Murder King sahnede: Korkmadan, susmadan, durmadan…

Murder King, doğru bildiğini sakınmadan söylüyor. Sözleri, müzikleri kadar sert. Akıllarına geleni süzgeçten geçirmeden şarkıya aktarıyorlar, “laf olsun” diye söylemiyorlar. Bu, hele ki bu dönemde bulunmaz nimet. Muadillerini düşündüğümüzde değerleri daha da iyi anlaşılıyor: Tuhaf ve ağdalı aşk şarkıları yazan, bunları brütal vokalle söylediklerinde metal yaptıklarını sanan nice topluluğun ortalıkta dolandığı dönemde bu müziğin yapısına ve kavgasına uyan şarkılarıyla dikkat çeken Murder King için söylediklerim az bile kalıyor.

Murat Meriç mmeric@gazeteduvar.com.tr

2019 yılının sonlarına yaklaşıyoruz. Noel duyuruları ve yılbaşı promosyonları başladığına göre az zamanımız kaldı. Sahiden öyle: Geldi, geliyor derken yıl bitti bile! Son iki ayda şüphesiz bizi şaşırtan şeyler yaşanacaktır ama dönüp baktığımızda heyecanlı durumlarla karşılaşıyor olmak, yılın görece güzel geçtiğine işaret. Kendi adıma güzel geçtiğini söyleyebiliyorum çünkü her şeyden önce yeni kitabımı bitirdim. Çilingir sofrasına eşlik etmesini arzuladığım şarkı listelerinden ve o listeleri dolduran (kimi anason kokulu) şarkıların hikâyelerinden müteşekkil “Hayat Dudaklarda Mey”, Anason İşleri Kitapları etiketiyle iki gün önce raflarda yerini aldı. Kitap hakkında ilerleyen günlerde çok konuşacağım için onu şimdilik bir kenara koyuyorum ama kitapta olmasını istediğim bir şarkıyı şuracığa iliştirecek, bugünkü yazıyı onun üzerinden kuracağım.

Şarkımız, “canlı akustik” kaydedilen Murder King şarkısı “Ben Her Gün Artık Sen”. Kitaba girememe sebebi basit: 11 Ekim’de yayımlandı. Kitap baskıdan çıkmak üzereydi ve mühim son dakika haberleriyle karşılaştığımızda kullandığımız eski usul cümleyi kurmak yani “baskıyı durdurun” demek için çok geçti. Topluluğun solisti Fırat Öz, şarkıyı, “Hep bağır hep çağır nereye kadar… İnsan gibi şarkı söylemek de nasip oldu” cümlesiyle sundu, dinlemeye başladığım an heyecanlandım ve art arda defalarca dinledim. Hâlâ dinliyorum. Söyledim: Kitap baskıya girmeseydi ya da bu şarkı, bu hâliyle, kitaba müdahale edebileceğim bir zamanda yayımlansaydı onu da çilingir sofrasının kıyıcığına iliştirirdim. Yeri bile belli: Hayko Cepkin’in “Sıkı Tutun” şarkısından önce, Replikas’ın “Seyyah”ından sonra. İkinci alternatif, Pilli Bebek şarkısı “Eylül Akşamı” sonrası. Bu belki de daha anlamlı olurdu, zira oraya koysaydım, takip eden şarkı, 12 Eylül’ü ve o dönem yaşanan yıkımı en iyi anlatan şarkılardan biri olan “Lan N’oldu” olacaktı. Efsane Kramp şarkısından önce sakinlemek ve onları tanımamıza vesile diğer Murder King şarkılarına selam çakmak şahane olurdu.

Vokalde ve gitarda Fırat Öz, gitar ve geri vokalde Össan Deneç, bas gitarda Can Yücel Korkut, davulda Onur Akça’dan oluşan Murder King, son dönemin sağlam topluluklarından. Gezi direnişi sonrasında yayımladıkları ilk albümleri “Gürültü Kirliliği”, yaşadıklarımızı anlatan cesur şarkılardan oluşuyordu. Topluluk, bu şarkıları bıkmadan, usanmadan ve en önemlisi korkmadan söyledi. Açılan davalara, karşılarına çıkan yasaklara rağmen yolunda ilerledi, bir adım gerilemedi. Gerilemek ne, koştu bile! İçinde bulunduğumuz yılın 3 Mart günü duyurusu yapılan, 15 Mart’ta CES Yapım Reklam ve Prodüksiyon etiketiyle piyasaya verilen “Fiyasko”, bu koşunun sonunda alkışlarla elimize aldığımız albüm oldu. Sizi bilmem ama bana bilmeden verilmiş en güzel doğum günü hediyelerinden biriydi bu.

