Mülkiyelilerden seçim güvenliği raporu
Mülkiyeliler Birliği Demokrasi Araştırmaları Merkezi akademisyenler, hukukçular ve sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin ortak çalışmasıyla "Seçim Adaleti ve Güvenliği Raporu" yayınladı. Raporda, seçim güvenliğine dair çözüm önerileri sıralandı.
ANKARA - 24 Haziran seçimlerine sayılı günler kala seçim güvenliği üzerine çalışma yürüten Mülkiyeliler Birliği Demokrasi Araştırmaları Merkezi, 2 Haziran'da düzenlediği “Seçim Adaleti ve Güvenliği Çalıştayı”nın raporunu yayımladı.
Rapor üç bölümden oluşuyor. İlk bölümde "anayasal düzeydeki sorun alanları", ikinci bölümde "mevzuat düzeyindeki sorun alanları", üçüncü bölümde "uygulama düzeyindeki sorun alanları" saptanıp alınacak önlemler belirtildi.
'HUKUK DEVLETİNİN OLDUĞU YERDE SEÇİM GÜVENLİ VE ADİL OLUR'
Akademisyenler, hukukçular ve sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin bir araya gelerek hazırladığı raporu tanıtan Mülkiyeliler Birliği Başkanı Dinçer Demirkent raporun amacını şu sözlerle anlattı, "Bu kurallara uymak için yurttaşın bir mücadele vermesi gerektiği açık. Örneğin herhangi bir sandığa yurttaşın polis çağırabilmesi ne anlama gelir? Geleceğe dönük ikinci amacımız ise gerçek bir seçim adaleti sağlamaktır. Seçim adaletini imkansız kılan yüzde 10 barajının kaldırılması gerekiyor. Siyasilerin sadece muhalefet ettikleri için tutuklanmadığı, gazetecilerin özgürce yazabildiği, bilim insanlarının ifade özgürlüklerini kullandıkları gerekçesiyle alı konmadıkları bir yerde seçim adaleti olur. Ancak hukuk devletinin olduğu bir yerde seçim güvenli ve adil olur. Gerçek hukuk devletini inşa etmek gerçek hedefimizdir".
ANAYASAL DÜZEYDEKİ SORUN ALANLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Uluslararası raporlara göre Türkiye'deki seçim standartlarının çok geride olduğunu belirten "Seçim Adaleti ve Güvenliği Raporu", seçime dair anayasal düzeydeki sorunların ilki olarak yürütmenin müdahale riskini hatırlattı. İçişleri, Ulaştırma ve Adalet Bakanlarının görevden ayrılıp yerlerine bağımsız isimlerin gelmesi zorunluluğunun kaldırıldığını hatırlatan rapor, anayasaya göre seçim kanunundaki değişikliklerin en az bir yıl geçtikten sonra uygulanabileceğini ancak bunun 24 Haziran seçimlerinde yapılan düzenlemeyle geçersiz hale getirildiğini vurguladı. Seçim barajının anayasada yer alan temsilde adalet ve eşit oy ilkelerine aykırılık taşıdığını vurgulayan raporun bu konudaki çözüm önerileri şöyle sıralandı:
SEÇİM SÜRECİNDE YETKİLİLER ANAYASA VE YASAYA UYMALI: Demokratik bir hukuk devletinde OHAL koşullarında da olsa anayasa ve yasalara uyma yükümlülüğü altında bulunan idarecilerin anayasa ve yasaların verdiği yetki dışındaki hiçbir yetkiyi kullanamayacağı açıktır. Dolayısıyla seçim sürecinde bütün yetkililer anayasa ve yasaya uymaya çağrılmalı, kamuoyunda verilecek güçlü güvenceler için ortam yaratılmalıdır.
KAMUOYU BASKISI OLUŞTURULMALI: Siyasi partiler ve seçim gözlem kuruluşları mülki amirlerin yasal görevlerini yerine getirmeleri için kamuoyu baskısı oluşturmalıdır. Seçimlerin güvenli bir ortamda yapılmasının esas olarak devletin görevi olduğu güçlü bir biçimde hatırlatılmalıdır.
