Narin’in cansız bedenini bulduk ama adalet hala yok.
Arıyoruz.
Halimiz nicedir, diye sorarsa birileri; 19 günün sonunda,
bir dere yatağında, çuval içinde, cansız bedeni bulunan çocuğuna
sevinilen ülke dersiniz. Herkesin gözü yaşlı, bir o kadar da öfkeli
yüreği.
Titizlikle aranıyordu. Yetkililer öyle demişti. 19 gün sonunda,
daha önce 3 kez arama yapıldığı ifade edilen köye 1,5 km uzaklıkta
bulundu Narin.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, "Dünyanın en büyük adalet sarayı
Ankara’mızda inşa ediliyor." deyip övünürken bulunmamıştı daha
Narin. Mesele mekanların büyüklüğü de değildi halbuki. Titizlikle
çalışma yapılıyordu ya. Narin neredeydi?
Siz sarayları büyüttükçe biz adaleti bulamaz olduk.
Günlerdir tüm toplum ayakta, ülkenin dört bir yanında eylemler
ve yürüyüşler yapılıyor. Narin’in hesabını sormak için, adalet
için, başka Narinlerin olmaması için.
Narin bulununca köyde 25 gözaltı oldu. Yayın yasağı kalktı,
otopsi raporu paylaşıldı, tehditler ifade edildi. Amcanın ifadesini
okuduk, dönen para konuşuluyor, yardım eden ve daha bilmediğimiz
nice gerçekler. Herkesin an be an haberleri takip ettiğini
biliyorum. Zaten bildiklerinizi değil ama yorumladıklarımı sizinle
paylaşacağım. Ben de an be an yetkilileri takip ettim çünkü. Takip
etmek zorunda bırakıldık.
Narin bulununca tüm yetkililer adalet önünde, ‘Sorumlular hesap
verecek, cezasını çekecek, sürecin takipçisi olacağız.’ dedi.
Vali, doğal görünüm verilmiş üzerine dal konulmuş diye
konuşurken “Senin önüne mi koyacaktı ya?” diyen halkın duygusunu
hissediyor muydu?
Peki Adalet Bakanı da hesap verecek miydi?
Ya İç İşleri Bakanı gereğini bu sefer de yapmış mıydı?
Ömer Çelik, hükümet olarak sorumluluğunun farkında mıydı?
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı, takipçisi olmak dışında önüne
bir çalışma koymuş muydu?
ÇEDES’in, Maarif Modeli’nin uygulayıcısı Milli Eğitim Bakanı,
okulların açıldığı bu günlerde, sadece Narin’in okuluna psikososyal
destek sunmak dışında, her gün istifaya çağrılırken istifa edecek
miydi?
Aklımızla alay edilmeye çalışılıyor. Halk çok küçümseniyor. En
gerçek konuşmayı AKP Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu
yapıyor. Muhalif medya çarpıtıyor diye söylemiş olsa da cümlelerini
tekrar bir de Akit TV’den dinleyin. Sonuç değişmiyor, Galip
Ensarioğlu.
Öyle buz gibi bir gerçektir ki kaçamayacağınız. Sabah akşam aile
birliğinden, güçlendirilmesinden bahseden yetkililer, Narin’in
bulunmasının ardından aileye başsağlığı dileyemez hale gelirler.
Suç mahalli ailenin ta kendisi olmuştur. Burada önemli olan
Narin’dir. Aile odaklı politikalar ileri sürülmeye devam ettikçe
susmalar artacak, daha çok, maalesef buna benzer durumlarla
karşılaşacağız, aile içi diye karartılan.
Dün okula gitmesi gerekirken Narin, tabutunda bir gelinlikle,
erkeklerin ellerinde taşındı. Henüz soruşturma bitmemişken belki de
yaşananlara ortak olanların da elleriyle. Herkes gelinliğin bir
öyküsünü anlatıyor ama sonuç yine değişmiyor. Çocuk çocuktur,
gelinlikle özdeşleşemez. Kadınları sahiplendirmekten bahseden
HÜDA-PAR, köylülere konuşmasında, “Bizim kültürümüzde bunlar
yoktur. Avrupa’nın, ABD’nin kültürü bu diyor.” Tabut üstüne
gelinlik koymak da mı Avrupa kültürüdür? Korumaya çalıştıkları
‘değerler’ denilen şeyler tam da bunlardır. Ama değerler de değişir
gelenekler de.
Tüm bu yaşananların Diyarbakır’da sistematik olarak kafe ve
barlara, dans mekanlarına, havuzlara, karma alanlara yapılan
saldırılardan da bağımsız olmadığını düşünüyorum.
Küçücük köy sessizliğe gömüldü demek istiyor herkes ama önemli
bulduğum bir kadının sesini işte umut ışığı olarak ortaya koymak
isterim. Her yeri karartamazlar. Narin’in yakınlarına bir kadın,
“Gidin yalan konuşun.” diyor. Yumrukla susturuluyor. Sonraları
basını kastettiği denilse de ben öyle olmadığını ummak istiyorum.
Basına başka anlarda tepki gösterdikleri ise başka ayrı bir gerçek
ama o kadının o çıkışı umuttur.
Tüm katiller, sorumluluğunu yerine getirmeyenler, yardım
edenler, üzerini örtenler er ya da geç hesap verecek.
BİR ÇUVAL UTANCI!
Bu ülkenin bir çuval utancı var, üzerine karabasan gibi çöken.
Unutmadık ki, sırtında çocuğunun cesedini çuvalla taşıyan babayı.
Unutmayacağız, çuvalların içinde bulunan ölü sokak hayvanlarını ve
şimdi de çuvalın içine konulmuş Narin’imizi.
Aklımıza gelir küçük Leyla, mahkemesinde adaletin yerini
bulmadığı Rabia Nazımız gelir aklımıza. Narin’imizin, narin narin
çocukların akıbeti böyle olmayacak.