Nasıl bir kent? Nasıl bir yerel yönetim? Bu nasıl bir seçim?

Yerel seçimler öncesinde partilerden ve adaylardan en temel beklentimiz iktisadi, kültürel, siyasal boyutlarıyla kente yönelik bu hedefler ekseninde bir programa sahip olmasıdır. Adayların sermaye lehine kentleşme anlayışı ve kent yurttaşlarının lehine kent anlayışı arasında, bir başka ifadeyle kent rantlarının nasıl ve kimler lehine kullanılacağı konusunda nerede konumlandıklarıyla ilgili tatmin edici açıklamalardır.

Abone ol

Mahmut Üstün

Kent insanların fiziki, sosyal, kültürel ve siyasal olarak kendilerini yeniden üretebildiği bir mekân özelliği taşıyorsa ancak bir kent olarak kabul edilebilir. N. Shultz’un ifadesiyle kent insanı tüm bu alanlarda sarıp sarmalayan bir mekan olmalıdır. Ama bugün hâkim durumda olan böylesi kentler değil “yatakhane” kentlerdir. Yatakhane kent kavramı insanın ev ile iş arasında sıkışmış bir hayata mahkûm edildiği ve çalışma zamanları dışındaki vaktini evde televizyon seyrederek ve uyuyarak geçirdiği bir kenttir. Yani bugünkü kentler ezici çoğunlukla kentlilerin sosyal, kültürel, siyasal alanda kendini üretemediği ve doğal ortama yabancılaşmış bir yaşam sürdürdüğü mekanik, edilgin ve mutsuz bir yaşam fabrikası gibidir. Bu yüzden insanlar kentle bütünleşememekte, bir aidiyet duygusu geliştirememekte, kent kimliği ve kent yurttaşlığı gibi kavramlar lafızda öte bir anlam kazanamamaktadır.

Dolayısıyla kentler öncelikle kentliye iş ve aş (onurlu tokluk) olanağı sunan ama bunun ötesinde iş saatleri dışında kalan vakitlerinde de sosyalleşebileceği, kültürel-sanatsal faaliyetlere rahatlıkla ulaşabileceği, doğayı hissedebileceği ve yerel demokrasi mekanizmalarıyla kentin inşasına ilişkin kararlara katılabileceği siyasal demokrasi mekanları olmak durumundadır.

Zaten kent kavramı bütün bu özellikleriyle kır yaşamından farklılaşmıştır. Süreğen bir üretici faaliyetin yanı sıra, bilim ve sanatın boy verdiği, demokrasi ve yurttaşlık kavramlarının hayat bulduğu bir mekân olması, kentin en temel tanımlayıcı özellikleri olagelmiştir. Demek oluyor ki fiziki anlamda kentleşme artarken sosyal, kültürel ve siyasal içeriğiyle kent adım adım tasfiye edilmeye başlanmıştır. Bugün baktığımızda kent= düzenli iş ve gelir+sosyal ve kültürel yaşam+bilim+siyasal demokrasi formülü pek az abartarak diyebiliriz ki, kent= düzensiz iş ve gelir+beton yığını formülüyle yer değiştirmiştir…

Dolayısıyla bizim yerel seçimler öncesinde partilerden ve adaylardan en temel beklentimiz iktisadi, kültürel, siyasal boyutlarıyla kente yönelik bu hedefler ekseninde bir programa sahip olmasıdır. Adayların sermaye lehine kentleşme anlayışı ve kent yurttaşlarının lehine kent anlayışı arasında, bir başka ifadeyle kent rantlarının nasıl ve kimler lehine kullanılacağı konusunda nerede konumlandıklarıyla ilgili tatmin edici açıklamalardır.

Peki kent yurttaşların gereksinimleri temelinde (kullanım değeri eksenli) bir kentleşmenin, sermayenin gereksinimleri ekseninde (değişim değeri eksenli) bir kentleşmeden farklılaşmasını sağlayan bir kent politikasının somut/pratik göstergeleri nelerdir?

Kentlilerin insanca koşullarda çalışabildiği ve onurlu bir tokluğa kavuştuğu bir kentsel üretim ve istihdam koşullarını yaratmak için kentin ekonomik hayatına ilişkin bir bakış açısına sahip mi?

Kent yurttaşlarının insani barınma koşullarına (barınma hakkı) sahip olması için bir perspektife ve somut politikalara sahip mi?

Kent yurttaşlarının eğitim, sağlık gibi hizmetlere kolay, ucuz ve kaliteli ulaşımı için politikalara sahip mi?

Kent yurttaşlarının gerek iş yaşamına katılımı gerekse sosyal, kültürel etkinliklere ulaşabilmesi ve gerekse siyasal hayata katılımı, özellikle de kentler büyüdükçe etkili, hızlı, kaliteli bir ulaşım imkânı ile olasıdır. Dolayısıyla kent yurttaşlarının bu alanlara yaya ya da motorlu ulaşımını ekonomik, rahat ve hızlı yapabilmesi için bir programı var mıdır?

Kent yurttaşının sosyalleşme imkanları için gerekli açık ve kapalı kamusal alanlar üretilmesi gerekir. Yeşil alan, meydan, yaya yolları vb. gibi mekanların üretimi konusunda ne düşünüyor?

Yerleşim bölgesi olan her yer için kolay ulaşılabilir sanatsal, kültürel, bilimsel faaliyet imkanları ve kaliteli yeşil alanlar üretmek gibi bir derdi var mıdır? Yani bu tür faaliyetleri belli merkezlerle ve belli toplumsal kesimlerle mi sınırlı tutmaktadır? Yoksa bu faaliyetlere tüm kentlilerin ulaşabileceği fiziki ve ekonomik koşulları üretmeyi mi düşünmektedir? Yine bu faaliyetleri salonlarla mı sınırlamaktadır? Yoksa bütün kenti meydan meydan, sokak sokak bir açık hava müzesine, açık hava tiyatro ve konser salonuna dönüştürmek gibi bir yaklaşımı var mıdır?

Sağlıklı bir kent yaşamı sağlıklı su, temel alt yapı hizmetleri ve sağlıklı bir çevre ile olasıdır. Bu alanlarda neler planlanmaktadır?

Ve kapitalizm koşullarında yaşadığımıza göre, bir dizi alanda eşitsizliklerin varlığını hesap eden ve bu eşitsizliklerin yarattığı kentsel olanaklardan yararlanma orantısızlığını kaldırmayı hedefleyen, kentin dezavantajlı kesimlerini önceleyen pozitif ayrımcı politikaları var mıdır?

Ve hepsinden önemlisi, (yukarıda saydıklarımızı garanti altına alacak olan da budur) kent yurttaşlarının, kentin nasıl inşa edileceğine ilişkin kararlara etkin katılımı (kent hakkı) konusunda göstermelik olmayan, sahici araç ve yöntemler önermekte midir?

Sahi bir yerel seçime girerken, kent yurttaşları, siyasi partiler ve adaylar tüm bu konulara ne kadar ilgiliyiz?

Eğer tüm bu konulara ilgili değilsek, kimi seçersek seçelim, kentlerde bugün egemen olan rant merkezli yaklaşımda hiçbir anlamlı değişim olmayacağı kesin değil mi?