Murder King, konserlerde de şahane. Geçtiğimiz iki hafta içinde İstanbul, Ankara, Eskişehir ve İzmir’de hayranlarıyla buluşan ekip, bu yıl Zeytinli Rock Festivali’nin heyecanlı konserlerinden birine imza attı. Koşarak gittiğim, heyecanla dinlediğim konserlerden biriydi bu. Festivalin açılış konseriydi ve sıcağa, erken saate rağmen ana sahnenin önünü, festivaldeki pek çok konserden daha çok insan doldurmuştu. Açıkçası, Murder King’i o saatte sahneye çıkartmak en yanlış tercihlerden biriydi ama fark etmedi: Başta ben, hayranları onları dinlemek için yine oradaydı. O gün, sadece festivalin değil bu yılın en güzel konserlerinden birine imza attılar. “İyi ki oradaydım” dediğim konserlerden biriydi.

Bu ilk heyecan değil elbette. Bir dönem Taksim Dorock sahnesinde 23.59’da başlayan ve sabahın ilk ışıklarına kadar süren maraton konserlerini izlerken de aynı hislerle dolardık. O zamanlar kenara çekilir, sessiz sedasız konserleri izlerken bugün en öne geçiyorum ve heyecanla şarkılara eşlik ediyorum.

Heyecanımın sebebi, az önce altını çizdiğim cesaretleri. Murder King, doğru bildiğini sakınmadan söylüyor. Sözleri, müzikleri kadar sert. Akıllarına geleni süzgeçten geçirmeden şarkıya aktarıyorlar, “laf olsun” diye söylemiyorlar. Bu, hele ki bu dönemde bulunmaz nimet. Muadillerini düşündüğümüzde değerleri daha da iyi anlaşılıyor: Tuhaf ve ağdalı aşk şarkıları yazan, bunları brütal vokalle söylediklerinde metal yaptıklarını sanan nice topluluğun ortalıkta dolandığı dönemde bu müziğin yapısına ve kavgasına uyan şarkılarıyla dikkat çeken Murder King için söylediklerim az bile kalıyor.

Topluluk, 2010 yılının Temmuz ayında “Marka” adlı bir EP yayımlamıştı. “Gürültü Kirliliği”, 3 Mart 2014 tarihinde dinleyiciyle buluşan ilk göz ağrısı. Bu yılın mahsulü “Fiyasko” ise, içinde İngilizce şarkılar da barındıran bir albüm. Açılışta dinlediğimiz ateş eden şarkı “Alert”ten albüme adını veren “Fiasco”ya uzanan bu şarkılar, topluluğun ne kadar da güçlü olduğunu bir kere daha bize gösteriyor. “Ben Her Gün Artık Sen” ve “İnsanlar”, dört Türkçe şarkıdan ikisi. Diğer iki, önemli. “Bizler Özgürüz”de karşımıza çıkan “susmayız / korkmayız / kaçmayız anne”yi topluluğun mottosu olarak algılamak mümkün. Sadece bu değil, şunu da yanına yerleştireyim: “Bizler özgürüz / Kalıplara girmeyiz / Yasaklarla sinmeyiz / Yakılmakla bitmeyiz / Vurulmakla ölmeyiz…” Şarkının içinde geçen “Farklı ol / Kendin ol / Çare yok” dizeleri ve sonundaki “Korkma!”, dinleyicilere yönelik sözler gibi tınlıyor ama aslında hepimiz, kendi kendimize bunları tekrarlamalıyız. “Facia”nın sonunda karşımıza çıkan dizeleri de: “Kalk / İste / Karar sende / Bitsin bu facia / Kalmaz bu düzen yavşaklara // İste, biter bu facia!”

Bir kere daha, üzerine basa basa yineleyeyim: Murder King, Türkiye tarihinin en şahane metal topluluklarından biri. Kimine göre birincisi –ki ben de bu değerlendirmeye yakınım. Bütün zamanlar söz konusu olduğunda akıl karışabilir ama son dönemi göz önüne alırsak her koşulda ve rakipsiz olarak ipi göğüslüyorlar. Bu bahiste, topluluğa bugüne kadar emek vermiş kimi isimleri anmak elzem: Kurulduğu yıllarda topluluğun sesi olan Özgür Özkan, sonraki yıllarda vokale geçen Can Uzunallı, arada kısa bir süre aynı görevi üstlenen Ufuk Özyurt, kurucu kadroda yer alan Alper Tabakçılar ve topluluğun isim babası Arın Baykurt. Birkaç yıl önce aynı platformda [Allianz Motto Müzik] yan yana durduğumuz Onur ve Fırat’a da bu vesileyle selam çakmış olayım.

Bitirmeden bir de konser haberi vereyim: Murder King, 26 Ekim’de Bursa’da Şarlo Stage sahnesinde olacak. Muhtemelen onları bir kere daha izlemek üzere ben de yollara düşeceğim. Kapak tasarımını Oğuzhan Zeytinoğlu’nun yaptığı CD’ye ve özel tasarımlı tişörte kavuşmak için başka bir yol görünmüyor önümde. Elbette bunlar bahane: Murder King şarkılarına eşlik etmek, onlara eşlik edenlerle yan yana olmak ve o güzelim şarkıyı, yazıya bahane olan “Ben Her Gün Artık Sen”i canlı dinlemek, bu yılın heyecanlı hadiseleri arasında anacağım başka bir hatıraya dönüşecek.

Tüm yazılarını göster