Mutlak kesinlik ve aşırılık arasındaki ilişki: Popper haklı mıydı?

Yeni bir araştırmaya göre, kendi siyasi inançlarından mutlak olarak emin olan insanlarla aşırılıkçı görüşlere sahip olmak arasında bağlantı var.

Abone ol

DUVAR - Yapılan yeni bir araştırma, görüşlerinden emin olmakla aşırı ideolojilere yakınlık arasındaki ilişkiye odaklanıyor.

Filozof Karl Popper’ın “mutlak kesinliğin totalitarizmin temel bir bileşeni” olduğu görüşüne göre eğer bir kişi kendi siyaset felsefesinin insanlık için mümkün olan en iyi geleceği sağlayacağından eminse; “korkunç eylemler, daha iyiye gitmek için” haklı çıkarılabilir.

Emory Üniversitesi’nden Thomas H. Costello ve Shauna M. Bowes, Popper’ın bu görüşünden yola çıkarak ABD’de 3 bin kişilik bir anket çalışması yaptılar. Kesinlik ve aşırılık arasındaki ilişkiye odaklanmak için, katılımcılara “Yüzde 0 ile yüzde 100 arasında bir ölçekte, siyasi inançlarınızın doğru olduğundan ne kadar eminsiniz?” sorusu soruldu.

AŞIRI SAĞCI VE AŞIRI SOLCULAR, KENDİLERİNDEN ÇOK DAHA EMİN

Katılımcıların, yüzde 12’si siyasi inançlarından kesinlikle (yüzde 100) emin olduğunu belirtti. Araştırmaya göre ABD’deki liberaller ve muhafazakarlar arasında “kendinden emin olma” konusunda çok fark yoktu. Ancak, kendisini “aşırı solcu” olarak tanımlayan katılımcıların yüzde 31,4’ü; “aşırı sağcı”ların da yüzde 40,6’sı siyasi inaçlarından yüzde 100 emin olduklarını söyledi. Buna karşılık, geri kalan katılımcıların sadece yüzde 6,8’i kesinlikle emin olduğunu bildirdi.

Burada siyasi anlamda aşırı olarak tanımlanan kişiler, şiddete başvuran radikal grupların üyeleri olmak zorunda da değil. ABD'deki normlarla karşılaştırıldığında, göreceli olarak aşırılar.

Araştırmacılara göre, inancının daha üstün olduğuna inanmak, politik olarak aşırı uçtaki insanları (hem sağda hem de solda) kendileriyle aynı fikirde olmayanlara karşı daha hoşgörüsüz ve önyargılı yapabiliyor.

SOSYAL VE EKONOMİK AYRIM

Ayrıca, araştırmacıların dogmatik düşünceleri ölçmek için sordukları 20 soruluk soruya verilen cevaplara göre, “aşırı solcu ve sağcı” insanlar siyasi inançları konusunda benzer şekilde dogmatik çıktı, ancak “aşırı sağcı” olarak tanımlanan kişiler, çalışmadaki en dogmatik gruptu. 

Araştırmada ayrıca katılımcıların ayrı ayrı sosyal ve ekonomik konularda “sağcı veya solcu” olup olmadıklarına da bakıldı. Buna göre, ekonomik görüşlerinde “aşırı solcu” olan katılımcılar, toplumsal görüşlerinde “aşırı solcu” olanlara göre daha dogmatikti. Aynı zamanda, toplumsal görüşlerinde “aşırı sağcı” olanlar, ekonomik olarak “aşırı sağcı”lara göre daha dogmatikti. Toplumsal görüşlerinde “aşırı sağcı” olanlar, aynı grubun “aşırı solcu”larından da daha dogmatik çıktı.

'AŞIRI SOSYAL MUHAFAZAKARLAR VE AŞIRI EKONOMİK SOLCULAR, BENZER YAPIDA'

Araştırmacılara göre sosyal muhafazakarlık ve ekonomik solculuk, belirli yapısal ve psikolojik özellikleri paylaşıyor. Buna göre, hem aşırı sosyal muhafazakârlar hem de aşırı ekonomik solcular, "toplumsal refahı koruma" iddiasıyla kişisel özgürlüklere tepeden kısıtlamalar getirmeye çalışıyorlar. Araştırmacılara göre, sosyal liberaller ve ekonomik muhafazakârlar da bazı psikolojik kökleri ve hatta ortak siyasi zemini paylaşabilirler.

Araştırmacılar son olarak, Karl Popper’ın düşünce yapısının doğru olabileceğini, mutlak kesinliğin kaçınılması gereken bir şey olduğunu belirtiyor.