YÜZDE ON BARAJI KALDIRILMALI: Anayasa'da yer alan temsilde adalet ilkesi gereğince yüzde 10 barajı tüm partiler için kaldırılmadığı takdirde en temel anayasal ilkelerden biri haline gelmiş eşit oy ilkesinin zedeleneceği beyan eden bir anayasal siyaset savunulmalıdır.
MEVZUAT DÜZEYİNDEKİ SORUN ALANLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Rapor özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde uygulanacak taşımalı ve birleştirilmiş sandık sisteminin sakıncalı olduğunu belirterek bunun "sandığa kolay erişim" ilkesiyle çeliştiğini vurguladı. Öte yandan raporun mevzuat düzeyindeki itirazlarında 24 Haziran seçimleri için uygulanacak İttifak Yasası da yer aldı. İttifak Yasası’nda çok fazla muğlak madde bulunduğunun altını çizen rapor, seçmen ihbarıyla kolluk kuvvetlerinin sandık başına gelebilecek olmasına da itiraz ederek bu durumun büyük riskler taşıdığının altını çizdi.
Seyyar sandık uygulamasının erişilebilirlik bakımından olumlu bir adım olarak değerlendirilebileceğini fakat muğlaklıkların giderilmediğini belirten rapor, sandık kurulu başkanlarının hükümete yakın sendika üyelerinden atanması riskinin olduğunu belirtti. 16 ilde toplantı ve gösteri yasağının olduğunu hatırlatan raporun çözüm önerileri ise şu şekilde sıralandı:
MÜHÜRSÜZ OYLAR İÇİN ÖLÇÜT BERLİRLENMELİ: YSK, İttifak Yasası'nın barındırdığı muğlaklıkları netleştirecek düzenlemeler yapmaya zorlanmalı bu konuda siyasi partiler ve sivil toplum kuruluşlarınca kampanyalar yapılmalıdır. Mühürsüz pusulaların ihmalden mi yoksa kasten mi mühürlenmediğini tespit edecek ölçütler YSK tarafından açıkça belirlenmelidir.
YÜKSEK RİSKLİ YERLER TESPİT EDİLMELİ: Sandık başına kolluk kuvveti çağırma yetkisinin uygulamada seçim güvencesini bozacak şekilde kullanılmasını engellemek için yüksek risk taşıyan yerler tespit edilmeli ve seçim alanı yoğun biçimde izlenmelidir.
Seyyar sandık uygulaması yatağa bağımlı hastaları gerçek anlamda kapsayacak şekilde düzenlenmeli, sandıkların mobilizasyonuna dair oluşabilecek endişeler konusunda güvencelerin verilebilmesi için kamuoyu yaratılmalıdır.
TAŞIMALI VE BİRLEŞTİRMELİ SANDIKTA MESAFE 5 KİLOMETRE OLMALI:Taşımalı ve birleştirmeli sandıklarda uygulama mesafe en fazla 5 kilometre ile sınırlandırılmalıdır. Seçmene ulaşım imkanı sağlanmalı ulaşım araçlarında kolluk kuvvetleri dahil seçmen üzerinde baskı aracı olabilecek hiçbir unsur bulunmamalıdır. Birleştirilmiş sandıklarda oy kullanacak seçmenlerin güvenlik kaygılarını giderecek düzenlemeler yapılmalıdır. Sandıkların birleştirildiği köylerde sandık alanına sandık kurulu seçmenler, gözlemciler ve gerektiğinde görevli kolluk kuvvetlerinden başka kimse yaklaştırılmamalıdır.
SEÇSİS'İN ÇÖKME İHTİMALİNE KARŞIKURTARMA MERKEZİ KURULMALI: SEÇSİS sistemi, uzmanların denetimine açılmalıdır. Saldırı ya da çökme ihtimaline karşı bir Felaket Kurtarma Merkezi oluşturulmalıdır. SEÇSİS'in girdileri de siyasi partilerin denetimine açılmalıdır. MERNİS, UYAP gibi sistemlerden SEÇSİS'e demografik veriler aktarılırken kişisel verilerin korunması sağlanmalıdır.
