Mülteci çocuklara merdiven altı kürtaj!

Savaşın en çok payını ödeyenlerin başında kadınlar geliyor. Savaşın getirdiği yıkımla birlikte kadınlar ölüm, yıkım, salgın hastalık, açlık ve fakirlikten fazlasıyla nasibini alıyor. Kadınlar ve çocuklar tecavüz ve istismara maruz kalıyor. Türkiye'de bir çok mülteci çocuk istismara maruz kalırken, kadın ve çocuklara merdiven altı sağlık merkezlerinin yolu gözüküyor.

Abone ol

ANKARA - Ortadoğu'da süren savaş ve çatışmaların getirdiği zorunlu göç kuşkusuz en çok kadın ve çocukları etkiledi. Suriyeli kız çocukları ile savaşta kocasını kaybetmiş kadınların kuma olarak “yasal olmayan evliliklerle” istismara uğradıkları ulusal ve uluslararası insani yardım kuruluşları ve sivil toplum örgütlerinin yanı sıra, ilgili kamu kurumlarınca yayımlanan raporlar ile basında da sık sık yer buluyor. “Dini nikâh” adı altında yapılan yasal olmayan evlilikler, kız çocuklarını, cinsel istismardan kaynaklı yaşamsal risklerle karşı karşıya bırakıyor.  Henüz mens dönemine girmeyen çocuklara hormonlu ilaç verilerek sürecin hızlandırılması, aşırı cinsel ilişkiden kaynaklı kanama, istenmeyen gebelik ve düşük durumunda merdiven altı sağlık hizmetine başvuruluyor. Steril olmayan ortamlarda işinin uzmanı olmayan kişiler tarafından yapılan müdahaleler ile kadın ve çocukların sağlığı tehlikeye atılırken, Türk Ceza Kanunu’na göre “çocuğa istismar” suçu işleyen erkek de “merdiven altı sağlık hizmeti” ile korunmuş oluyor.

SAMER: İMAM NİKÂHI İLE EVLİLİK YAŞI 11-12’YE İNDİ

Polis Akademisi Suç Araştırmaları ve Kriminoloji Araştırma Merkezi (SAMER) tarafından geçen yıl düzenlenen “Türkiye’deki Suriyeli mülteci kız çocuklarının maruz kaldığı cinsel istismar” konulu sempozyumda kamp dışında ve içinde yaşayan Suriyeli kadın ve çocukların kadın tacirlerinin eline düştüğü, Suriyeli küçük kızların imam nikâhıyla kuma yapılmasının yaygınlaştığı ve yaş sınırının 11-12’ye kadar düştüğü bilgileri aktarıldı. Ayrıca nikâh görüntüsü altında fuhuş ve çocuk-kadın ticaretinin yapıldığı ve zorla çalıştırılan bu kızların yaş ortalamasının 12’ye kadar düşebildiği de sunulan veriler arasındaydı.  Keza Mazlum-Der’in Türkiye’deki Suriyelilere ilişkin saha araştırmasının sonuçlarında “Suriyeli çocukların erken yaşta evlilik yapmaya zorlandığı, bunun sonucunda da 13-14 yaş çocuklarının gebeliklerine tanık olunduğu” tespiti yer alıyor.

TÜRKİYELİ ERKEKLERİN CEZAİ SORUMLULUĞU

Çocuk yaştaki kız çocukları ile yasal olmayan evlilik gerçekleştiren Türkiyeli erkekler, istismar ettikleri çocukların gebelik, düşük, aşırı cinsellikten kaynaklı kanama durumlarında çocuğu tam teşekküllü bir hastaneye götürmeyerek kendilerini cezai sistemden koruyorlar. Doğu ve Güneydoğu ile Orta Anadolu’da köy ve kasabalarda “kız çocukları” yörenin ağzı sıkı, bilen, tanınan ebelerin evlere çağrılması ile kimi yerlerde de Suriyeli ebeler aracılığı ile üreme sağlıklarına ilişkin sorunlar can güvenlikleri hiçe sayılarak ilkel yöntemlerle çözülmeye sonlandırılmaya çalışılıyor.

