Murat Yurtgül

Murat Yurtgül, 1991’den 2015’e dek sürdüğü hayatında, aşağıdaki paragrafsız blokta söylenen izleri bırakarak veda etti bu dünyaya. 32 yoldaşıyla beraber. Suruç’ta, Kobanê’ye kitap ve oyuncak götürmek üzereyken.

Mehmet Said Aydın msaydin@gazeteduvar.com.tr

Murat Yurtgül, 15 Eylül 1991 doğumlu, Kızıltepeli. İstanbul’a üniversite okumaya gitmiş, psikoloji tahsil etmiş. Talebeliği boyunca hep gayretli olmuş: Daha üniversitenin başında, taze bir psikoloji talebesiyken Soma’ya gidip, bilhassa çocuklara destek vermeye çalışmış. Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği (TODAP) üyesi. Soma’ya da bu derneğin iki üyesiyle beraber gitmiş. Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) çalışanı aynı zamanda. Orada, henüz başlar başlamaz, zor bir meselenin muhatabı oluyor. CİSST’nin başlattığı “Türkiye Hapishaneler Enformasyon Ağı” projesinde “Ağırlaştırılmış Müebbet Hükümlü Mahpuslar” alt ağının temsilcisi olarak çalışıyor. Mahpuslarla mektuplaşmaya başlıyorlar; blog açmak için uğraşıyor, Twitter hesabını yönetecek hemen sonra. Müthiş tutkun olduğu şeyler var. İlki, onun hakkında konuşan herkesin ağız birliği edercesine, gözleri parlayarak hepsinin, sakin sakin anlattığı şey: Okuma tutkusu. Daha lisedeyken İnce Memed’i okuyup çok etkileniyor. O günlerde, arkadaşlarına hararetle İnce Memed’i anlatıyor, kimisine zorla okutuyor da. Yaşar Kemal hayranlığı üniversite yıllarına da uzanıyor. Okul servisinde sohbet ettiği hocasıyla İnce Memed üzerine uzun sohbet ettikten sonra Yaşar Kemal’le tanışmayı ne denli istediğinden bahsediyor. Evine gitmek, ona kitap imzalatmak, biraz sohbet etmeyi çok istemiş. Fakat bu konuşmanın üstünden birkaç gün geçmeden, Yaşar Kemal’in öldüğü haberi geliyor. Üzüntüsünü aynı hocasıyla paylaşıyor, “Kadere bakın hocam,” diyerek. Hocası, “Ne yaparsın, hayat...” diye yanıtlıyor onu. Şiir çok seviyor. Anadili Kürtçenin şairlerine, bu şairlerin içinden hemşerisi olan Rênas Jiyan’a, Rênas Jiyan’ın şiirleri içinden de “Pakrewan” olana tutkun. Arjen Arî’yi de, Turgut Uyar’ı da çok seviyor. Arkadaşlarına sürekli kitap okumalarını telkin ediyor, kız kardeşlerini sık sık yoklayıp neler okuduklarını soruyor. Üniversite talebeliği sırasında, kitap almanın türlü yollarını keşfetmeye çalışıyor. Bu uğurda, bir yayınevine gidip, durumunu uzun uzadıya anlatıp muhataplarını ikna ediyor ve ona bir “kitap bursu” bağlanıyor. Bunu duyup fikirden çok etkilenen hocaları başka yayınevleriyle de ilişki kurması için önayak olmaya çalışıyorlar ama Murat, paranın hocaları tarafından ödeneceği kokusunu alınca hemen cayıyor bu fikirden. Anadilini okul koridorunda konuşabildiği ve okul koridorunda anadillerini her konuştuklarında tuhaf nazarlara maruz kalan hocasından da üç kitap “yürütüyor”. Sorun şu ki, Kürtçede “Diz ji diza dizî, erd û ezman lerizî” diye müthiş tabir edilen durum yaşanıyor. Hırsız hırsızdan çalarsa dünya titrer; hocası kendini ‘90’ların öğrenci yurtlarının en hızlı kitap hırsızlarından biri olarak tarif ediyor. Murat, yaşına başına bakmadan bu deneyimli kitap hırsızından üç kitap aşırıyor. Okulunda bir Kürt edebiyatı sempozyumu düzenlemek için emeğini koyuyor, arkadaşlarıyla beraber, oldukça doyurucu bir sonuç çıkarıyorlar ortaya. Bir sonraki hedefleri sempozyumu beynelmilel hale getirmek. Oraya çağırdıkları