Musa Anter davasında zaman aşımı riski: Katiller hâlâ aramızda

Musa Anter cinayeti zaman aşımı riskiyle karşı karşıya. Avukatlar, mahkemenin insanlığa karşı suç olarak dosyayı ele alması gerektiğini belirtirken Dicle Anter, “Katiller hâlâ aramızda” dedi.

Abone ol

ANKARA - Kürt yazar ve gazeteci Musa Anter’in Diyarbakır’da katledilmesinin üzerinden 29 yıl, 11 ay, 21 gün geçti. Cinayetin ardından başlayan ve uzun yıllar süren soruşturmada Anter’i öldürenler bulunamadı, dosya kapatıldı. Daha sonra Anter’e ilişkin cinayet davası, 1990’lı yıllarda Kürt illerinde JİTEM tarafından işlenen zorla kaybetme ve katliamlarla ilgili yürüyen JİTEM ana davası ve 1993 yılında ‘Yeşil’ kod adlı Mahmut Yıldırım tarafından öldürülen Ayten Öztürk cinayetiyle birleştirildi ve bu yargılama Ankara 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam ediyor.
 
15 Eylül 2022 günü saat 09.10'da görülecek 36’ncı duruşmanın Musa Anter cinayeti bakımından son duruşma olacağı, 20 Eylül günü geldiğinde dava ayrılarak hakkında zamanaşımı nedeniyle düşme kararı verilmesi bekleniyor.

Avukatlar “insanlığa karşı suç” kapsamında yargılamanın sürmesini ve zaman aşımına uğramaması gerektiğini ifade ederken, Musa Anter’in oğlu Dicle Anter, “Ankara’ya kalbi kırık, devlet ve adalet sistemine kızgın, siyasi cinayetin böyle sonuçlanmasının üzdüğü duygularla geliyorum” dedi.

‘TÜRKİYE SANIK AYGAN’IN BİR YANDAN İADESİNİ İSTİYOR BİR YANDAN DA HİÇBİR ŞEY YAPMIYOR’

Hafıza Merkezi’nden avukat Esra Kılıç’a göre Musa Anter’in ölümüne ilişkin dava ısrarlı takip edilmesine rağmen idari ve adli makamların engellemeleriyle karşılaşıldı. Davayı tıkayan ve zaman aşımına getiren en önemli noktanın, İsveç’te siyasi mülteci olarak yaşayan sanıklardan Abdülkadir Aygan’ın ifadesinin alınamaması olduğunu belirten Kılıç, “Türkiye’nin İsveç’ten NATO üyeliği kapsamında iadesini istediği kişilerden biri de Abdülkadir Aygan. Türkiye bir yandan iadesini istiyor bir yandan da davaya ilişkin hiçbir yazışma yapmıyor ve Adalet Bakanlığı süreci tıkıyor. AKP’li Orhan Miroğlu da bu davanın müştekilerinden birisi fakat o da Adalet Bakanlığı nezdinde hiçbir itekleme yapmıyor” dedi. 

Anter davasının sürüncemede kalan, cevapları alınamayan bir dava haline geldiğini ifade eden Kılıç, “30 yıllık süre, 20 Eylül 2022’de dolacak. 15 Eylül’deki duruşma büyük ihtimal Musa Anter cinayeti davası bakımından son duruşma olacak” dedi. Kılıç sözlerini şöyle sürdürdü: “90’lı yıllardaki zorla kaybetme ve hukuk dışı infazlarla ilgili açılan dava ve soruşturmalarda ilk defa bir dava 30 yıllık zaman aşımına uğramış olacak. Burada verilecek karar bundan sonra JİTEM Ana davası gibi davalarda da verilecek."

‘İNSANLIĞA KARŞI SUÇLARDA ZAMAN AŞIMI OLMAZ’

Sanık avukatlarından birinin geçtiğimiz duruşma kendisine, “Avukat hanım bu dava zihinlerde bitti, siz boşuna çırpınıyorsunuz” dediğini aktaran Kılıç, 15 Eylül’de görülecek davada avukatların mahkeme heyetinden, “İnsanlığa karşı suçlarda zaman aşımı uygulanmaz. Bu davada zaman aşımı uygulamayın. Abdulkadir Aydan’ın ifadesini alın ve dosyada karar verin” talebinde bulunacaklarını söyledi.

