Moskova’nın Kaşıkçı yaklaşımı: Yeter ki çarklar dönsün

Gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayeti sonrasında bazı Batılı ülkeler Suudi Arabistan’a tepki gösterdi ve yaptırım uyguluyor. Buna karşın Rusya, söz konusu olaya dönük en sessiz kalan ülkelerin başında. Rusya’nın Kaşıkçı cinayetine tepki göstermemesinin temelinde yatırım çekme gayreti ve dış politika stratejisi yatıyor.

Abone ol

ANKARA - Suudi Arabistanlı gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın 2 Ekim’de Suudi Arabistan’ın İstanbul Başkonsolosluğu'nda öldürülmesi uluslararası kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Krallık çelişkili ifadelerine karşın sonunda “istenmeyen bir olay olmuş maalesef” diyerek cinayeti üstlendi. Bu açıklama sonrasında ortaya çıkan ses kayıtlarıyla beraber başta ABD olmak üzere Suudi Arabistan’a silah sağlayan ülkelerin alacağı tavır merakla izlendi. Avrupa Birliği, Suudi Arabistan’a yaptırım hazırlığında olduğunu ifade etti. Bunun yanında Fransa gibi ülkelerse devlet ölçeğinde yaptırım ve kısıtlamalara gitti.

Atlantik’in diğer yakasındaysa ses kayıtları, CIA raporları uyarınca adım atması beklenen ABD Başkanı Donald Trump, ekonomik ve enerji faktörlerini gerekçe göstererek cinayet emrini verdiği iddia edilen Veliaht Prens Muhammed Bin Salman’a dönük bir yaptırımda bulunmayacaklarını ifade etti.

Suudi Arabistan’ın son dönemde yakınlaştığı bir diğer önemli merkez Rusya. Kaşıkçı cinayeti ve sonrasında petrolden doğal gaza Riyad’la işbirliği zemini arayan Moskova’nın tavrı merak konusuydu.

RUSYA: OLAY NE, TAM ANLAMADIK

Kaşıkçı’nın akıbetine dönük en fazla soru işaretinin olduğu dönemde 23-25 Ekim tarihleri arasında Suudi Arabistan’da Çölün Davosu Zirvesi (Future Investment Initiative) gerçekleştirildi. Suudi Arabistan Varlık Fonu zirvenin ev sahibiydi. Zirvenin amacı, Suudi Arabistan'a teknoloji, küresel yönetişim ve çevre dâhil olmak üzere ekonomik kalkınma ile ilgili konularda geniş çaplı yatırım çekmekti. Kaşıkçı cinayetinin etkisiyle IMF, Dünya Bankası, Ford, Google’dan Bank of America’ya kadar pek çok şirket ve kuruluş zirveye katılmayacaklarını duyurdu. Bazı şirketler “biz yokuz” demesine rağmen zirvede 50 milyar doların üzerine çıkan anlaşmalar yapıldı. Suudi Arabistan Aramco, 36 milyar dolara ulaşan 14 anlaşmaya imza attı.

Batı’nın aksine zirveye tam tekmil gelen devletlerden biri Rusya’ydı. Rusya Varlık Fonu’nun başında bulunan Kirill Dmitriev’in zirveye katılımı dikkat çekmişti. Rusya’nın üst düzeyde katılımı bile Moskova’nın konuyu ele alış tarzı açısından önemli ipuçları sunuyordu. Rusya Varlık Fonu Başkanı Dmitriev’in zirvede kullandığı sözler Rusya’nın Suudi Arabistan ile ilişkilerinin seyri açısından önemliydi. Dmitriev, konuşmasında “Krallık bizim için yalnızca petrol ve yatırım alanında işbirliği ortağı değil aynı zamanda Rusya için Suudi Arabistan’ın modernizasyonu ve dönüşümü tarihidir. Ortaklarımızla birlikte bu zirveye on milyarlarca dolarlık yatırımlar yapmaya geldik” dedi.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in konu hakkındaki yorumu Varlık Fonu Başkanı’nın sözlerini boşa düşürmeyecek cinstendi. Putin, “Ne olduğunu anlayamadığımız bir olay karşısında neden Suudi Arabistan’la ilişkilerimizi bozalım? Eğer birileri ne olduğunu biliyor ve buna göre adım atıyorsa umarım bu eylemleri için sağlam kanıt sunarlar” diye konuştu.

