Mustafa Akıncı: İkinci Tayfur Sökmen olmam

KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Duvar'a verdiği özel röportajda Rum kesiminin “Enosis anması” kararını geri çekmesi gerektiğini söylüyor. Akıncı Anastasiadis'in beyninin 'ikiye bölündüğünü' savunuyor.

Abone ol

LEFKOŞA - Kıbrıs’ta önemli gelişmelerin gündeme geldiği bir süreçte KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı son gelişmeleri Duvar’a değerlendiriyor. Son günlerde Kıbrıs Meselesinde yaşanan dalgalanmalardan Kıbrıslı Rum lider Nikos Anastasiadis’i sorumlu tutan Akıncı, Kıbrıs Rum tarafının bir an evvel geçtiğimiz günlerde gündeme getirmiş olduğu “Enosis anması” kararını geri çekmesi gerektiğini vurguluyor. Kıbrıs Meselesinin nihai halli için halihazırda fazla zamanın olmadığını belirten Akıncı, yakın zamanda Kıbrıs’ın açıklarında yeni bir gerginlik ekseninin gündeme gelebileceği uyarısında bulunuyor. Kıbrıs’ın kuzey kesiminin Türkiye’ye ilhakı seçeneğini geçersiz gören Akıncı, Duvar’a yaptığı açıklamalarına ikinci bir “Tayfur Sökmen” olmayacağını belirtiyor.

'KÜÇÜK PARTİ MECLİSİ PEŞİNDEN KOŞTURABİLİYOR'

“Enosis” ile yeni gelişmenin Kıbrıs Türk tarafında yaratmış olduğu atmosfer nedir? İlkin bu konuyu biraz açmanızı isteyecektim.

Elam’ın öncülüğünde güneydeki mecliste alınan karar Kıbrıs Türklerinde büyük bir hayal kırıklığı ve infial yarattı. Bunun nedenlerinin iyi anlaşılması lazım. Ayrıca benim yaptığım çağrıdan sonra sayın Anastasiadis’in, konuyu hafife alarak verdiği, “tarihi bir olaya atıftır, konuyu büyütmeyin, sizde de şunlar şunlar vardır” türündeki, karşı saldırı mahiyetindeki cevap maalesef bir o kadar daha fazla hayal kırıklığı yaratmıştır. Olayın birçok boyutu var. Bu olay bize İngiltere’deki UKİP olayını anımsattı. UKİP küçük bir parti. Ancak Brexit olayını öyle bir noktaya getirdi ki mecliste büyük bir çoğunlukla karar aldırdı. Brexit bu şekilde gerçek haline geldi.

Bu son olayda sizi en çok endişelendiren mesele nedir?

Bu olayda bizi en çok rahatsız eden olayın kültürel boyutudur. Biz adada bir barış kültürünün yerleşmesini istiyoruz. Okullarda bu konunun anılması ve kutlanması barış kültürüne hiçbir hizmet vermez. Bana sorarsanız mecliste alınması gereken başka kararlar var. Örneğin bizim mobil telefonlardaki iletişim engelleyen yasa. Her konuda anlaştık, şimdi bu yasa iki toplumun işbirliğini engelliyor. Enosis olayına dönecek olursak, komitede DİSİ’nin buna onay vermesi son derece düşündürücüdür. Mecliste, genel kurulda da bu kararın geçmesine vesile oldular. Bu Sayın Anastasiadis’in partisidir. Bu bize bir şeyi gösterdi: En küçük parti peşinden meclisi sürükleyebiliyor. Kültürel boyut ile beraber bu olayın ikinci boyutudur. Yani gençlik ve ona verdiğimiz mesaj önemli. Bununla beraber ELAM gibi küçük bir partinin meclisi peşinden koşturmuş olması da çok önemli. Bir üçüncü boyut seçim havasının çok erken başlamış olması. Dolayısıyla esas soru şudur: Böylesi, Kıbrıslı Türklerin çok hassas olduğu bir konuda bile Sayın Anastasiadis bir yanlışı bile önleyemiyorsa, diğer konularda nasıl adım atacağız? Bu önemli bir sorudur. Enosis olayının bu süreçte gündeme getirilmesini ve gençlere sunulmasını çok vahim bir gelişme olarak görüyorum. Sayın Anastasiadis’in bunu hafife almasını daha vahim bir gelişme olarak değerlendiriyorum.

Gelinen son noktada Anastasiadis’ten beklediğiniz adımlar nelerdir?