‘ZAMAN AŞIMININ KESİNLİKLE İŞLETİLMEMESİ GEREKİYOR’

İnsan Hakları Derneği Eş Başkanı ve dava avukatlarından Öztürk Türkdoğan, gözaltında kayıplar, faili meçhul cinayetler ve köy yakmalarla ilgili Türkiye’nin Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nde nitelikli izleme altında olduğunu hatırlattı, “AİHM’in Türkiye aleyhine çok sayıda kararı var. Bu nitelikli izleme hâlâ devam ediyor” uyarısında bulundu.

Anter cinayetinin aydınlatılamadığını ve bu tarz cinayetlerin silsile olarak devam ettiğini söyleyen Türkdoğan, “Bunlar tekil olaylar değil. Dolayısıyla insanlığa karşı suç olarak ele alınması gereken bir suç tipi var. Bu nedenle zaman aşımının kesinlikle işletilmemesi gerekiyor. Davanın sürdürülmesi gerekiyor” diye konuştu. 

Demokratik kamuoyunun duruşmaya katılımının sağlanması gerektiğini ifade eden Türkdoğan, “Biz aynı şeyleri defalarca mahkemede ifade ettik ve ifade etmeye devam edeceğiz. Yurt dışında bulunan Abdulkadir Aygan tetikçilerden. Onun ifadesinin alınmasıyla ilgili evrak yıllarca sürüncemede bırakıldı. O işlemin de Türkiye ve İsveç makamlarının iş birliği yapıp, hiç değilse ifadesinin alınıp duruşmaya gönderilmesi gerekiyor. Cinayetin aydınlatılması noktasında katkısı olabilir” ifadelerini kullandı. 

‘ADALET VE HUKUK SİSTEMİ BOZUK OLDUĞU İÇİN BÖYLE BİR SONUÇLA KARŞI KARŞIYA KALIYORUZ’

Musa Anter’in oğlu Dicle Anter bugüne kadar Ankara’daki davaların tümüne katılım sağladı. Zaman aşımı öncesi son duruşma olması beklenen davaya, “Ankara’ya kalbi kırık, devlet ve adalet sistemine kızgın, siyasi cinayetin böyle sonuçlanmasının üzdüğü duygularla geliyorum” ifadeleriyle katılacağını belirten Anter, yargılama sürecine dair eleştirilerini şu sözlerle dile getirdi: 

“Hâlâ ifadeleri alınmayan insanlar var. Abdulkadir Aygan bunlardan bir tanesi. Orhan Miroğlu’nu bundan sonra tanık değil sanık olarak görüyorum. Bu kadar devlet tarafından işlendiği belli bir cinayette en büyük delil Kutlu Savaş’ın raporunda geçiyor. ‘Musa Anter’in öldürülmesi bir hataydı, bu işin felsefesiyle uğraşıyor’ diyen devletin raporu var. Bu bile cinayetin kimler tarafından işlendiğinin bir ip ucudur. Türkiye’de adalet ve hukuk sistemi bozuk olduğu için maalesef böyle bir sonuçla karşı karşıya kalıyoruz."

‘KATİLLER HÂLÂ ARAMIZDA’

Babası Anter’in katledilmesi ve benzer davalarda zaman aşımının olmaması gerektiğini, bunun “insanlık suçu” olarak ele alınması gerektiğini ifade eden Dicle Anter, “24 Ocak’ta Uğur Mumcu cinayeti, arkasından 2 Temmuz Sivas Katliamı’nın zaman aşımı olacak. Bunlar faili belli, zaman aşımına uğrayacak cinayetler” dedi. 

"Ülkücü mafya" olarak nitelendirilen organize suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı'nın yakın zamanda MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile kol kola yürüdüğü fotoğrafı anımsatan Dicle, "Bir mafya lideri. Nasıl böyle bir şey olur? Sen böyle bir dünyada adalet ve hukukun işleyişini nasıl beklersin?” diye sordu. Anter, duruşmada mahkeme heyetine ifade edeceği sözleri ise şu şekilde aktardı: 

“Duruşmada etkin bir soruşturma yapılmadığı için zaman aşımını kabul etmediğimi söyleyeceğim. Sonraki yargı süreçlerinde Yargıtay’a ve Anayasa Mahkemesi’ne başvuracağız. İç hukuk yolları tükenince de AİHM’e gideceğiz. AİHM’de Türkiye bir kere cezalandırılmıştı. Bizim parayla işimiz yok. Parayı verdiler ne oldu? Cezaları bitti mi? Katiller hâlâ aramızda. O katiller Hrant Dink, Tahir Elçi gibi insanları aramızdan aldılar. Türkiye’ye hukuki yönden sert bir ceza verilmesi gerektiğini düşünüyorum.”