UYGULAMA DÜZEYİNDEKİ SORUN ALANLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
24 Haziran seçimlerini "baskın seçim" olarak niteleyen ve basın üzerindeki iktidar hegemonyası dolayısıyla seçmenlerin yeterince enformasyona sahip olmadığını savunan raporda seçim günü iletişim araçlarının yavaşlatılabileceği endişesi hatırlatıldı. Koruma altındaki kadınların oy kullanması için görüntüleri değiştirilerek sandığa götürüleceklerinin yetkililerce söylendiğini aktaran rapor, kadınların deşifre olması ve risklerin ortaya çıkabileceğini belirtti. Birleştirilmiş sandıkların “korucu köyleri”nde kurulma ihtimalinin altını çizen rapor uygulama düzeyindeki sorunlara ilişkin çözüm önerileri ise şu şekilde sıraladı:
BİRLEŞTİRİLMİŞ SANDIKLARDA EN AZ 4 AVUKAT: Taşımalı sandıklarda en az bir avukatın o sandıkla birlikte mobilize olması ve birleştirilmiş sandıklarda en az dört avukatın o bölgede bulunması gerekmektedir. Avukatlara eğitim verilmeli ancak bu eğitimler avukatın görev yapacağı bölgenin ihtiyaçlarına uygun olarak tasarlanmalıdır. Ankara Barosu'nun 'Sensiz Olmaz' adında gönüllü avukatlık hareketi başlattığı bilinmektedir. İsteyen avukatlar sisteme girip seçimde görev almaktadırlar. Bu yaygınlaştırılmalı ve sisteme girecek avukatlar azami sayıya ulaştırılmalıdır.
KANITLAR YEDEKLENMELİ: İletişim araçlarının yavaşlatılması ya da tamamen devreden çıkarılması ihtimaline karşı seçim günü tespit edilen usulsüzlüklere dair kanıtlar yedeklenmelidir.
AVUKATLAR DEVREYE GİRMELİ: Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde seçim günü güvenlik taramaları yapılması seçmenlerin sandığa gitmesini olumsuz yönde etkileyebileceği için bu durum mutlaka gözden geçirilmelidir. Bu noktada görevli avukatlar devreye girip seçmenin sandığa güvenli şekilde ulaşmasına yardımcı olmalıdır.
SANDIKLAR KORUMA ALTINDAKİ KADINLARA GÖTÜRÜLMELİ: Koruma altındaki kadınların sandık başına gitmesinin tehlike arz ettiği durumlarda sandıklar bu kadınların yaşadığı yerlere, gerekli önlemler alınarak götürülmelidir.
GÖZLEMCİLER SÜRECİ YAKINDAN DENETLEMELİ: 24 Haziran seçimlerinde ilk defa uygulanacak ittifak yönteminden dolayı oy sayımı ve milletvekili hesabı eskiye göre daha karmaşık olacaktır. Sandık kurulu siyasi parti müşahitleri ve ilçe seçim kurullarının bu konuda iyi eğitim almaları gerekmektedir. Gözlemciler de süreci yakından denetlemelidir.
YEDEK MÜŞAHİTLİK UYGULAMASI: Seçimler uluslararası yetkili kuruluşların denetimine açık olmalıdır. Türkiye'nin uluslararası anlaşmalarla bağlı olduğu AGİT gibi gözlem kuruluşlarına rahat çalışma koşulları sağlanmalıdır. Seçimden kısa süre önce yaşanabilecek adli müdahaleler ve fiili engellemelere karşı yedek müşahitlik uygulaması üzerinde durulmalıdır.
OKUMA YAZMA BİLMEYENLER İÇİN DÜZENLEME: Okuma yazma bilmeyen ya da Türkçe konuşamayan yurttaşların rahat oy kullanabilmeleri için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
Çalıştaya katılarak raporun hazırlanmasında katkıda bulunan isimler şunlar:
Hakan Canduran (Ankara Barosu), Gözde Elif Soytürk (Oy ve Ötesi), Melek Demir (Oy ve Ötesi), Birkan Sarıfakıoğlu (Bilgisayar Mühendisleri Odası), Nejat Taştan (Eşit Haklar İçin İzleme Derneği), Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu, Prof. Dr. İlhan Uzgel, Kemal Akkurt (Avukat, TESAV), Doç. Dr. Ali Rıza Çoban ve Dr. İlker Gökhan Şen.