SİTELER BÖLGESİNDEKİ EBELER

Sadece Ankara’da bile Gazete Duvar’ın bilgilerine ulaştığı Siteler, Hüseyin Gazi, Telsizler, Önder ve Solfasol mahallerinde evlerinin bir odasını muayenehaneye çevirmiş beş Suriyeli ebe bulunuyor. Mülteciler üzerine sahada çalışan uzmanlar ise Çubuk ve Sincan’da da ebe-hemşirelerin varlığına dikkat çekiyorlar.

'ANKARA KADIN KLİNİĞİ'

Gazete Duvar’ın ulaştığı Suriyeli ebelerden biri Siteler mahallesinde faaliyet gösteriyor. Suriyeli S., bir binanın ikinci katında oturuyor. Bina ana girişinde karşılaştığımız aynı binada oturan Türkiyeli bir kadın “Sabaha kadar gelen gideni, bitmez. Hastane yerine buraya geliyorlar” diyor. Suriyeli kadının “Ankara Kadın Kliniği-Kadın Doğum Gebelik Takibi” yazan ve telefon numarasının da yer aldığı kartviziti de mevcut.

Suriyeli bir ebenin hazırlattığı kartvizit

KÜRTAJ ALETLERİ AÇIKTA, MUAYENE SOMYA ÜZERİNDE

Suriyeli kadın, evinin bir odasını “muayene odası” haline getirmiş. Muayene, üzerine şilte konulmuş madeni ayaklı bir somya üzerinde yapılıyor. Somyanın baş kısmının hemen önünde eski tip bir ultrason cihazı bulunuyor. Jinekoloji ve kürtajda kullanılan tüm tıbbi aletler çelik bir tabağın içinde bir rafta üzeri açık şekilde duruyor. Odada bulunan küçük bir masanın üzerinde ise çeşitli markalarda gebelik testleri, gebelikten koruyucu çeşitli marka iğneler, bulantı giderici ilaçlar, ağrı kesiciler, naylon poşet içinde üst üste konmuş spiraller dikkat çekiyor. Yine odada bulunan tahta rafların üzerinde kağıt havlular, enjektörler ile ultrason cihazlarında kullanılan kayganlaştırıcı jel tüpleri ile eldiven kutuları dikkat çekiyor.

DOKTOR MU EBE Mİ?

Suriyeli S., sorularımızı yanıtlarken kendini “doktor” olarak tanıtıyor. Ancak, Suriyeli kadının evine gitmeden önce görüştüğümüz kadınlar Suriyeli S’yi “doktor” değil, ebe-hemşire olduğu ve bilgisini veriyor. Tercüman aracılığı ile konuştuğumuz Suriyeli kadın, “Hekimlik alanını ve Türkiye’de de hekimlik yapmak için başvuruda bulunup bulunmadığı” sorusunu “çeviriyi anlamadığı” gerekçesiyle yanıtlamıyor.

'İNSANİYET NAMINA' HİZMET VERİYOR!

Suriyeli S.’ye Türkiye’de kız çocuklarının evlilik yaşının 18 olduğunu hatırlatıp “Kız çocuklarına, kadınlara steril olmayan bir ortamda kürtaj yapmanın tehlikeleri” ve “cezai sorumluluğunu bilip bilmediği” üzerine sorular yöneltiyorum. Suriyeli kadın yine “çeviriyi” anlamadığını belirterek soruyu yanıtlamaktan kaçınıyor. Daha sonra cep telefonu alarak odadan çıkıyor, kısa bir süre sonra dönerek telefonu bana uzatıyor. Düzgün Türkçe konuşan karşıdaki kişi, Suriyeli S’nin ülkesinde de doktor olarak çalıştığını, kadın doğum konularına bakmadığını, kürtajın asla söz konusu olmadığını, sadece migren ağrıları, yaşlılara iğne vurma,  tansiyon ölçme, gibi ufak tefek sağlık hizmetleri verdiğini bunları da parasız, insaniyet namına yaptığını söyleyip telefonu kapatırken nazikçe evden ayrılmamız uyarısında bulunuyor. Suriyeli S., evin salonunda oturan kadınların da  “hasta” değil, akrabaları, komşuları olduğunu söylüyor.  

