NATO daha çok yoksul vaat ediyor

Asıl tartışılması gereken NATO bütçe hedefinin 2024’e kadar sosyal harcamalardan kesintiye giderek sağlanacak olması ve bu akla kimsenin ses çıkarmaması. “NATO YPG’ye terörist der mi, Macron Erdoğan gerilimi ne olacak” konusuna odaklanılırken, Türkiye’nin ABD ve Avrupa’dan savunma sistemi alma girişimi daha fazla sosyal kesinti ve yoksul getirecek.

Mühdan Sağlam msaglam@gazeteduvar.com.tr

ABD’de Trump’ın azline dönük süren soruşturma, Almanya ile Fransa arasındaki AB’nin politikaları ayrışması ve Brexit-İngiltere seçim süreci, Türkiye’nin Suriye’de yürüttüğü Barış Pınar Harekâtı ve bunun NATO içinde neden olduğu tepki gibi önemli sorunların gölgesinde, NATO 2019 Zirvesi İngiltere’nin başkenti Londra’da 3 Aralık’ta başladı.

Yüklü gündemle bir araya gelen üyelerin her birinin ayrı derdi ve kendince tehdit algısı var. Ancak tüm üyeleri yatay kesen ve pek de gündeme gelmeyen bir konu var: NATO bütçesi için sosyal harcamalardan yapılacak kesintiler. Bu yazımızda NATO içindeki sorunları ve hepimizin derdi haline gelecek olan kesintiler konusunu ele alacağız.

NATO’NUN DÜŞMANI KİM?

NATO, 1949’da SSCB’yi tehdit olarak konumlandırmayla ABD güvenlik şemsiyesinin Avrupa’yı kapsamasına dayanıyordu. Temel tehdit SSCB ve 1955’te kurulan Varşova Paktı’ydı. Ancak örgüt, SSCB’nin 1991’de dağılmasıyla tehdit ve görünür düşmanın kim olacağı konusunda zemin kaybı yaşadı. Nitekim bu karmaşa NATO’nun kapsama alanı konusunda da karşılık buldu. 1999’da Kosova’ya müdahaleyle alanın kapsamında ilk gedik açıldı. Bunu Afganistan ve Libya izledi.

21. yüzyılda Soğuk Savaş’tan kalan örgütün baş tehdidi, küresel terörizm ve aşırılıklara karşı mücadeleye dayanarak esnek biçimde tanımlandı. 2014’te Rusya’nın Ukrayna savaşında üstlendiği rol, Kırım’ın ilhakıyla devam etti. Bu noktada NATO, SSCB’nin ardılı Rusya’yı azılı düşmanı ilan etti. Ancak ABD’nin etkin rol üstlendiği bu hedef, Soğuk Savaş döneminde bile SSCB ile enerji ve ticari ilişkilere sahip Avrupa ülkelerinin bir kısmı için pek makbul değildi.

Son dönemde, ABD’nin küresel ölçekte rekabet yaşadığı Çin, Rusya’nın yanında NATO'nun tehdit sepetine eklenmek isteniyor. Ancak ne Avrupa eski Avrupa ne de küresel düzen eski düzen. ABD’nin öncülük ettiği bu yaklaşım, örgüt içinde soru işaretlerine neden oldu. Nihayetinde Fransa Başkanı Emmanuel Macron'un Trump ile görüşmesi öncesinde sarf ettiği “Düşmanımız Rusya mı Çin mi? NATO’nun amacı bu iki ülkeyi düşman olarak tasarlaması mıdır? Bence öyle değil” sözleri NATO içindeki ayrışmayı açık etti. ABD’nin Rusya ile Orta Menzilli Füzeler Anlaşması’ndan çekilmesine gönderme yapan Fransa lideri, "Avrupa’da Post INF sonrası barış, Rusya ile ilişkiler ve Türkiye konusu var. Gerçekten düşman kim?" sorusunu sordu.

Macron bu soruyu soran ilk lider değil. 'Bütçesi artırılmasın' baskısı yapılan NATO’da pek çok ülke aynı zeminde.

PARA PARA PARA: BÜTÇE TARTIŞMASI

NATO’nun yıllık bütçesi yaklaşık 2.5 milyar dolar. Personel masrafları ve küçük operasyonlar bu yıllık bütçeden karşılanıyor. Fransa, Almanya ve ABD arasında yapılan görüşmeler sonucunda ABD’nin merkezi bütçeye katkısının azaltılmasına, Almanya’nın katkısının artırılmasına karar verildi. Buna göre ABD’nin daha önce yüzde 22 olan yıllık katkısı Almanya ve Fransa’nın ödeyeceği orana eşitlenerek yüzde 16’ya indirilecek. NATO Genel Sekteri Jens Stoltenberg’in açıklamasına göre bütçeye katkıların yeni dağılımını öngören plan 2021’de uygulanmaya başlanacak. Benzer biçimde ABD ile Almanya arasında 2018 Brüksel Zirvesi’nde gerilim kaynağı haline gelen 'üye ülkelerin GSYH’lerinin yüzde 2’sini savunmaya harcama hedefi' için orta yol bulundu ve üyelerin bu hedefe 2024’e kadar ulaşmasına karar verildi. Hâlihazırda 29 üyeli örgütte sadece sekiz üye yüzde 2 harcama koşulunu sağlıyor. Peki bu bütçe artırımı nasıl sağlanacak?

