Müzikli Atlas | Sovyet askerlerin Afganistan şarkılarıyla savaşa dair

Özelde her ne kadar Sovyetlerin Afganistan’daki savaşını konuşuyor gibi görünsek de aslında savaşın ta kendisine dair şarkıları inceleyeceğiz. İşleyeceğimiz şarkılar, savaşın farklı yönlerine dair olacak. Yani bazıları savaşta yaşanan deneyimin kendisine odaklanırken bazıları savaşa karşı estetik bir tutum alacak. Bazıları askerler tarafından söylenirken bazıları cephe gerisinden gelen sesleri işaret edecek.

Kavel Alpaslan kalpaslan@gazeteduvar.com.tr

Jeff B. Harmon’ın yönettiği Afghan: The Soviet Experience (1989) belgeselinin ikonik bir sahnesi var. 1980’lerin sonunda Afganistan’da görev yapan Sovyet askerlerini taşıyan bir zırhlı araç içinde çekimler yapılırken askerlerin radyosundan bir şarkı çalmaktadır: Modern Talking – Who Will Save The World (Dünyayı Kim Kurtaracak). In The Garden Of Venus (1987) albümünde yer alan bu şarkı, sözleri itibariyle çekilen sahneye fazlasıyla uyuyor. Hatta araç içindeki sahneler devam ederken ekibin çatışmaya yakalanması ve zırhlı aracın önünden bir füzenin geçip gitmesi hesaba katıldığında sanki ‘ölmek için çok gencim’ sözleri tekrar kulağımıza çalınıyor.

Fakat bu sahnenin ünlenmesi, sadece araç önünden geçen füzeler ya da etkileyici çekimlerden değil. Müzik, Sovyetler’in Afganistan’daki savaşı sırasında askerlerin hikayelerini doğrudan dinleyebildiğimiz bir alan. Her ne kadar çalan şarkının bir kurgu eseri olup olmadığını bilmesek de bu şarkı bize Afganistan’daki Sovyet Askerlerin hislerine dair bir kapı aralıyor.

Bugünkü amacımız Sovyetler’in Afganistan’daki savaşını detaylı bir şekilde incelemek değil. Zaten daha önce Sovyetler’in Afganistan’da tam olarak ne yaptığını konuşmuştuk. Bilgi kirliğinin oldukça yoğun olduğu bu konuda artık bazı şeyleri aştığımızı düşünerek yola devam edebiliriz. Bugün daha genel bir bakışla savaşa ve müziğe yaklaşacağız. Özelde her ne kadar Sovyetlerin Afganistan’daki savaşını konuşuyor gibi görünsek de aslında savaşın ta kendisine dair şarkıları inceleyeceğiz. İşleyeceğimiz şarkılar, savaşın farklı yönlerine dair olacak. Yani bazıları savaşta yaşanan deneyimin kendisine odaklanırken bazıları savaşa karşı estetik bir tutum alacak. Bazıları askerler tarafından söylenirken bazıları cephe gerisinden gelen sesleri işaret edecek.

O halde lafı fazla uzatmadan yola koyulalım…

‘KAN GRUBUM, GÖMLEĞİMİN KOLUNDA’

Afganistan’da savaş devam ederken yapılan ancak dünyadaki tüm savaşlar için geçerli sayılabilecek bir şarkıyla söze başlayalım. Bu şarkı ‘KINO’ grubuyla bildiğimiz Sovyet rock efsanesi Viktor Tsoi’a ait. (Sanatçı hakkında daha detaylı bilgi için Tuğçe Özbiçer’in yazısına göz atabilirsiniz). Gruppa Krovi (1988) albümünde aynı isimle yer alan şarkı, şu ya da bu savaşa değil, savaşın ta kendisine karşı ürpertici bir tavır içeriyor:

“Bu yer sıcak ama sokaklar bizim adımlarımızı bekliyor. / Postallarımızın üstünde yıldız tozu var. / Ekoseli yumuşak bir koltuk. / Zamanında çekilmemiş bir tetik. / Güneşli günler – baş döndürücü rüyalarda. / Kan grubum – gömleğimin kolunda, / seri numaram - gömleğimin kolunda. / Savaşta bana şans dile / Çimlerde kalma, bana şans dile. / Bir bedel var, ama ben zafer için bir şey ödemek istemiyorum. / Ben kimsenin göğsüne basmak istemiyorum. / Ben burada seninle kalmak istiyorum. / Sadece burada seninle kalmak. / Ama yüksek göklerdeki bir yıldız, beni yoluma çağırıyor. / Kan grubum – gömleğimin kolunda, / seri numaram - gömleğimin kolunda. / Savaşta bana şans dile / Çimlerde kalma, bana şans dile.”

‘KUM YUTMAK, BİLİNCİ KAYBETMEK’

Sıradaki şarkı ise daha farklı bir anlatıya sahip. Aleksandr Doroşenko’nun ‘Afgan’ isimli şarkısı, savaş karşıtı bir anlatıdan ziyade, ‘başa gelen çekilir’ başlığı altında değerlendirebileceğimiz bir parça. Cihatçıların eline düşen bir askerin el bombasının pimini çekerek son hamlesini yapışını anlatıyor. Mesaj ve anlatılan konu herhangi bir dolaylama içermiyor. Ancak askeri şarkılar açısından ‘basit’ sayabileceğimiz bir konu işlenmesine karşın dinleyicide müzikal olarak oldukça farklı bir his uyandırıyor.

