Murat Yetkin: Dış politikada yaşanan büyük sıkışma ekonomiyi daha da kötü etkileyebilir
Gazeteci-yazar Murat Yetkin, 'kararları etkileme' konumunda bulunan Batılı bir iktisatçının, TL'nin dolar karşısında son değer kaybındaki en büyük etkinin, Türkiye’nin ABD ile Rus S-400 füzeler üzerine yaşanan gerilimin giderek artması olduğunu aktardığını yazdı. Küresel yatırımcıların da, Türkiye’nin Batı dünyasıyla bağlarının 'çatırdadığını' gördüğünü belirten Yetkin "Artık Türk ekonomisinin (ve hukukunun) Batı sistem ve güvencelerinin dışına düşeceği endişesine kapılıyorlar" değerlendirmesinde bulundu.
DUVAR - Türk Lirası (TL), Arjantin Pesosu'yla birlikte dünya genelinde dolar karşısında en fazla değer kaybeden para birimi konumunda. Bu kayıplar, Yüksek Seçim Kurulu'nun İstanbul Büyükşehir seçimini iptal ettiği pazartesi gününden itibaren daha da hızlanarak yüzde 3'ü buldu.
Gazeteci-yazar Murat Yetkin, dış politikadaki gelişmelerin de Türkiye ekonomisi üzerinde önemli etkileri olduğunu yazdı.
Murat Yetkin'in 'yetkinreport'taki, 'Dış politikada yaşanan büyük sıkışma ekonomiyi daha da kötü etkileyebilir' başlıklı yazısının bir bölümü şöyle:
Bir kaç gün önce Türk ekonomisini yakından izleyen ve bu konuda kararları etkileme konumunda bulunan bir Batılı iktisatçı ile konuşuyordum. Dolarda yaşanan son sıçramanın üzerindeki en büyük etkinin İstanbul seçiminin iptal edilmesinden kaynaklanmadığını söylüyordu; O ikinci sıradaydı. Türk lirasının dolar karşısındaki son değer kaybındaki en büyük etki Türkiye’nin ABD ile Rus S-400 füzeler üzerine yaşanan gerilimin giderek artmasıydı bu üst düzey uzmana göre.
Kamuoyu pek farkına varmasa da, YSK’nın İstanbul seçimini iptal ettiği 6 Mayıs günü NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg Ankara’daydı; Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile görüşmeye gelmişti.
O görüşmeden bir sonuç çıkmamıştı. Konu Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun 11 Mart’ta ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ile yapacağı görüşmeye havale edilmişti. Ama tek sorun zaten S-400 de değildi.
....Ve en son, Cumhurbaşkanı Erdoğan 9 Mayıs Avrupa Gününde katıldığı Ankara Ticaret Odası iftar yemeğinde “Türkiye AB üyeliğinde samimi” diyerek kendi kitlesinden dahi cılız alkış alırken, Romanya’da konuşan AB Konseyi Başkanı Donald Tusk, Türkiye’den “AB üyesi Kıbrıs’ın haklarına saygı göstermesini” istiyordu. Erdoğan, bunu bir şekilde dolarla oynayanların Türkiye’yi Anadolu’dan “jiletle kazımak” isteğine bağlıyordu.
Bütün bunlar ne anlama geliyor biliyor musunuz?
Biz fazla ilgilenmesek de, küresel yatırımcılar Türkiye’nin Batı dünyasıyla bağlarının çatırdadığını görüyor, artık Türk ekonomisinin (ve hukukunun) Batı sistem ve güvencelerinin dışına düşeceği endişesine kapılıyorlar.
O nedenle bizim pek ilgilenmediğimiz S-400, F-35, Kıbrıs, AB, İran yaptırımları ve hatta -gülmeyin- “Venezuela altınları Türkiye’de mi?” gibi konular, dışarıda işini ciddiye alan iktisatçılar tarafından şu anda ekonomimiz üzerindeki ciddi risk unsuru olarak görülüyor.
Rusya mı? Rusya, Kıbrıs konusunda Türkiye’nin yanında yer almaz. Birincisi BM Güvenlik Konseyi üyesi, dolayısıyla zaten olanlardan sorumlu. İkincisi, NATO içi çelişkilerin derinleşmesini ister ve Türkiye’nin NATO ile de çelişkisinin artmasında çıkar gözetir. Üçüncüsü, Rus donanmasının Rum Hükümeti ile limanların kullanımı anlaşması var. Dördüncüsü, Güney Kıbrıs kayıt dışı Rus parasının en önemli aklanma merkezlerinden.
Ve bir kötü haber daha. Rusya ile Türkiye’nin Suriye işbirliği İdlib’te Suriye ordusu ile ÖSO arasındaki çatışmalar nedeniyle sıkıntılı günlerden geçiyor.
Dış politikayı Dışişleri’ne bırakılmayacak kadar önemli sayarak akıl küpü danışmanlara bırakma sorumluluğu büyüyor ana fatura ülkenin ve halkın çıkarlarına kesiliyor.
Özetle, dış politikadaki bu sıkışma ekonomiyi daha da kötü vurabilir.