konuşmacılardan Selim Temo, sonradan Murat üzerine bir yazı kaleme alacak. Türkçede sevdiği yazarların başında Yaşar Kemal geliyor ama onunla kalmıyor elbette. Tezer Özlü’yü, Atay’ı, Barış Bıçakçı’yı da seviyor. Ahmed Arif’e, Turgut Uyar’a, Cansever’e de bigane değil. Bir arkadaşı, hassaten Uyar’ı çok sevdiğinden bahsediyor. Kitap iptilasının yanında, bir de yemek düşkünlüğü ve merakı var. Babasının ek kartıyla üç restoranda yemek yedikten sonra damağının emrine girdiğini ve dolayısıyla beğenisinin inceldiğini iddia eden geçkin hedonistler gibi değil, gerçek bir düşkünlük ve merak onunki. Referansı anne yemeği. Üzerine konuşmaktan, bizatihi yemekten ve mutfağa girip nice emek sonucunda sofra donatmaktan müthiş hoşlanıyor. Liseden beri arkadaşı olan üniversite arkadaşını evine, yemeğe davet ettiğinde, arkadaşı faraza birkaç saat önce bir şeyler atıştırmışsa çok bozuluyor, gönül koyuyor, saygısızlığa uğradığını düşünüyor. Çünkü o, karşıdakine saygı gösterme yollarından biri olarak tarif ediyor yemek yapmayı, sofra donatmayı. Soma’da, katliamdan sonraki destek seyahatinde bile yol arkadaşlarıyla gittikleri restoranda, kadın emekçilerle uzun uzun annesinin yemekleri üzerine konuşuyor. Onlara, o esnada yedikleri yemeği nasıl pişirdiklerini soruyor, yeni pişirişler öneriyor, baharatlardan bahis açıyor. Bir diğer tutkusu boynuna doladığı yeşil şalı. Gene bir arkadaşı, “Onunla özdeşleşmiş gibiydi o şal ve ona çok yakışırdı,” diye tarif ediyor. Tiyatro ve sinemaya düşkün. Daha lisedeyken, sahnedeki oyunundan çok etkilendiği için onunla tanışan arkadaşı, yıllar içinde en yakın arkadaşlarından biri oluyor. Yukarıda bahsi geçen “eve davet edildiğinde atıştırmışsa bozulduğu” arkadaşı da aynı arkadaşı. CİSST’den bir arkadaşına da ısrarla Kurosawa izlemesini salık veriyor. Oradaki arkadaşlarından biri de, ofisin nispeten tenha olduğu ve müzik dinleyebildikleri bir gün, Murat’ın Ciwan Haco dinlediğinden ve onunla da şarkıyı paylaştığından söz ediyor. Şarkı, “Tu xatûna li ser text î” diye başlayan “Xatûn” şarkısı. Çok iyi bir masa tenisi oyuncusu. Esas büyük sevgisi çocuklara. Sokakta gördüğü çocukla, Soma’da gördüğü çocuğa aynı hassasiyet ve tebessümle yaklaşıyor. Kürt arkadaşlarını, İstanbul Taksim’de bulunan yılların kitapçısı Medya’ya götürüp Selahattin Abi’yle tanıştırıyor ve gene tebessümle “Bu abiyle iyi geçinin,” diyor. Çocukları, ana dilini, edebiyatı, dayanışmayı, tebessümü, insanları çok seven bir insan Murat. 15 Eylül 1991 doğumlu. Kızıltepeli.

Murat Yurtgül

Buraya kadar hiç paragrafı yok yazının. Blok olarak var. Dostlarının, hocalarının, yoldaşlarının, iş arkadaşlarının, internet sözlüklerinde nickname ile yazanların, hakkında yazılmış yazıların ışığında yazıldı. Kızıltepeliliği, meğer bizim sohbet edişimiz, Suruç’u haber alma ânı, Sıma, Suruç, Ankara, Diyarbakır, Sultanahmet, Nusaybin, Sur, Derik; büyük laf gayretleri, duygulu sözler ve dahası yok. Murat Yurtgül, 1991’den 2015’e dek sürdüğü hayatında, yukarıdaki paragrafsız blokta söylenen izleri bırakarak veda etti bu dünyaya. 32 yoldaşıyla beraber. Suruç’ta, Kobanê’ye kitap ve oyuncak götürmek üzereyken. Diyeceklerim bu kadar olsun. Öyle de olsun.

Bu kısım, adlı adınca kendi cümlem olsun. Öyle de olsun.

Murat, kekê min, em pir bêriya te dikin Pakrewano.

Tüm yazılarını göster