“Kum yutmak, bilinci kaybetmek / Fazla su kalmadı / Ve helikopter yakında bir yerlerde / Ve AKM'm ağırlaştı / Evet, yalnızdım / Tüm arkadaşlarım öldü / Tüm umut bir şarjörde  / Sadece almayın onu, canavarlar! / Afgan, Afgan, Afgan, Afgan, Afganistan / Kara lale dönüyor / Nehrin kenarında / Kırılmış, çatlamış bacaklar / Her ses beyinde aksediyor / Ve benim için acı bir ölüm, Tanrı tarafından / Ve 20 tamamlanmamış yıl / Gözyaşları akıyor gözlerimden, / Ve onları tutamıyorum / Kendime sakin kalmamı söylüyorum / Ve hepimiz ölüme gidiyoruz, gülümsemeyle / Kuşatıldım ben, kuşatıldım / Başka hiçbir kurtuluş yok benim için, kaçmak için / Bana yaklaşıyor, yaklaşıyor / Ve sizinle tanışacağım deli canavarlar / Bana geliyor, çığlık atarak, bir şey / Silahının kıçıyla bir darbe yüzüme / Gözlerimin kanları fışkırıyor / Pekala, elveda, pimi çektim.”

‘ANNEME SÖYLEME’

Yine benzeri bir şekilde ‘Selam Kız Kardeşim’ isimli şarkıyı örnek verebiliriz. Asker grupları tarafından seslendirilen bu şarkı, bir askerin kardeşine yazdığı oldukça basit bir mektubu işliyor. Ancak bir önceki şarkıda olduğu gibi bize günlük rutinin içinde gizlenen hisleri aktarıyor.

“Selam canım kız kardeşim, nasılsın? / Memlekette yollar karlarla kaplıdır. / Kandahar semalarında yıldızlar kayıyor. / Sadece anneme Afgan’da olduğumu söyleme. / Bugün cumartesi ve bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyor. / Burası ter kokuyor, arkadaşlar uyuyor, zorlu bir çatışmaydı. / Arkadaşım Oleg ile birlikteyim, iddiaya girerim o geri dönecek. / Sadece anneme Afgan’da olduğumu söyleme. / Kız kardeşime, sana sıcak selamlar gönderiyorum. / Söyle onlara daha çok yazsınlar, memleketten bir mektup almadım. / Eğer sana ne yazdığımı sorarlarsa, o zaman yalan söyle. / Sadece anneme Afgan’da olduğumu söyleme.”

‘SIRADAN İŞ’

Tabii tüm şarkılar savaşa uzaktan bakan besteler ve şarkılardan ibaret değil. Pek çok Sovyet askeri bu dönemde şarkılar yazar, besteler yapar. Yine Afghan: The Soviet Experience belgeseli bize çarpıcı bir örnek sunuyor. Vladimir Kolesnik isimli bir helikopter pilotunun kendi yazıp bestelediği bir şarkı, askerlerin gündelik yaşamını anlatıyor. Ancak sadece bu da değil. Sovyetler’in Afganistan savaşında başta hava üstünlüğü önemli bir katkı sağlarken ABD’nin cihatçılara stinger füzesi sağlamasıyla birlikte bu durumda bir değişim yaşanır. Kızıl Ordu’ya ait pek çok helikopter bu füzelerle vurulur. Haliyle helikopter pilotları savaşın en stresli görevlerinden bazılarına çıkarlar. Kolesnik’in şarkısında bu ruh halini görebiliyoruz. Ayrıca savaşa yabancılaşma hissini de sezebiliyoruz.

“Bugün, tıpkı dün gibi / Çatışma işlerimiz sabahtan başlıyor. / Emir verilince yola koyuluyoruz, zamanı gelmişken. / Bize ihtiyaç olan cennetin olmadığı yerlere uçuyoruz. / Tanrı bizim yardımcımız olsun, / ne olursa olsun görevimizi tamamlamalıyız. / Ve paraşütçülerin çatışmaya girdiği bölgelere doğru uçuyoruz. / Hesaplama basit ve hedefler bizim için çok açık / O halde bir sigara daha yakalım, / Birbirimize sadık olacağız, / Yoksa hayatta kalamayız. / Dağların zirvelerinde titrek güneş ışıkları / Ama neden manzaraya aşık değiliz? / Bir nedenden dolayı gökyüzü bizim gözlerimize mutluluk vermiyor. / Yakınlarda bir yerde gerçek ve kurgu yaşıyor / Yakınlarda bir yerde ölüm gizleniyor. / Bu yüzden uçurumların yakınında duruyoruz. / Kıyamet bizi bekliyor, / basit bir skandalla bitmeyecek.”

Savaşlarda söylenen, bestelenen şarkılar ya da savaşlara dair yapılan eserler bize sadece müzikal bir değerlendirme imkanı sunmuyor. Aynı zamanda insanın bu toplumsal olayın ta kendisini nasıl deneyimlediğini de inceleyebilmemizi mümkün kılıyor. Kim bilir belki bu tarz örnekleri daha fazla incelemek, alıştığımız resmi ‘savaş şarkılarını’ da farklı ele almamızı sağlayacaktır.

Haftaya Müzikli Atlas’ta yine farklı tarihsel kesitlerde farklı coğrafyalara işitsel yolculuğumuza devam edeceğiz.

*

Yazıda geçen şarkılara ve daha fazlasına ulaşmak için çalma listesi: https://open.spotify.com/playlist/1V8XCzQDDE2weAL7TPqrK5?si=77bbd544902041d8

Tüm yazılarını göster