Musa Anter’in kızından vasiyet

Musa Anter, katledilişinin 24. yılında Nusaybin’in Akarsu beldesinde mezarı başında anıldı. Anma için gelenleri, babasının bahçesinde ağırlayan Rahşan Anter, bir vakıf kurmaya çalıştıklarını anlatırken vasiyetini de açıkladı.

Abone ol

DUVAR - Defneden kaysı ağacına pek çok ağaç var büyük bahçede. Ama daha çok nar ağaçları var. Kaysılar tükeneli çok olmuş, defne müthiş kokuyor ve nar ağaçlarında olgunlaşmayı bekleyen sayısız nar. Ağaçların tümünü Musa Anter dikmiş bahçeye.

Diyarbakır’dan, Mardin’den, Nusaybin’den gelen küçük bir kalabalık, bu geniş bahçede, ağaçların gölgesi altındaki Musa Anter’in anıt mezarı başında toplanmışlar. Aralarında Musa Anter’in çocukları Anter Anter ile Rahşan Anter de var.

24 YIL SONRA

Bu mütevazı kalabalık, Musa Anter’in katledilişinin 24. yılı için bir araya gelmiş. Mezarı başında, Musa Anter’in Kürt siyasetine ve basınına katkılarından söz ediliyor. Sonra Musa Anter’in konukları bahçeye dağılıyor. Kişisel eşyalarının ve fotoğraflarının sergilendiği evi, bahçeyi ve sonradan inşa edilen Musa Anter evini geziyorlar.

Hem Anter Anter hem de Rahşan Anter, gazetecilerle özel söyleşiler yapıyorlar. Siyah üzüm veren güzel bir asma ağacının altına uzunca bir masa konmuş. Kuru pastalar, kurabiyeler, şekerler var masanın üstünde. Birkaç delikanlı, masanın yan tarafındaki semaverden çay servisi yapıyor konuklara.

Anter Anter

24 yıl önce Musa Anter Diyarbakır’ın Seyrantepe Mahallesi’nde öldürüldüğünde yeni doğmuş çocuklar büyümüş, onun Akarsu (Sitîlîlê) köyüne gazeteci olarak gelmişler. Kitaplarını okudukları Anter'in, bahçesine, yatıp uyuduğu daracık sedire, fotoğraflarına bakıyorlar; bahçedeki insanlara mikrofon uzatıp onunla ilgili bilgi almaya çalışıyorlar.

MUSA ANTER DAVASI

Kültür Festivali’ne katılmak üzere geldiği Diyarbakır’da tuzağa düşürülerek katledilen Musa Anter, 72 yaşındaydı. Defalarca hapis yatmış, işkenceler görmüş, hakkında onlarca dava açılmıştı. Öldürülünceye kadar yazdığı Özgür Gündem’in en çok okunan yazarıydı. Genci yaşlısı bütün Kürtler için Apê Musa’ydı (Musa Amca).

Musa Anter katledilişine ilişkin açılan davada failler bulunmadı. Dava zaman aşımına uğrayacakken, 5 Temmuz 2013’te Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen JİTEM davası ile Musa Anter cinayetine ilişkin Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen dava birleştirildi.

Sanıklar Mahmut Yıldırım (Yeşil), hakkında yakalama kararı bulunan Abdulkadir Aygan (Aziz Turan) ve emekli Albay Savaş Gevrekçi ile tek tutuklu sanık Hamit Yıldırım, "Taammüden cinayet işlemekten” ağırlaştırılmış ömür boyu hapis, "Halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvikten” de 20 yıla kadar hapisle yargılanıyor.

SOYUKAYA TANIK OLARAK DİNLENECEK

Sanık avukatlarının talebiyle dava, “güvenlik gerekçesiyle” Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi'ne nakledildi.

20 Eylül 2016’da, davada yeni bir gelişme yaşandı. Dava kapsamında, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Kültürel Miras ve Turizm Daire Başkanı Nevin Soyukaya ile yazar Samet Aydın “tanık” sıfatıyla ifade vermeleri istendi. İfadenin, Ankara’daki mahkemenin talimatıyla, 21 Eylül Çarşamba günü, Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde alınacağı öğrenildi.

Soyukaya, 20 Eylül 1992 tarihinde düzenlenen Kültür Festivali’nde görevli olduğunu, ancak 24 yıl aradan sonra ilk kez tanık olarak ifadesine başvurulmasını şaşkınlıkla karşıladığını söyledi.

Birleştirilen JİTEM Ana davası ve Musa Anter davasının 3’üncü duruşması, 26 Eylül’de Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek.

'APÊ MUSA’NIN BAHÇESİNDE

Musa Anter’in katledilişini, mahkeme süreçlerini düşünürken yavaş yavaş boşalıyor bahçe. Rahşan Anter sarılıp öpüyor konuklarını. Yıldönümü nedeniyle yaşadığı İzmir’den kalkıp gelmiş Akarsu’ya. Elinde bir bastonla yürüyor olmasına rağmen çok güçlü görünüyor. Önündeki şeker kasesinden aldığı şekerleri uzatıyor masanın etrafında oturanlara. Konuklarını yolcu eden Anter Anter de gelip katılıyor bize. Çay servisi yapan gençlere seslenip “Herkese çay ver” diyor. Sonra masadaki kurabiyeleri uzatıyor, “Yesenize yahu” diyerek.