KENDİ EBE KOCASI SÜNNETÇİ

Ankara’daki ebelerden bir diğeri ise Örnek Mahallesi’nde. Suriyeli kadın bir apartmanın zemin katında oturuyor. Görüşme isteğimizi geri çeviriyor. Suriyeli ebenin eşinin de “sünnetçi” olduğunu öğreniyoruz. Suriyeli adamın steril olmayan ev ortamında yanlış bir yöntemle sünneti gerçekleştirilmesi sonucu Suriyeli bir çocuğu ölümle burun buruna getirdiğini öğreniyoruz.

ÖLÜMLE BURUN BURUNA GELDİ

Sağlık Bakanlığı’na bağlı bir hastaneye yatırılan çocuk, tam dokuz ameliyat geçirmek zorunda kalıyor. Suriyeli karı-koca steril olmayan ev ortamında bilinçsizce verdikleri sağlık hizmeti ile kadın ve çocukların sağlığını tehlikeye atıyor. Söz konusu Suriyeli ebenin evinde jinekolojik muayene için kullanılan “kürtaj koltuğu” bulunduğu da edindiğimiz bilgiler arasında.

CEZA KANUNA GÖRE SUÇ

Avukat Oya Aydın, Türk Ceza Kanunu’na göre 15 yaşını tamamlamamış veya tamamlamış olmakla birlikte fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneği gelişmemiş olan çocuklara karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranışın “cinsel istismar suçu” oluşturduğuna dikkat çekiyor. Aydın, 12-15 yaşında zorla evlendirme halinde 8 yıldan 15 yıla kadar ceza verileceğini belirtirken, çocuğunu evlendiren ailenin de suç işlediğine dikkat çekiyor. Türkiye’de “geçici koruma” altında bulunan Suriyelilerin Türk hukuk sistemine tabii olduklarının altını çizen Oya Aydın, “Savaş mağduru kadın ve çocuklar psikolojik ve cinsel şiddetle karşı karşıya. Dini nikah adı altında yapılan yasal olmayan evliliklerde, dini nikahı kıyan din görevlisi de bu cezai sistemde sorumluluk sahibi kız çocuğunu evlendiren Suriyeli aile de. Ancak erken yaşta evlilikler konusu maalesef görünmez durumda” görüşünü dile getiriyor,.

SURİYELİ ARAP KADINLAR ANLATIYOR

Suriyeli Arap ailelerin yoğun yaşadığı Siteler bölgesindeki kadınlardan bazıları zaman zaman çocuklarına destek sağlayan bir grup Türkiyeli kadının aracı olması ile ebeleri tercih etmelerinin nedenleri ile kız çocuklarını erken yaşta evlendirmelerine ilişkin sorularımızı yanıtladılar.  

'DOĞUMU EVDE YAPACAĞIM YA PARA İSTERLERSE'

Suriyeli M.K. 43 yaşında iki yıldır Türkiye’de. Beş çocuğu var, altıncısına dört aylık hamile. Eşi haftada dört gün Siteler’de bir mobilya firmasının sevkiyatında hamal olarak çalışıyor. Eşinin aylık geliri 600 lira civarında. Ev kiraları 480 lira. Oğullarından biri de mahallelerindeki bir lokantada serviste çalışıyor. Hamilelik kontrolleri için iki kez Suriyeli ebeye gittiğini ve ultrason muayenesi için 25 lira ödediğini söylüyor.

Şiddet kampındaki çocuklar: IŞİD'in elindeki çocuk sayısı 200 bine ulaştı

'DOĞUMA TAKSİ İLE GİTMEK TAKSİ İLE DÖNMEK ÇOK PARA'

Suriyeli M.K. bebeğini hastanede doğurmak istediğini ancak doğumdan sonra hastanenin para talep etmesi durumunda ödeme imkanları olmadığını söyleyip soruları art arda yöneltiyor: “Doğuma giderken de dönerken de taksi tutmak lazım. Çocukları kaç gün kime emanet edeyim? Doğumevinden buraya (Siteler)kaç Türk lirası yazar? Ben hesabı bilmem, sen söyle.  Ama çok tutar değil mi? Nasıl verelim o kadar parayı taksiye. Bir de hastane para isterse? Ebe hanım, komşuların yardımı ile doğururum.”  Suriyeli M.K’ya  “evde doğumda bebeğe kimlik kartı çıkartmakta zorlanmayacak mısınız?” sorusunu yönelttiğimde muhtarın verdiği belgeyle kimlik çıkartıldığını söylüyor.

