Mücadelenin romanı: Mazarin Mavisi

Cem Kalender'in son romanı Mazarin Mavisi Doğan Kitap tarafından yayımlandı. Mazarin Mavisi, kadın sesinin, LGBTİ+ mücadelesinin, örgütlenmenin, hayal kırıklıklarının, sesin ve kelimenin hak ettiği değeri gördüğü bir roman olarak Kalender'in edebi yolculuğunun önemli bir parçasını oluşturuyor.

Abone ol

Erhan Yılmaz

Edebiyatta gerçekçilik kavramını inşa etmenin birçok zorlu ve keskin yolu var. Burada devreye dil işçiliği, kurgu yeteneği ve hikayeleştirme becerilerinin girdiğini bilsek de asıl önemli olan hakiki bir empati ve anlatılana biat etme kabiliyetinden geçiyor. Türkiye gibi son kırk yılına birden çok trajedi ve toplumsal kırılma sığdıran bir ülkede yazarın payına ne düşüyor diye düşündüğümüzde elbette yaşanan bu gerçeklerden kaçmadan, entelektüel bir konum ve tavır alarak gördüğünü kelimelerin efsunuyla okura sunmasını beklemekte sanırım bir beis yoktur. Çünkü edebiyat ne kadar estetik bir kaygı gütse de, topluma, içinde yaşadığı dünyaya ve onu var eden trajedilere gözlerini kapamamalı aksine adalet terazini milim sapma olmadan satırlarda gösterebilmelidir.

MARAŞ KATLİAMI'NDAN İSTANBUL SOKAKLARINA

Cem Kalender de, Doğan Kitap tarafından yayımlanan son romanı Mazarin Mavisi'nde yukarıda bahsini ettiğimiz bir çizgide hikayesini okura buluştu. Evvelinde edebiyatın çeşitli noktalarında üretimde bulunan - yayınevi kurmak ve dergi çıkarmak gibi- Kalender'in çalışkan ve toplumcu bir yazar olduğunu biliyoruz. Maraş Katliamı'nı, Türkiye'nin gördüğü en önemli toplumsal olaylardan biri olan Gezi Olayı'nı kendi bakış açısıyla sunduğu anlatılar, Kalender'i diğer birço yazardan ayıran önemli noktalardan biri oldu.

Mazarin Mavisi ise yazarın hayatından en çok izler taşıyan eseri diyebiliriz. Bir öğretmen olan ve KHK ile mesleğinden uzaklaştıran Kalender, geride bıraktığımız 4 yılda ortaya çıkardığı eserde bir hikayenin peşinde ciddi bir edebiyat işçiliği yapmasının yanı sıra Türkiye'nin dönüşümünü, siyasal gelişmelerin kişiler üzerindeki etkilerini, kırılma anlarını ve krizlerini anlatısının atmosferine ustalıkla yerleştirerek bir romandan fazlasını okura sunuyor.

Yine Kalender'in diğer eserlerinden de aşina olduğumuz tavrı Mazarin Mavisi'nde de devam ediyor. Kalender, insanların görmezden geldiği, sınıfsal ve kimlik olarak ötelenen, aşağılanan ve hak mücadelelerini diri tutmaya çalışan karakterleri konuşturuyor, ete kemiğe bürüyor. Bu tavır elbette içinde başka riskleri de barındırıyor. Ezilmiş kesimlerin taleplerini, dünyayla kurdukları ilişkiyi kağıda dökmek yalnızca edebiyatla üstesinden gelinebilecek bir durum değil, ayrıca taleplerin ifade edilmesinde kullanılan dile ve genel olarak sosyolojik duruma da hakimi olmayı gerektiriyor. Mazarin Mavisi, diplerde hissedilen sınıfsal bilinçle bu durumu kotarmayı başarıyor.

Mazarin Mavisi, Cem Kalender, 292 syf., Doğan Kitap, 2020.

'KARANLIK' SOKAKLARDAN TRAKYA'YA UZANAN HİKÂYE

Mazarin Mavisi, İstanbul'un en işlek ama aynı zamanda 'karanlık' sokaklarından biri olan ve şahsına münhasır namıyla tanınan Küçük Bayram sokakta başlattığı anlatısında devletin baskı argümanlarını, kimlikler üzerinde kurduğu şiddeti ve varolma mücadelesini incelikleri dikkate alarak anlatıyor. Handan karakterinin sayfalar ilerledikçe genişleyen hikayesinde devlet şiddetini, yoldaşlık kavramını ve hayallerini görüyoruz. Kalender'in buradaki önemli marifeti dil ile kurduğu ilişkiyle ortaya çıkıyor. Karakterinin yenilgilerini, acizliklerini ve mücadelesini okura sunarken gerçekçilik ve kelimelerin her daim genişleyen imkanlarından oldukça yerinde yararlandığını söylemekte fayda var.

Çoğalarak devam eden anlatı, bir noktada İstanbul'u terk ediyor ve Trakya'ya gidiyor. Günümüzde de sık sık tartışılan bir başka mesele olan taşrayı burada olabildiğince parlak görüyoruz. Yine bürokratik hiyerarşinin hakim olduğu kasabada Kalender'in anlatısında perspektifini değiştirdiğini hissetsek de ustalıkla finale yürüdüğünü söyleyebiliriz.

Mazarin Mavisi, kadın sesinin, LGBTİ+ mücadelesinin, örgütlenmenin, hayal kırıklıklarının, sesin ve kelimenin hak ettiği değeri gördüğü bir roman olarak Cem Kalender'in edebi yolculuğunun önemli bir parçasını oluşturuyor.