Anter Anter yerinde duramayan bir insan. Her şeye yetişmeye çalışıyor. Bu nedenle iki dakika masada oturuyorsa beş dakikayı başka işlerle ilgilenerek geçiriyor.

KIZ ÇOCUĞA POZİTİF AYRIMCILIK!

Rahşan Anter’e babasıyla ilişkilerini soruyorum. “Erkek kardeşlerimden ayrı tutardı beni. Bana sevgisi başkaydı. Küçücük bir çocukken, kendi elleriyle çay hazırlardı bana. Bunu evdeki misafirlerin yanında yapardı üstelik, ‘Önce kızımın çayı’ diyerek. Bunu bilinçli yaptığını düşünüyorum. Çünkü evdeki misafirler Hakkari’den, Iğdır’dan, Mardin’den gelmiş olurdu ve onlara kız çocuklarını erkek çocuklardan ayırmamak gerektiğini pratik yoldan gösterirdi.”

Rahşan Anter ilk kez 15 yaşındayken gelmiş Akarsu’ya. “Türkiye İşçi Partisi’nin seçim çalışmalarını yürütmek için Mardin’e gelecekti. Ben de ısrar ettim onunla gelmek için. Suadiye’de büyümüşüm, buraya göre ‘açık’ giyiniyorum. Kıyafet seçerken babam, ‘Kızım rahatsız olmayacağın elbiseler seç’ demişti. Hiçbir zaman ne giyeceğime karışmamıştı. Aslında yine karışmıyordu, sadece insanların bakışlarından rahatsız olabileceğimi düşünerek böyle bir uyarıda bulunmuştu.”

Musa Anter'in mezarı

Rahşan Anter’in bir de köyde ata binme macerası var ki, bu da Musa Anter’in kadına bakış açısını anlamak açısından önemli. “Kenarları çok geniş, havalı bir şapkam vardı. Köye gelirken babam sıcaktan korunmam için bu şapkayı almamı istemişti, ben de almıştım. Babam yokken ata bindim, köyde at koşturuyorum. Kadınların ata binmesine alışık değil köylüler, babam gelince hemen yetiştirmişler, ‘Kızın ata biniyor’ diye. Babam onlara, ‘Başında şapkası var mıydı’ diye soruyor. ‘Vardı’ cevabını alınca, ‘Tamam o zaman’ diyor, ‘Güneşten korunmuşsa mesele yok.’”

NAZLI ILICAK HİKAYESİ

Söz konusu Musa Anter olunca esprili bir hikayesi mutlaka hatırlanır. Rahşan Anter, babasının centilmenliğini, kendisinden dinlediği şu hikaye ile anlatıyor: “Büyük otellerden birinde bir panel varmış. Panelistlerden biri de Nazlı Ilıcak. Babam da davetliler arasında. Nazlı ılıcak konuşmasının bir yerinde ‘Türkiye’de en fazla 5 bin Kürt var’ diyor. Babam müdahale ediyor, ’20 bin Kürt var’ diyor. Tartışıyorlar tabi. Sonra babam Ilıcak’a durakta bekleyen bir delikanlıyla bir genç kadın arasında geçen bir hikaye anlatıyor. Diyor ki, delikanlı kızın gözlerini övmüş, kız terslemiş onu. Sonra dudaklarını övmüş, kadın bu sefer delikanlının dizini tekmelemiş. Delikanlı, ben yukarıdan başladım, sen aşağıdan, gel orta yerde buluşalım, demiş. Biz de Kürtlerin nüfusu konusunda orta bir yerde buluşalım’ demiş Ilıcak’a. Salondakiler gülmüşler bu espriye, ama tabi Nazlı hanım fena bozulmuş. Panelden sonra kokteyl var. Babam bir tabak hazırlıyor, içecek bir şeyler de alıp Nazlı hanıma götürüyor. Az önce fena tartıştınız, diyenlere de babam, ‘O konuda her zaman tartışırım, ama bir kadına saygısızlık yapmam, incitmem, cevabını vermiş.

MUSA ANTER VAKFI

Anter kardeşler uzun zamandır babaları adına bir vakıf kurmak istiyorlar. Bunun için hukukçuların ve siyasetçilerin desteğine ihtiyaçları var. Sohbete katılan Anter Anter açıyor konuyu. “Babamın İstanbul’da kurduğu Dicle Fırat Talebe Yurdu vardı. Onun adına bir vakıf kurabilirsek böyle bir yurt kurmayı düşünüyoruz. Çocukların barınacağı, eğitim olanaklarının sağlanacağı bir yer, bir müze, bir kütüphane düşünüyoruz. Kürtlerin Apê Musa’sını bu şekilde layıkıyla yaşatabiliriz. Biz üç kardeş her şeyimizi bu vakfa harcamaya hazırız. Ama bürokratik engelleri aşamıyoruz.”

Karanlık çöküyor bahçeye. Anter Anter “Yemek hazırlamam lazım” diyerek mutfağın yolunu tutarken, Rahşan Anter onun aşçılığını övüyor.

Sohbete, Apê Musa hikayelerine doyum olmuyor, ama yola çıkmamız lazım. Bizi yolcu etmek için bahçe kapısına kadar gelen Rahşan Anter, vakıf meselesini hatırlatıyor. “Bu benim vasiyetimdir çocuklar” diyor, “Belki ben görmem ama, Musa Anter’in siyasi, kültürel mirasını yaşatacak bir vakıf mutlaka olmalı.”