'SÜT PARASI'

Suriyeli Meryem ve ailesi Türkiye’ye geleli iki yıl olmuş. Yedi çocukları var. Kocası işsiz. Üç odalı bir evde 550 lira kira ile oturuyorlar. Erkek çocuklarının hepsi 18 yaş altı ve Sitelerde servis, temizlik gibi işlerde çalışıyor. Meryem de haftada bir gün Siteler’de bir iş yerinin genel temizliğini yapıyor. Geçen Şubat ayında, 16 yaşındaki kız çocuklarına “aracılar” vasıtası ile talip çıkmış. Kızlarına talip olan kişi “serbest meslek” sahibi Ankara’nın Şerefli Koçhisar ilçesinde  yaşayan Türkiyeli bir erkek. Söz konusu şahıs “süt parası” adı altında aileye 3 bin 500 lira para vermiş. Kıza da bol altın takı takmış. Meryem’e “dini nikahlarını buradaki caminin imamı mı kıydı?” sorusunu yönelttiğimizde,  “Şereflikoçhisar’da bir aile büyüklerinin dini nikahlarını kıydığı” bilgisini veriyor.  Meryem, “damatlarının” kızlarına “18 yaşına girdiğinde resmi nikah yapma sözü verdiğini” kızının hayatının kurtulduğu görüşünde. Meryem, Şubat ayından bu yana kızını görmediğini, ama kızının üç dört günde bir aradığını söylüyor.

Suriye'nin kayıp çocukları-1: Veri bile yok ki çözüm olsun!

IRAKLILARIN STATÜ SORUNU

Iraklı Fatma 29 yaşında. 8 ve 16 yaşlarında iki çocuğu bulunuyor. Bir oğlu Irak’tayken trafik kazasında vefat etmiş. Yıkılmaya yüz tutmuş bir binanın bodrum katında oturuyor. Evde kesif bir rutubet kokusu hakim. Türkiye’ye Musul’dan gelmişler. Fatma’nın eşi de Siteler’de doğrama atölyesinde çalışıyor. Iraklıların hukuki durumlarının “uluslar arası koruma” olarak tanımlanması sağlık hizmetlerine erişimi kat kat zorlu hale getiriyor. Fatma da “yasal statülerinin” belirsizliğinden dolayı sağlığa erişimde güçlük çektiklerini belirtiyor. Türkiye’de bulunduğu süre içinde kendisinin hiç sağlık hizmeti almadığını, hastalanan çocuklarını da mahalledeki aile sağlık merkezine götürdüğünü belirtiyor.

24 YILDIR BİRLİKTE YAŞAYAN KUMALAR

Suriyeli Ayşe 51, Suriyeli Fatima ise 48 yaşında. Ayşe Suriye’de 16 yaşındayken evlenmiş, çocukları olmayınca kocası Fatima’yı kuma getirmiş. Fatima’nın da çocuğu olmamış. Ayşe ve Fatima 33 yıldır aynı evde yaşıyorlar. Kocaları ise kısırlık tedavisi görmeyi kabul etmemiş. Halep’ten üç yıl önce gelmişler. Ayşe ve Fatima’nın kocaları savaş öncesinde Halep’te “taşımacılık” işi ile uğraşıyormuş. Her iki kadın da “ekonomik olarak” rahat olduklarını dile getiriyorlar. Ayşe’nin gözünde katarakt sorunu var. Fatima ise şeker hastası. Tedavileri için Numune Hastanesi’ne gidiyorlar. Ancak hastaneye giderken Antakyalı komşusu kadın ya da çocuklarından biri Arapça çeviri için mutlaka yanlarında götürdüklerini anlatıyorlar. Numune Hastanesi’nde her zaman tercüman bulunmadığını bu nedenle de birçok kadınının hastaneye gitmek istemediğini anlatıyorlar.  

Suriye'nin kayıp çocukları-2: Katar ortaklı İHH yetimhanesi

Suriye'nin kayıp çocukları-1: Veri bile yok ki çözüm olsun!