DOLAR DOLU KASALAR VE YATIRIM ÇEKME GAYRETİ

Rusya ile Suudi Arabistan arasında 2014’te düşmeye başlayan petrol fiyatlarına dönük strateji toplantılarıyla beraber görüşme trafiği hız kazandı. Muhammed Bin Salman’ın 2017’de en fazla ziyaret ettiği ülkelerden biri Rusya’ydı. Benzer biçimde tarihte ilk defa bir Suudi Kralı 2017 Ağustos’ta kalabalık bir heyetle Rusya’ya resmi ziyarette bulundu. Söz konusu görüşme trafiğinin odağında enerji, savunma ve yatırımlar konusunda geliştirilmek istenen işbirliği vardı.

İki ülke arasında yatırım ilişkilerini geliştirmek için 2017’de Suudi-Rusya Yatırım Fonu oluşturuldu. Yaklaşık 6 milyar dolar sermayesi olan Fon, Rusya Doğrudan Yatırım Fonu ve Suudi Arabistan Kamu Yatırım Fonu hamiliğinde kuruldu. Bu fona, Fransa yakın dönemde katılmak istediğini duyurdu. Suudi-Rusya Yatırım Fonu 2019’da Rusya’da teknoloji alt yapısı için 2 milyar dolarlık yatırım yapmayı öngördüğünü de ifade ediyor. Benzer bir fon daha önce Rusya ve Çin arasında da kuruldu.

Çölün Davosu Zirvesi’nde Suudi Arabistan’ın yüzde 30 payla Rusya-Çin Yatırım Fonu’na ortak olması kararlaştırıldı. Söz konusu fonun dışında Suudi Arabistan’ın Rusya’da çeşitli sektörlere dağılmış 13 milyar dolarlık yatırımı mevcut. Bunun yanında Moskova, Riyad ile enerji alanında da işbirliği zemini arıyor. Suudi Arabistan petrol devi Aramco’nun yüzde beşlik hissesinin özelleştirilme iddialarının olduğu süreçte Rusya ile Çin Aramco’ya yatırım yapmak istediklerini ifade etmişlerdi. Ancak Moskova’nın Aramco’ya ilgisi bununla sınırlı değil.

Kremlin, Aramco’nun Rusya’nın doğal gaz projelerinde de etkin olmasını istiyor. Yaklaşık iki yıldır süren görüşmeler neticesinde Riyad’ın, Rusya doğal gaz şirketi Novatek’in Arktik’teki LNG 2 projesine, 5 milyar dolarlık yatırım yapmaya hazır olduğu duyuruldu. Bu yatırım planının Çölün Davosu Zirvesi’nde gelmesi, ‘Rusya’nın Kaşıkçı konusunda Suudi Arabistan ile yatırımlar üzerinden pazarlık yaparak tavır alacağı’ şeklinde yorumlandı.

BATI’NIN TEPKİSİ VE RUSYA’NIN HEDEFİ

Rusya, Batı ile Suudi Arabistan arasındaki bağların Kaşıkçı olayı nedeniyle kopmayacağının farkında. Bununla beraber ortaya çıkan gerilimi de lehine kullanmak için gayret gösteriyor. Rusya dış politikasının temel ilkelerinden birisinin pragmatizm(faydacılık) olduğu düşünüldüğünde, Kremlin’in bu tavrında kendi politik öncelikleri açısından bir tutarlılık var. Dahası Rusya, kendi ülkesinde de gazetecilerin cinayete kurban gittiği, tutuklandığı bir ülke. Dolayısıyla böyle bir konuda sert bir tutum takınması, kendisine dönük eleştirilerin de kapısını aralayacaktı. Moskova bu nedenle daha önce olduğu gibi şimdi de ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü ve insan haklarını ülkelerin iç politikası olarak görüyor. Bu politikasıyla uyumlu olacak şekilde ciddi eleştiriler alan liderlerle de sık sık bir araya geliyor. Suudi Arabistan ile ilişkilerini ivmelendirerek sürdürme istediğinde kendi açısından bir sorun olduğunu iddia etmek zor.

Rusya, Suudi Arabistan’ın Batı’yla yaşadığı gerilimi avantaja çevirmek varken, Batı’yla beraber hareket etmeyi çıkarlarına uygun bulmuyor. Bu nedenle bu dönemde Riyad’a Moskova’dan bir tepki beklemek hayal kırıklığı yaratacaktır. Şu an Kremlin’in gündeminde modernleşmeye çalışan, zengin ve zedelenen imajını toparlamaya çalışan bir ülke var. Tam da bu nokta, Rusya’nın Kaşıkçı konusunda alacağı tavrı bir pazarlık unsuruna çevirdiğini de gösteriyor. Özetle Moskova, Kaşıkçı cinayeti sonrasında Riyad’la ilişkilerini askıya almak bir yana bu krizden olabildiğince kârlı çıkmaya çalışacaktır.