Anastasiadis’in bu yanlışı düzeltmesi lazım. Kıbrıs Türk halkı kendisinden bunu bekliyor. Benim önerim şu: Bir parti zaten oy vermedi. Diğer çekimser kaldı. Anastasiadis durumu bir kez daha gözden geçirsin. Bir araya gelsinler ve bu yanlışı düzeltsinler. Güneydeki meclis çoğunluğu bir faşist partinin arkasından sürüklenmesin. Bunu da bize (eylem bazında), kendi toplumlarına ve dünyaya kanıtlasınlar.

Müzakerelerin geleceği ile ilgili sizleri düşündüren başlıca hususlar nelerdir?

Ben hep söylerdim: 2016 sonu bir son hedef, önemli bir tarih. Bunu başarmalıyız, çünkü ondan sonra Amerikan yönetimi değişecek, Kıbrıs’a olan ilgisi ne olacak, belli değil. Nitekim yönetim değişti. Şu anda da henüz bir ilgi gösterdikleri yok. Yeni bir BM Genel Sekreteri gelecek, dedik. O geldi. Onun ilgisinin olacağı anlaşılmakta. Orada yanlış bir anlama olmasın. Ayrıca, doğalgaz olayındaki araştırmalar gündeme gelebilir. İşbirliği alanı olmasını istediğimiz bu alanda yeni gerginlikler gündeme gelebilir.

Lakin yakın zamanda münhasır alanda yeni araştırmalar başlayacak…

Orada yeni bir gerginlik bizi bekliyor. Şayet o tarihe dek ciddi bir gelişme olmazsa. Ayrıca, 2018’in Şubat ayında güneydeki başkanlık seçimleri var. Onun için ısrarla zamanımızın fazla olmadığını, hızlı hareket etmemiz gerektiğini söyledik. Bu nedenle açık konuların bir karara bağlanmasını talep ettik.

Bu konuları biraz açsak…

8-10 tane konudan bahsediyoruz aslında. Mülkiyette üç-dört konu var. Yönetimde dönüşümlü başkanlık, kararlara etkin katılım gibi konular var. Avrupa Birliği hukuku, birincil hukuk, yasal kesinlik meseleleri var. Türkiye yurttaşlarına Yunanistan yurttaşları ile eşdeğer muamele konusunda atılabilecek adımlar meselesi var.

Dört özgürlük meselesini kast ediyorsunuz, öyle değil mi?

Onun dört özgürlük denilmesinin çok da doğru olmadığı kanaatindeyim. Yunanistan ile Türkiye vatandaşlarının eşdeğer muameleye tabi tutulması meselesi söz konusu. Eskiden beri müzakerelerde var olan bir kavram. Ayrıca, bu konularla beraber, toprak, güvenlik ve garanti meseleleri var. Bu konularda bir anlaşma sağlanabilse geriye daha küçük konular kalabilir. Örneğin Anayasaların, federal yasaların hazırlanması. Bunlar da zaman içerisinde, 2017 içerisinde hazırlanabilir ve toplumlara da kararlarını almaları için uygun zaman verilebilir. Böylelikle referanduma gidilebilir. Bizim böyle bir perspektifimiz vardı. Ancak bunu söylerken güneydeki seçim havasının Mayıs’tan sonra gündeme geleceğini düşünüyorduk. Şimdi bu son olay bize gösterdi ki seçim havası güneyde çok erken başladı. Seçimlere bir yıl var ama seçim atmosferi şimdiden oluştu. Son meclis kararı ile ilgili yorumlar da bizi bu sonuca götürüyor.

ANASTASİADİS'İN KARARSIZLIĞI

Anladığım kadarı ile son dönemde sizi düşündüren esas mesele Anastasiadis’in çözüm yönündeki kararlılığı, öyle değil mi?

Evet. Ben kendisine de söyledim. Şunu ifade ediyorum. Anastasiadis’in beyni ikiye bölünmüş durumda. Bir yarısıyla çözümü düşünüyor. Diğer yarısıyla da bir yıl sonraki seçimleri. Böylesi bir durumda, yanlışlar düzeltilip çözüm yönünde adımlar nasıl atılacak? Aldığımız bazı bilgiler var. Örneğin dönüşümlü başkanlık ile ilgili olarak AKEL’in de kendisine bu konuda adım atmasının zamanının geldiğini söylediği bilgileri geliyor. Ama Sayın Anastasiadis bu konuda toplumuna bir türlü bu mesajı vermeye yanaşmıyor. Kaldı ki bu konu bilindiği gibi Annan Planı’nda kabul edildi. Kendisi de buna oy vermişti. AKEL bunu kabul etmişti. AKEL hala bunu kabul ettiğini söylüyor. Dolayısı ile bu konuda desteği de var. Halkının çoğunluğunun en azından partiler bazında desteğinin olduğu anlaşılıyor. Fakat bu konularda Anastasiadis toplumunu hazırlamaya yanaşmıyor.

