NBA deniline akla her zaman süper yıldızlar, havada süzülerek vurulan smaçlar, oyuncuların spor ayakkabıları ve kırılan rekorlar gelir. NBA peki ne demek? “National Basketball Association” yani “Ulusal Basketbol Birleşimi” olarak tanımlanıyor. Tamam, o kadarını biliyoruz. Google'a 'NBA' yazan her şahıs bu tanımlamayla karşılaşacaktır. Peki gerçekten ne demek? NBA'de 'her şey' kazanmaktır ve gerisi teferruattır. Kazanmak için her şeyi yapabilmektir. Hırs, tutku, sevgi, vizyon, yenilik, planlama, organizasyon...Ve hangi rolün içinde olursa olsun bütün bunları yaparken havalı olabilmek, karizmatik olabilmektir. Peki bu tarifler kitabını tek bir vücutta toplayabilsek bu, Pat Riley'nin bedeninden başkası olabilir mi? O, her şeyiyle NBA'in ruhunu taşıyan biri.
Patrick James Riley. Asıl adı bu. 20 Mart 1945'de New York'un Schenectady semtinde dünyaya geldi. Basketbolu oynarken seven Pat Riley Kentucky'de üniversite yıllarında hem basketbol hem de Amerikan futbolu takımında oynuyordu. Aslında ben biyografi yazmıyorum, yazmayı da tercih etmiyorum. Zaten internette herkesin biyografisi uzun uzun her sitede yayınlanıyor. Ama bu bilgiyi vermemin sebebi var. Pat Riley, koçluk yaptığı dönemde gerek New York Knicks yıllarında ve gerek Miami Heat yıllarında her zaman sert oynayan takımlar yaratmıştır. Basketbol yapısını sertlik üzerine kurmadığında bile oyuncularına gerek temaslı oyun oynayabilmeleri ve gerek zihinsel olarak sert kalabilmeleri konusunda çok fazla kültür aşılamıştır. 80'li yıllarda meşhur “Showtime Lakers”ın koçuyken maç esnasında saha kenarında bir molada oyuncularına yaptığı konuşmalar aklıma geldi. 1988'de 'Bad Boys' Detroit Pistons ile oynanan bir NBA Finali'ydi.
“Stay tough and never surrender. This is what winning is all about” yani “Sert (sağlam) kalın ve asla pes etmeyin. Kazanmak, tamamen bundan ibaret.”
Bu sözleri ünlü Pat Riley sözleri diye kimse not edip özlü sözler kitaplarına veya internet sitelerine yazmamıştır. Ama ben akan hayatın içinde detayda yaşanan bu tür incelikleri her zaman zihnimin bir köşesine not ederim. Hatırlayıp, bir yerde kullanmak bugüne kısmetmiş.
Bir adam düşünün; NBA'de oyuncu olmuş, koçluk yapmış, başkanlık görevinde bulunmuş. Üç seviyede de kara günler geçirmiş, dibi de görmüş şampiyonlukları da. Pat Riley, NBA'de bir oyuncu, koç ve başkan olarak şampiyonluk yaşamış ve yaşatmış biridir. NBA'de takımların başkanlarından evvel takım sahipleri var, yani patronları. Ama Pat Riley her kadar Miami Heat'in sahibi olmasa da esas patron o diyebiliriz. Eminim Miami'nin arenasında ödenen doğalgaz faturasının ne kadar olduğundan bile haberdardır.
Çok meşhur sorular ve tartışmalar vardır. Bunlar konuşulmaya ve tartışılmaya devam edecektir. Bu gri bölgelere biraz girelim ve rengin kontrastını biraz netleştirelim.
Michael Jordan gelmiş geçmiş en büyük basketbolcu, bunu tartışmıyoruz. Benim tanımlamama göre bir basketbol metaforu olarak Leonarda Da Vinci'nin “Son Akşam Yemeği” tablosundaki ortada oturan adamdır. Jordan'ın isminden sonra NBA tarihin gelmiş geçmiş en büyük oyuncuları sıralanırken kimileri Magic Johnson'ı hemen ikinci veya üçüncü sıraya yazar, kimileri ise daha alt sıralara. Çünkü şu argüman vardır: Pat Riley'nin yarattığı “Showtime Lakers”ın iki ana parçası Magic Johnson ve Kareem Abdul-Jabbar'dı. 80'li yılları adeta domine etti bu Lakers takımı. Neredeyse her sene final oynadılar. Kareem Abdul-Jabbar, Lakers'a gelmeden evvel Milwaukee Bucks'ı şampiyon yapmıştı. Johnson ile birlikte 80'li yıllarda 8 kez NBA Finali, 5 şampiyonluk yaşadılar. 1989'da Kareem, basketbolu bıraktı ve Magic Johnson 3 sezon daha oynadı. Şöyle bir argüman vardır: “Magic Johnson, Kareem'siz şampiyonluk kazanamadı.” Bu, ilk etapta doğru ama eksik bir argümandır. Detayda unutulan argüman ise şöyledir: “Magic Johnson, Pat Riley'siz şampiyonluk kazanamadı.”
