Altın Portakal Film Festivali’nde “Kanun Hükmü” filminin ‘hukuki süreç’ bahanesiyle belgesel film seçkisinden çıkarılmasıyla başlayan süreç yeni bir aşamaya evrildi. Önce jürilerin ardından da filmi bulunan yapımcı/yönetmenlerin çekilmesiyle festivalin yapılması tehlikeye girmişti. Antalya Büyükşehir Belediyesi ve Festival yönetimi perşembe sabahı bir açıklama yaparak filmi geri aldıklarını duyurdu. Bu sinema dünyasında sevinçle karşılanırken, Kültür ve Turizm Bakanlığı festivale verdiği desteği geri çektiğini belirtip, filmi hedef gösterdi. Böylece günlerdir sansür talebinin bakanlıktan geldiğine dair yazılıp çizilenlerin doğru olduğu da ortaya çıktı.
Bu süreç daha devam edecek gibi görünüyor. Ama perşembe sabahı itibariyle dayanışma ve mücadelenin kazandırdığını görmüş olduk. Sinema dünyasının mücadelesi önce festival yönetimini geri adım atmaya zorladı. Sonra da günlerdir gölgeler arkasında gizlenen Kültür Bakanlığının yüzünü göstermesini sağladı. Artık sansürü kimin istediğini, kimin neden boyun eğdiğini biliyoruz. Antalya Büyükşehir Belediyesi ve festival yönetimine olan eleştirilerimiz ‘şimdilik’ baki kalmak koşuluyla iktidarın hamlelerine bakmak gerekecek. Süreç daha da gerginleşmeye müsait. “Kayyum” lafının valilerin ağzından kolayca çıktığı bir ülkedeyiz en nihayetinde.
Altın Portakal arenası, her zaman iktidar ile sanatın karşı karşıya geldiği bir yerdi. 1979, 2014 sansür krizlerinde de böyleydi. Ancak belki de tarihte ilk kez bir siyasal mücadelenin sahasına dönüştü. Belli ki, 2024 yerel seçimlerine yönelik bir manevranın parçası olarak festival yönetimi üzerinde yoğun bir baskı kurularak “Kanun Hükmü”nün uydurma bir gerekçeyle sansürlenmesi sağlandı. Bu festival yönetimini (belediyeyi) bir anda tartışmaların odağına çekti. Üstelik sansürü dayatan Kültür ve Turizm Bakanlığı, gölgede kalmayı da başardı. Belediye başkanının vali tarafından kayyumla tehdit edildiği haberlerine bile yalanlama gelmedi. Gelen tepkiler üzerine ve bilemediğimiz kimi nedenlerle film festivale geri alındı. Bu da iktidarın bu girişimden muradını boşa düşüren bir tutum oldu. Belediye, geç de olsa üzerindeki sansürcü damgasını atmaya karar vermişti. Ve belli ki filme dair ‘kaygıları’ giderilmiş.
Ama bu satırların yazıldığı sırada iktidar cenahından topyekun bir saldırı var festivale yönelik. Yasaklanma talep eden mi istersin, savcıları göreve davet eden mi? İktidarın hamlesinin bakanlığın açıklaması ve tehdidiyle sınırlı kalıp kalmayacağını yakında göreceğiz. Daha ileriye gidecekler mi onu da? Çünkü Osmanlı’da oyun bitmez!
Bizim içim burada asıl önemli olan sinema dünyasının ilk kez tavizsiz ve eksiksiz tutumu. Bu tutum hem festival yönetimini geri adım atmaya zorladı hem de yukarıda da belirtiğim gibi ‘gerçek sorumluların’ yüzünü göstermesini sağladı. Ayrıca, “festival bizim alanımız, gidelim yerinde protesto edelim, boş bırakmayalım” tavrı yerine güçlü bir boykotun daha etkili olabileceğini ve sansürle uzlaşmamanın geri adım attırabileceğini gösterdi.
Ama belli ki, bu mevzu burada bitmeyecek. Mücadele kazandırdı ama devam...