Batı Afrika’nın Atlas Okyanusu kıyılarında bulunan küçük bir ülkedir Gine-Bissau (komşusu Gine ile karıştırılmamalıdır). Kuzey Batısında bulunan Yeşil Burun Adalarıyla birlikte uzun Portekiz sömürgesi olan Gine-Bissau, geçtiğimiz yıl verdiği ulusal kurtuluş mücadelesiyle birlikte kendine yeni bir tarih yazma savaşı verir. Bu savaşın, José Carlos Schwarz gibi en önemli neferleri ise müzikle kendini silahlandırır. Gelin Schwarz’ın 27 yıla sığan son derece sıra dışı yaşamı ve müziği eşliğinde Gine Bissau’nun tarihine doğru bir yolculuğa çıkalım.
Gine Bissau, Portekiz’in en yoksul sömürgelerindendir. Okuma-yazma bilenlerin oranı sadece yüzde 10’dur. Sömürgelerdeki ekonomik ve toplumsal çürüme, kıtadaki milliyetçi ve sömürge karşıtı fikirlerin yayılmasıyla birlikte devrimci bir ruh halinde kendine yeni bir vücut bulur. 1950’lerin ortalarında Amilcar Cabral yönetimindeki Yeşil Burun ve Gine'nin Bağımsızlığı İçin Afrika Partisi (PAIGC) kurulur. Siyasi-ideolojik kimliğinin yanı sıra bir şair olan Cabral, Afrika’daki önemli devrimci figürlerden biridir. Sömürgeci Portekiz güçlerine karşı silahlı bir mücadele yürütür. Cabral, işçi-köylü sınıf mücadelesindense sömürgecilere karşı anti emperyalist savaşta sınıf ittifakına sıcak bakmaktadır. Fakat Marksizm ve Leninizm'den ciddi şekilde etkilenmiştir. (Daha önce kendisi hakkında detaylı bir şekilde konuşmuştuk, o nedenle Cabral hakkında sözlerimizi burada bırakalım.)
JOSÉ (ZE) CARLOS SCHWARZ
Sanatçımız ise Bissau’da 1949 yılında dünyaya gelir. Soyadından da anlaşılacağı üzere babası Almandır. Zengin bir aile içerisinde büyür. Ebeveynleri eğitim konusunda ona büyük kolaylıklar sağlarlar. Babası Carlos’u pozitif bilimler ve matematik gibi alanlara yönlendirir, ancak o edebiyat ve özellikle de müziğe doğru kayar. Kendisinden yaşça büyük olan müzisyen Duko Castro Fernandes ile arkadaşlık kurar. Fernandes ve arkadaşlarını devamlı takip eder ve kendisi de müziğe heves eder. Tabii çalabileceği bir gitarı henüz yoktur, o nedenle dinlediği müziğin akorlarını kolu bir gitarmışçasına çalmaya çalışır. Her ne kadar Fernandes’in gitarıyla arada alıştırma yapsa da arkadaşları ona gitarın nasıl çalındığını ‘koluyla’ öğretir. Gitarı olmamasının nedeni ekonomik değildir, babasının bu yolu onaylamamasıdır. Carlos’un evde gitar çalması yasaktır. O da devamlı annesine yalvarır. Bir müddet sonra çocuğun dahice ilgisi önünde kimse duramaz, aile pes eder ve Carlos’a bir gitar alınır.
Müzik hayatında küçük grupların içerisinde bulunarak atılır. İlk başta Amerikan ve Brezilya müziklerinden etkilenir. Lise yıllarında öne çıkınca dönemin sömürge yönetimi onu Portekiz’e eğitim almak üzere gönderir. Elbette sömürgeci düşünceleri yayacak bir şekilde eğitmek üzere. Carlos önce Lizbon’da bağımsızlıkçı düşüncelerden etkilenmiştir. PAIGC’nin yeraltı çalışması yapan kadroları ile tanışır. Daha sonra PAIGC’nin silahlı mücadele yolunu doğru bulmaz ve daha ‘orta yolcu’ bir tavır takınır, sömürgeci rejime yakın güçlerin içerisinde bulunur. Fakat en nihayetinde çatışmanın derinleşmesiyle birlikte PAIGC’den özür diler ve bağımsızlık için devrimci yolu destekleyeceğini söyler. Daha sonra Bissau’ya geri döner.
COBİANA JAZZ
Müzikal olarak da devrimci dönüşümü yakın bir zaman diliminde yaşar. Carlos ile birlikte Aliu Bari, Mamdu Ba, Samake ve Ernesto Dabo, ülkenin çığır açan grubunu kurarlar: Cobiana Jazz. Çok farklı toplumsal arka planlardan geliyor olmalarına karşın birbirleriyle güçlü bağlar kurarlar. Bu grupta Carlos kendi adına iki önemli değişim yaşar: Enstrümanlarını geleneksel şekillerde çalmayı öğrenir ve ‘Gubé’ adı verilen Gine yeraltı müziğini alır ve bunu yeniden aranje ederek modern enstrümanlara uyarlar. İkinci olaraksa sözlerde Portekizce yerine Kreol’ü tercih etmeye başlar. (Portekizcenin yerli dilleriyle karıştığı ayrı bir dil olan Gine-Bissau Kreol’ü bugün ülkenin yüzde 70’ine yakını tarafından konuşulmaktadır.)
