Mumcu davasında zaman aşımı ve tazminata doğru

Gazeteci-yazar Uğur Mumcu’nun davasında altı sanık yeniden yargılanacak. 10 Mayıs’ta Ankara 11’inci ACM’de başlayacak davayı kızı Özge Mumcu ve avukatı Halil Sevinç Gazete Duvar’a değerlendirdi.

Abone ol

DUVAR - Uğur Mumcu cinayeti davasında 17 senenin sonunda altı sanığın yeniden yargılanmasına başlanıyor. Ankara 11’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde (ACM) 10 Mayıs saat 10:00’da ilk duruşması görülecek davada, Hasan Kılıç, Mehmet Ali Tekin, Recep Aydın, Yusuf Karakuş, Mehmet Şahin ve Fatih Aydın yeniden yargılanacak.

Mumcu ailesinin avukatı Halil Sevinç’in verdiği bilgiye göre sanıklardan Hasan Kılıç, Yusuf Karakuş ve Mehmet Şahin'nin avukatının bireysel hak ihlali olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurması üzerine bu süreç başladı.

AYM bu sanıkların müdafi yardımından yararlanma ve makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğine karar verdi. Yerel mahkeme de sanık avukatlarının başvurusu üzerine AYM kararı gereği infazlarının durdurulmasına ve yargılamanın yenilenmesine karar verdi.

Peki, bu karar ne anlama geliyor? Halil Sevinç bu karar ile sanıkların adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini iddia ettiklerini ve bunun AYM'den tespitini istediklerini belirtiyor.

Sevinç AYM’nin bu kararının Mumcu Davası’nda zaman aşımı ve sanıklara tazminat ödenmesi gibi ihtimallerin de önünü açabileceğini şu sözlerle ifade ediyor:

“Davanın zaman aşımından düşmesi dışında sanıklar bu davadan beraat kararı alırlarsa tazminat davası açabileceklerdir.”

'ÖRGÜT YÖNETİCİLERİNİN CİNAYETTEN SORUMLU TUTULMAMASI KABUL EDİLEMEZ'

Avukat Sevinç, Mumcu Davası’ndaki son durumla ilgili AYM’nin hak ihlali kararının usûl hukukuna yönelik olduğunun, dolayısıyla önceki kararın bu sanıklar yönünden yok hükmünde olduğunun altını çiziyor. Peki, davada cezasızlıktan söz edilmemesi için ne olması gerekiyor? Sevinç bu noktada 17 yıllık süreci ve yeni yargılamanın nasıl yürütülmesi gerektiğini şöyle anlatıyor:

“Tevhit-Selam / Kudüs Ordusu davasında örgüt adına öldürme eylemlerine katılanlar ve örgütsel faaliyetlere katılanlar olmak üzere iki grup sanık vardı. Şu anda Tevhit-Selam / Kudüs Ordusu’nu kurup yönetenler yönünden dava devam ediyor. Önceki karar yok hükmündeyse bir tarafta örgüt adına adam öldürenler varken, örgüt yöneticilerinin öldürme olaylarından sorumlu tutulmaması kabul edilemez. Yeni yargılamanın bu temelde yürütülmesi gerekir.”

'BİTMEK BİLMEYEN SİSTEMATİK İŞKENCE'

Geçtiğimiz hafta bir tebligatla olan bitenden haberdar olan Özge Mumcu’ya göre mevcut durum, “Bitmek bilmeyen sistematik bir işkence”.

Babasını kimin öldürdüğünün halen bilinmediğinin altını çizen Mumcu, bu davanın devletteki güç odakları değiştikçe farklı şekillerde gündeme getirilmesinden de rahatsız.

DAVADA DEĞİŞEN GÜÇ SAVAŞLARI

“Gerçeğin üzerinde katmanlar var ve o katmanlar çeşitli güç savaşlarında yeniden birbirine giriyor” diyen Mumcu bu “güç savaşları”nı da şöyle ifade ediyor: “17-25 Aralık'tan sonra polislere ilk operasyon yapıldığı dönemde cemaat, Tevhit Selam soruşturmasının açılmak üzere olduğunu ve mevcut MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın, o dönem Uğur Mumcu cinayetinin arkasında olduğunu iddia ediyordu. Hatta sosyal medya üzerinden babamın katillerinin bulunması konusunda onlara destek vermediğimiz için saldırı başlatmışlardı. Biz aile olarak herhangi bir delil olmadığından konuyla ilgili yorum yapmamayı seçmiştik.

Daha önceki yıllarda da cemaat tarafından Ergenekon Davası’nda neden taraf olmadığımız sorgulanıyordu. Biz o davaya müdahil olmamayı seçmiştik. Şimdi de ortada başka bir güç savaşı var muhtemelen ve ilerleyen zamanlarda da bunun sonuçlarını göreceğiz.”

