkileri daha da arttı.
‘Meşru-yasal’ muhalefet olarak Suriye parlamentosunda olageldiler.
Bu partiyle anlaşma Kürtlere hem Şam’da hem de Cenevre’de bir ortak
kazandırıyor. Projenin sadece Kürtlere veya bir bölgeye değil
Suriye’nin geneline hitap ettiğine dair anlatı az da olsa karşılık
buluyor. Bu zemin büyütülebilirse Suriye’nin geri kalanında büyük
bir çekinceye dönüşen ‘bölünme senaryosu’ ile ilgili korkular
azalabilir. HİP, Cenevre’deki anayasa komitesinde Moskova Bloku
olarak iki kişiyle temsil ediliyor. Biri Hristiyan hukukçu Sami
Beytencani, diğeri Süveydeli Dürzi ekonomist Muhammed Dilegan.
Özerk yönetimin temsilcileri Cenevre’ye Türkiye’nin vetosu yüzünden
gidemiyor; ama masada bir ortağa sahipler. Bu da onlara süreci
dolaylı olarak etkileme şansı veriyor.
Bunların ötesinde imzalar Moskova’da atıldı. Bu durum, belki bir
arabuluculuk olmasa da Rusya’nın girişimi himaye ettiği sonucunu
veriyor. Bu yüzden de Türk hükümeti Rusya’ya çatıyor! Bir de
imzalar Türk Dışişleri heyetinin Moskova temaslarının arifesinde
atıldı. Türk heyeti “Rahatsızlığımız görüşmede de iletilecektir”
denilerek Moskova’ya gönderildi ama meselenin bir Rus perspektifi
olarak masaya konulmuş olma ihtimali de dışlanamaz. Rusya
hasbelkader dış politika yürüten bir devlet olmadığını her
defasında örnekleriyle gösteriyor. Bu çakışmalar ne tesadüftür, ne
de naifliktir. Ev sahipliğinin ötesinde Rus Dışişleri Bakanı Sergey
Lavrov, Türk heyetinden hemen önce özerk yönetimin temsilcileriyle
görüşüp poz verdi. Kürtleri kazanmaya matuf bir poz. Ankara’ya da
“Bu işin çözümü herkesi çözüme ortak etmekten geçiyor” mesajını
veriyor. Heyette yer alan SDM Yürütme Konseyi Başkan Yardımcısı
Hikmet Habib’in aktardığı bilgilere göre Ruslar özerk yönetim ve
SDM’nin katılımı olmadan siyasi çözümün mümkün olamayacağı görüşünü
teyit etti. Siyasi sürece katılımın temini için destek sözü
verildi. Konunun BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pederson nezdinde
ve diğer platformlarda gündeme getirileceği belirtildi.
***
Türkiye’nin hassasiyetlerini hesaba katıp Kürtlerle ilgili
açılımını sınırlı tutan, hatta Astana-Soçi toplantılarında yaptığı
‘kültürel özerklik’ önerisini de gündemin gerisine atan Ruslar,
özerk yönetimi yeniden yakın plana alıyor. Ruslar, Barış Pınarı
Harekâtı’nın önünü alan 22 Ekim Mutabakat Muhtırası’nın ardından
geliştirdikleri hamlelerle Fırat’ın doğusuna intikal ederken
Kürtleri Şam’a iten koşulları da yaratmaya çalışmıştı. Ama açılan
yeni diyalog kanalında sadece patinaj yapıldı. Bir sürü nedenle,
bir tarafta ABD askeri varlığını petrol bekçiliği misyonuyla ucu
açık bir tarihe uzattı; Kürtler çözüme odaklı bir müzakere
olmayınca Amerikan garantörlüğünden vazgeçmedi; beri tarafta Şam
diyalog dışı yolları tüketmeden elini taşın altına koymaktan
kaçındı; öte yanda Ruslar dört cepte Türk askeri mevcudiyetinin
getirdiği zorlukları aşamadı. Müzakere ısrar gerektiriyordu, o da
olmadı.
Şimdi ABD seçim sath-ı mailinde. Coğrafya fukarası Donald Trump
sandıkta kaybetme korkusuyla “Irak ve Suriye’nin canı cehenneme”
havasında, ilgisiz. Dışişleri özel temsilcileri duruma vaziyet etse
de siyasi liderliğin başı dumanlı. Bu boşlukta Ruslar Fırat’ın
doğusunda Amerikan güçlerine toz yutturan hamlelerle istikrarsızlık
yaratıp “Hadi artık gidin” demeye getiriyor. Irak tarafında görülen
nispi Amerikan çekilmesi Suriye tarafı için yeni ihtimallere kapı
aralıyor. Trump seçmenine verdiği asker çekme sözünü tuttuğu
izlenimini yaratmak istiyor. Ruslar, aynı mantıkla, Türkiye kendini
Doğu Akdeniz’in sularına kaptırmışken Kürtler faslında biraz
manevra alanı açmayı umuyor.
***
Bütün bunlardan ciddi bir kırılma beklenebilir mi? Elbette
hayır. Suriye krizi çok fazla dinamik ve çelişki barındırıyor.
Artık taraflar uzun soluklu koşmak zorunda olduklarını biliyor.
ABD’deki seçimlerden çıkacak sonucun Suriye’de çok hızlı bir
pozisyon değişikliği getirmesi beklenmiyor. Türkiye de Suriye’de
‘kördüğüm’ etkisi yapan pozisyonunda ısrarlı. Astana formatını
doğuran ‘dayatmalar’ taraflar açısından geçerliliğini koruyor. Bu
formatın son buluşma noktası Amerikan varlığı. Ki çakışma kendini
Cenevre’deki üçlü açıklamada da tekrar etti:
"Suriye Arap Cumhuriyeti’ne ait petrol gelirlerine yasa dışı
şekilde el konulmasına yönelik itiraz beyan edilmiştir. ABD
lisanslı bir şirket ile gayrimeşru oluşum arasında ayrılıkçı
gündeminin bir parçası olarak yapılan yasa dışı petrol anlaşması
kınanmıştır."
Rusya Türkiye’nin hassasiyetlerine ortak olurken Kürtleri
kazanmadan da Suriye’yi bütünleştiremeyeceklerini tecrübe ediyor.
Ankara’nın miyop olmayı seçtiği nokta da burası.