Anladığım kadarı ile bu isteksizlik hali sizi bir hayli düşündürüyor…

Ben bu konularda bugüne kadar atılmamış adımları attım. Harita bu safhada gündeme geldiyse bu bizim tutumuz sayesinde oldu. Beşli konferans ilk defa toplanabildiyse bizim çabalarımız bunda çok büyük bir rol oynadı. İçerideki birçok eleştiriye rağmen… İlk defa müzakere tarihinde altı tane başlık dönüşümlü konuşulmaya başlandı. Bu büyük bir gelişmedir. Çünkü şimdiye kadar hep dört başlık konuşulurdu. Ötekiler “en son” deyip geçiştirildi. Böylece o “en son” bir türlü gelmezdi. İlk defa biz bunu gündeme getirdik. Bu bizim çözüm kararlılığımızı gösterir. Daha öteye erteleme gibi bir derdimiz olmadı. %29 dolayında bir toprağın olacağını da herkese anlattık. Halkımızı buna hazırlamaya çalıştık. Bunun aynısını Sayın Anastasiadis’te görmüyoruz. Onun için şunu soruyorum: Artık seçime endekslendiyse Sayın Anastasiadis bu adımları nasıl atacak?

'ANASTASİADİS'İN TOPLUMA DOĞRU MESAJ VERMESİ GEREKİYOR'

Anlattıklarınızdan ve son “Enosis” vakasının gösterdikleri ışığında müzakerelerin tıkanabileceği sonucu mu çıkarmalıyız? Şu an çıkmaza girmiş durumda mıyız?

Şu an müzakerelerin başına kara bulutlar çökmüş durumda. Bunları dağıtmak Sayın Anastasiadis’in elinde. Adım atması lazım. Bunları kendisiyle konuşmak istiyorum.

Bu kara bulutların ortadan kalkması için Anastasiadis’ten kendi toplumuna karşı da bazı adımlar atmasını bekliyorsunuz, öyle değil mi?

Önemli konularda benim aldığım inisiyatifleri artık onun da alması ve toplumuna doğru mesajları vermesi gerekiyor. Size açıkça şunu söyleyeyim: Eğer bu iş artık güneydeki seçimlere bağlı olursa ve bir çıkış yolu bulamazsak, kararlılık sergilenmezse, Kıbrıs Türklerinin siyasi eşitliğinin kabul edildiğini gösteren davranışlar açık bir şekilde ortaya konulmazsa, büyük ihtimalle bu iş seçim sonrasına sarkacak.

Yani 2018 Şubatından sonra…

Bu şu anlama gelir: Bizim neslin son denemesi de başarısızlıkla sonuçlanacak. Bizden sonraki nesiller daha sonraki dönemlerde ne yaparlar, onu bilmem. Herhalde daha farklı modeller gündeme gelir.

Federasyonun dışındaki modelleri mi kastediyorsunuz?

Bilmiyorum. Ben bu görevdeyim. Ben ikinci bir Tayfur Sökmen (y.n. 1939'da Türkiye'ye katılmadan önceki Hatay (Antakya) Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı) olmam. Bunun ne anlama geldiğini iyi biliyorsunuz. “Vilayet” fikrini ben hiçbir zaman benimsemedim. Bütün siyasi hayatım boyunca hep federal çözüm için çalıştım. Ama şunun da farkındayım: Bu model giderek zemin kaybediyor. Gelecek kuşaklar birbirinden çok uzak yetişiyorlar. Bu yetmezmiş gibi onlara Enosis fikrini enjekte eden fikirler gelirse, o zaman çok farklı senaryolar gündeme gelecek. Endişem bu.

Bu durumda yeni Cenevre Zirvesi için karamsar olmak durumunda mıyız?

Göreceğiz. Gerçekçi bir değerlendirme yaptığımda ancak yukarıdakileri söyleyebiliyorum. Bunlar benim arzularım mı? Hayır. Ben Kıbrıs’ta çözüm istiyorum. Bu çözümün parametrelerinin ne olacağını da aşağı yukarı biliyoruz. Gelinen aşamada Sayın Anastasiadis’e büyük sorumluluk düşüyor.