Grubun çabalarıyla birlikte radyolarda Kreol dilinde bir şarkıları yayınlanır. Başkentteki radyoda bir şarkı çalmaktadır;
“Siyahlarla kaplı kadın, daha fazla göz yaşı dökme! / Aramızdan biri kavgada düştüğünde, dua et edebiliyorsan, eve güvenli dönüşümüz için. / Çünkü burası bizim toprağımız / nerede, kaç defa gezinirsek gezinelim, / ya da dünya ne kadar dönerse dönsün, hep burada sona erer.”
Bu ülke tarihi için bir ilktir. Şarkı Kreol dilinde olduğu için Portekizli sömürgecilerin dikkatini çekmez. Oysa bu yayın, şarkıyı söyleyen Cobiana Jazz grubu üyelerinden Oscar Barbosa'ya göre kente atılacak bir bombadan daha büyük bir etki yaratır. Çatışmaların sürdüğü o yıllarda Portekiz kontrolündeki başkent Bissau'da, ne Cabral'ın adını anmak mümkündür ne de ulusal özgürlüğe yapılan göndermeleri. Bu devrimci şarkıyla birlikte Cobiana Jazz ulusal çapta yankı uyandırır.
ÖLÜMÜ
Lafı fazla uzatmayalım. Ülkesinde devrimci ulusal mücadelenin zaferle sonuçlanmasının ardından Schwarz, Sanat ve Kültür Departmanı'nın başına geçer. Devrimci sanatı Gine-Bissau’nun müzik kültüründe baş köşeye oturur. 1977 yılında Gine Bissau'nun Küba elçiliğinde çalışmaya başlar. Aynı yıl Havana yakınlarında uçağı düşer ve içindeki diğer yolcularla birlikte, 27 yaşında hayatını kaybeder. Ölüm yıl dönümü olan 24 Mayıs günü Gine Bissau'da onun şarkıları ve şiirleri ile yürüyen insanlara hâlâ tanıklık edilebilir.
Schwarz ve Bari, ‘Estin’ adlı bu şarkıyı aslında kaybedilen bir yoldaşın ardından seslendirmişti. Şimdilerde ise Schwarz’ın sesinden, kendi için söylenmiş bir ağıtmış gibi dinleniyor. Biz de Schwarz’ın hikayesini böyle sonlandıralım:
“Bu sabah saat beşte öldü / hep benim safımdaydı / Benim daimi yoldaşım / Bırakın onun için ağlayayım…”
KAOGUİAMO
Tabii Gine-Bissau müziğini sadece Schwarz’a indirgersek, diğer müzisyenlere haksızlık etmiş oluruz. Fazla bilinmemesine rağmen Kaoguiamo isimli grubun Korda Skrabu (1974) albümü saklı bir cevherdir. Yukarıda grubun (PAIGC)-No Forca şarkısını paylaşmıştık. Yeşil Burun Adaları’ndan Tony Lima’nın seslendirdiği Amilcar Cabral (Bu Morri Cedo) şarkısı, bir devrimcinin ardından söylenen en etkileyici eserlerden.
Canlı versiyonu için:
SUPER MAMA DJOMBO
Çevresindekileri en az Cobiana Jazz kadar etkileyen bir diğer grup ise Super Mama Djombo. 1964 gibi erken bir tarihte izci kampındaki bir grup çocuk tarafından kurulan grup zaman içerisinde ulusal çapta üne kavuşur. Bugün ise tüm dünyada şarkıları yankılanıyor. Özellikle kimi DJ’lerin ilgisiyle birlikte daha çok öne çıkan şarkılarıysa Sur Di No Pubis’dir:
Bağımsızlık mücadelesinin başarıya ulaşmasıyla birlikte zaten halihazırda üne kavuşmuş olan Super Mama Djombo, 1978 yılında Küba’da bir müzik festivaline katılır. Burada gençlik festivalindeki performansları büyük beğeni toplar ve grup 1980’de Lizbon’da kayda girer, bu kayıttan 5 plak çıkar. Daha sonra grup 1986 yılında dağılır.
Grubun Gine-Bissau’daki devrimci mücadeleyi anlattığı 17 dakikalık ‘Sol Maior Para Comandante’, bir destan olarak nitelendirilebilir. Didaktik olmasına karşı müzikal olarak farklı seslerin denendiği bir eserdir.
*
Bugünlük yolculuğumuzu burada sonlandırıyoruz. Haftaya dünyanın farklı köşelerindeki tarih izleklerini müzikle keşfetmek dileğiyle.
Hem yazıda geçen şarkıları hem daha farklı sesleri dinlemek için çalma listesi:
https://open.spotify.com/playlist/3A9H9CDV6Vt15eN9KALanr?si=e74e33305aa44c83