'MEDYANIN İLGİSİZLİĞİ KORKUYLA İLİŞKİLİ'

Geçen hafta davada gelinen noktayı sosyal medyadan duyuran ve medyanın tutumuna da serzenişte bulunan Mumcu, beş sene önce bir programda “Ne kadar da üzücü bir olay değil mi?” şeklinde ifadelerle üzerine gelindiğini ve bu sayede 'acılı kız çocuğu' imajıyla cinayetin içinin boşaltılmaya çalışıldığını hatırlatıyor: “Babam hayatı boyunca öldürülen gazetecilerin, yazarların davalarının peşinden koştu. Ama birkaç kişi dışında bu davanın peşinden giden, fikri takip yapan olmadı. Olay sadece anmadan anmaya gündeme geliyor. O da 'usta gazeteci anıldı' denilerek. Bu durum basınımızın yüz karasıdır. Mevcut durum otosansürden ziyade, devletin bu cinayet ve soruşturmayla yarattığı korkuyla ilişkilidir. Mesela Umut Davası'ndan önce, babamın cinayetini ilk soruşturan savcı evinde ölü bulunmuştu ve deliller karartılmıştı.”

NE OLMUŞTU?

Uğur Mumcu 24 Ocak 1993'te Ankara'da Karlı Sokak'ta evinin önünde arabasına konan bomba ile öldürüldü. Cinayet soruşturmasında 2000'de Hizbullah lideri Hüseyin Velioğlu'nun Beykoz'daki villasına yapılan baskında bulunan harddisklerden hareketle İstanbul'da Tevhit - Selam / Kudüs Ordusu adlı örgüte ulaşıldı.

11 Temmuz 2000'de Ankara 2 No'lu Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde (DGM) Mumcu, Muammer Aksoy ve Bahriye Üçok cinayetlerini de içeren "Umut Davası"nda 15'i tutuklu, 17 sanığın yargılanmasına başlandı. İddianamede, Mumcu'nun aracına konulan bombanın Ferhan Özmen tarafından yapıldığı ve araca Necdet Yüksel'in gözcülüğünde Oğuz Demir tarafından yerleştirildiği ifade edildi.

Sanıklardan Necdet Yüksel, Rüştü Aytufan ve Ferhan Özmen'e "Anayasal düzeni cebren değiştirmeye teşebbüs etme" suçundan ağırlaştırılmış müebbet cezası verildi. Örgütün İran bağlantısını sağladığı iddia edilen Ali Akbulut, Selahattin Eş, Ahmet Cansız, Aydın Koral ve firari sanık Oğuz Demir gıyabında dava sürüyor.

Mumcu davasında öldürme eyleminden üç sanık cezalandırıldı ama olayın arkasındaki isimler bulunmadı, cezalandırılmadı. 2002'de Yargıtay Necdet Yüksel'e ve Rüştü Aytufan'a müebbet hapsi onadı. 28 Temmuz 2005'te Ankara 11'inci ACM Özmen'e, aynı suçtan ağırlaştırılmış müebbet, Ekrem Baytap'a 15 yıl hapis cezası verdi.

Yedi sanık (Abdulhamit Çelik, Hasan Kılıç, Mehmet Ali Tekin, Mehmet Şahin, Fatih Aydın, Muzaffer Dağdeviren ve Yusuf Karakuş) altı yıla kadar hapis cezası aldı. Sanıklar hakkında Topluma Kazandırma Yasası'na göre indirim yapıldı. Firari sanık Oğuz Demir'in dosyası ayrıldı.

2006'da Yargıtay 9'uncu Ceza Dairesi Özmen hakkındaki kararı onadı. Sanık Baytap'a verilen 15 yıl hapis cezası bozuldu. Diğer sanıkların ise Topluma Kazandırma Yasası'ndan yararlanamayacaklarına işaret edildi.

Ankara 11'inci ACM, 2009'da Tevhid-Selam ve Kudüs Ordusu örgütü mensubu Ali Akbulut, Selahattin Eş, Ahmet Cansız ve Aydın Koral'ın yargılamasına başladı. Sevinç'in istemi üzerine ana davadan ayrılan firari sanık Oğuz Demir dosyası ile bu dosya birleştirildi.

Bu dosya, arada Ankara 11'inci ACM kapatıldığı için Ankara 5'inci ACM'ye aktarıldı. Adı geçen sanıklardan mahkemenin "tutuklanmama garantisi" vermesi üzerine Selahattin Eş yurda döndü ve ifadesini verdi. İddianamede sanıkların Tahran'da yaşadığı ve örgütün İran bağlantısını sağladıkları belirtildi. Firari Oğuz Demir ile birlikte bu sanıklar hâlâ aranıyor.