NATO General Sekreteri General Jens Stoltenberg NATO Zirvesi öncesinde yaptığı açıklamada 2024’e kadar üye ülkelerin sosyal harcamalardan, çalışanlara ödenecek ücretlerden kesintiye gitmesiyle NATO bütçesinin 400 milyar dolara çıkacağını ifade etti.

Stoltenberg 2016’dan bu yana kesintilerle bütçenin 160 milyar dolara çıktığının altını çizdi. NATO Genel Sekreteri 2024 konusunda umutlu. Henüz tehdit konusunda uzlaşamayan bir örgütün çalışanların, alt sınıfların ve yoksulların boğazından, ücretinden kesintiye gideceği konusunda hiçbir şüphesi yok. Stoltenberg’ten bu konuda adaletli olmasını beklemek kişiliğinden bağımsız konumu uyarınca pek anlamlı değil. Peki bu hükümetleri göreve getiren halklar, güvenlik gözlüğüyle her şeyi tehdit olarak algılayan bir zihniyete karşı boğazlarından, çocuklarına yapılacak yardımdan, eğitimden, sağlıktan kesilen paraların NATO’ya aktarılmasına ne diyor?

S-400’LER, YENİ SAVUNMA SİSTEMLERİ VE YOKSULLUK

Türkiye’nin yürüttüğü Suriye politikası ve YPG tanımı kürede olduğu kadar NATO içinde de tepkilere neden oldu. Barış Pınarı Harekatı’nın Trump’ın onayıyla başlamasının ardından Ankara’nın YPG’ye dönük müdahalesinde kimyasal kullandığı iddiası özellikle Fransa tarafından yakından izlendi. Nitekim Macron ile Erdoğan arasında “beyin ölümü” bezeli gerilimde de bu faktör gizli özne. NATO’nun pek çok üyesi YPG’yi IŞİD ile yapılan mücadelede etkin bir güç olarak görüyor. Sorun, Türkiye YPG’yi terörist olarak tanımlarken NATO’nun “o kadar da değil” demesi. Zirve öncesinde Türkiye, Baltık Ülkeleri’nin Rusya’dan korunmasına dönük eylem planı için “o zaman YPG’nin terörist olduğunu kabul edin ben de veto etmeyeyim” dedi. Hükümet yetkileri NATO’ya şantaj yapmadıklarını söylemekle beraber, bu durumun yaşandığını da inkâr etmedi. Baltık Eylem Planı vetosu kozunda şayet Türkiye’nin tek derdi bu olsaydı, çıkar odaklı NATO’da Ankara yol kat edebilirdi. Ancak daha büyük bir sorun var: S-400’ler.

Türkiye’nin Rusya’dan aldığı savunma sistemi S-400’ler gündeme geldiğinden bu yana Batı’yla gerilim konusu. Erdoğan’ın Kasım ayındaki ABD ziyaretine de bu gerilim yansıdı. ABD yönetiminin aksine Trump Haziran 2019’dan bu yana, içerideki seçim hesaplarını da gözeterek, Ankara’nın Moskova’dan S-400 almasına Obama yönetiminin Türkiye’ye Patriot satmamasının neden olduğunu söylüyor. Bu cümleyi Trump Macron ile görüşmesinde de sarf etti ve Macron’dan bu iddiaya yanıt geldi: Türkiye’nin Avrupa’da da alternatifleri vardı. Tek seçenek Patriot değildi. İstenseydi Avrupa’dan savunma sistemi alabilirlerdi.

Bu karşı çıkış daha önce kapalı kapılar ardında da ifade edildi. Nitekim bu baskıyı azaltmak ve Avrupa’nın S-400 konusunda tepkisini yatıştırmak için Ankara, ABD’nin yanı sıra Avrupa’dan da savunma sistemi alabileceğini söyledi. Yani Türkiye belli ki iyi hesaplanmamış bir adımla aldığı S-400’lerin görmezden gelinmesi için sus payı vermeye hazır. Bu stratejinin ne kadar etkili olabileceğini zaman gösterecek. Ancak S-400 alan Ankara’nın Moskova’ya yakınlaştığı ve Batı’ya meydan okuduğu, kendi yolunu çizdiğine dönük abartılı iddiaların gerçekten uzak olduğunu gösteriyor.

Türkiye’nin Baltık Savunma Planı konusunda yumuşaması muhtemel, özellikle S-400’ler düşünüldüğünde. Bu bir yana asıl tartışılması gereken NATO bütçe hedefinin 2024’e kadar sosyal harcamalardan kesintiye giderek sağlanacak olması ve bu akla kimsenin ses çıkarmaması. “NATO YPG’ye terörist der mi, Macron Erdoğan gerilimi ne olacak” konusuna odaklanılırken, Türkiye’nin ABD ve Avrupa’dan savunma sistemi alma girişimi daha fazla sosyal kesinti ve yoksul getirecek. Yani NATO’nun 28 üyesinden farklı olarak Türkiye toplumu yeni savunma sistemleri ve NATO bütçesi için iki defa bedel ödeyecek. Elbette bu konuda da muhalefet bu kadar ekonomik sıkıntı yoksulluk, işsizlik varken savunma sistemi, NATO bütçesi mi derdimiz demeyecek… Sahi Erdoğan ile Macron barıştı mı?

Tüm yazılarını göster