Pat Riley, Lakers sonrası New York Knicks'i çalıştırdı ve Knicks'i yıllar sonra yeniden şampiyonluk yarışına soktu. Final gördü ama şampiyonluk göremedi. Burada Michael Jordan'ın en iyi olduğu dönemde ve aynı konferansta yer almasının da payı yoktur denilemez. Jordan'ın 'yüzünden' zaten çok kişi hak edip de şampiyonluk göremedi.
New York sonrası Miami Heat'in başına geçti ki. Miami Heat, 1988'de kurulmuş yeni bir yapılanmaydı. Miami Heat, Pat Riley gelene kadar haritada bile yoktu. “Haritada yoktu” derken bu, sportif kültürde “hesaplarda yoktu” veya “hesaplarda yer almıyordu” anlamında da kullanılmaktadır. Yani bugün Miami Heat'in geldiği noktayı düşünürseniz Pat Riley'nin ne kadar büyük bir basketbol adamı olduğunu anlarsınız. Sırf Miami Heat eserine bakarak hatta.
Pat Riley'nin Miami Heat'i “iyi takım”dan “elit takım” seviyesine taşırken yaptığı en büyük hamle 2004 yazında Lakers'dan Shaquille O'Neal'ı getirmek oldu. Miami Heat bir anda ligin gözde, ilgi odağı takımı haline geldi. Dwyane Wade'i 2003 draftinde yakalayan Riley, Shaq ile birlikte 2006'da Miami Heat'e ilk şampiyonluğu getirdi.
Asıl bütün ezberleri bozacak hamleyi 2010 yazında yaptı. 2000'li yılların en önemli oyuncusu Kobe Bryant'tı. Bunu biliyoruz, evet. Ama LeBron James'in de 2010'lu yılların en önemli oyuncusu olacağı aşikardı keza bunun 2008 ve 2009 yıllarında işaretlerini apaçık alabiliyorduk. Miami Heat, Dwyane Wade'i elinde tutarak yanına LeBron James ve ligin diğer bir elit oyuncusu Chris Bosh'u getirerek adeta ortalığı ayağa kaldırdı. Üçünü de aynı pistte, 'hoşbulduk' partisinde bir arada görene kadar hiç kimse bunun gerçek olabileceğine inanamadı. Sonuç ise üst üste 4 NBA Finali ve 2 şampiyonluk.
Video odasındaki editörü alıp Miami Heat'in başına koç yapmak nedir? Evet, Erik Spoelstra'dan bahsediyoruz. Bunu Pat Riley'nin dışında kim yapabilir? Çünkü o basketbolun, NBA'in ruhunu biliyor. Basketbolu biliyor her şeyden önemlisi. Yeteneği ise 200 metreden fark edebilecek ve tanıyabilecek kapasitede biri.
Kimileri şimdi “Phil Jackson diye biri var, ne anlatıyorsun?” diyebilir. Phil Jackson, NBA tarihinin en fazla şampiyonluk kazanan koçu olabilir. Ama Phil Jackson kariyeri boyunca sıfırdan bir camianın başına geçip kaderini değiştirmedi. Scottie Pippen ve Michael Jordan, Phil Jackson gelmeden önce Bulls takımındaydılar. Shaquille O'Neal ve Kobe Bryant ise Lakers'ta oynuyorlardı Phil Jackson gelmeden evvel. Lakers ise Phil Jackson gelmeden evvel de Lakers'dı. Ki Phil Jackson bunu denedi New York Knicks'in başkanı olarak. Başaramadı. Çok iyi bir koç olabilirsiniz. Phil Jackson bir koç olarak müthiş bir “winner” yani kazanandır. Ama bir şehrin kaderini değiştirmek, bir takımın, bir camianın kaderini değiştirmek 15 oyuncuyu şampiyonluğa taşımaya pek benzemiyor. Ki bunu Phil Jackson'ın New York Knicks'teki başkanlık döneminde gördük. Bunu anlatmamızın sebebi Pat Riley'nin her kademede ne kadar büyük işler başardığını iyi anlamak ve iyi anlatmak.
Pat Riley, NBA ruhunun beden bulmuş halidir. Kazanmak ise onun DNA'sında var, hatta ruhunda. NBA demek, NBA basketbolu demek kazanmak demektir. Gerisi ise sadece teferruattır. Bunu bize en iyi anlatan örnek ise Pat Riley'den başkası değildir.