Yaklaşık 3 yıldır tutuklu bulunan HDP’nin önceki eş genel başkanı Selahattin Demirtaş’ın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Daire’deki duruşması 18 Eylül’de yapılacak.
Demirtaş’ın avukatları savunmaya bugünlerde son şeklini vermek için çalışıyorlar, hafta sonu da Strazburg’a yola çıkacaklar.
Demirtaş’ı duruşmada en az yedi kişilik bir heyet temsil edecek. Savunmayı üç avukatın yapması planlanıyor. Hükümet kanadının da duruşmaya kalabalık bir heyetle katılması bekleniyor.
AİHM, Kasım 2016’dan beri tutuklu bulunan Selahattin Demirtaş hakkındaki kararını 20 Kasım 2018’de açıklamıştı. Demirtaş’ın tahliyesi beklenirken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “karar bizi bağlamaz” dedi, Ankara 19’uncu Ağır Ceza Mahkemesi de AİHM kararını tanımadı ve hemen ardından Demirtaş, hakkında bir başka mahkemece verilmiş hapis cezası onanarak hükümlü yapıldı.
Demirtaş’ın avukatlarının ve Hükümet’in AİHM Büyük Daire’ye taşıdığı dosyanın görüşülmesine günler kala, Ankara 19’uncu Ağır Ceza Mahkemesi, 2 Eylül tarihinde, savunmasını tamamladığı gerekçesiyle Demirtaş’ın tahliyesine karar verdi. Tabii ki Demirtaş tahliye edilmedi çünkü zaten bir başka dosyadan hükümlüydü. Ancak bu karar yine de önemliydi. AİHM’in Demirtaş hakkında verdiği kararda, “özellikle referandum ve başkanlık seçimleri sırasında -ki kendisi Türkiye’nin ilk ve tek tutuklu cumhurbaşkanı adayı idi- Demirtaş’ın tutukluluğunun devam ettirilmesinin, çoğulculuğu boğan ve siyasi ifade özgürlüğünü sınırlayan bir durum olduğu” ifade edilmişti. Tahliye kararıyla işte bu durum ortadan kaldırılmak isteniyordu (!)
Demirtaş’ın avukatı Mahsuni Karaman bu kararın da Demirtaş’la ilgili tüm yargı süreci gibi siyasi olduğunu söylemekte sonuna kadar haklıydı. Demirtaş’ı AİHM Büyük Daire’deki duruşmada temsil edecek heyette yer alacak olan hukukçu Kerem Altıparmak da tahliye kararını Twitter hesabından şu sözlerle tiye aldı:
“Demirtaş’ın 3 yıla yakın zamandır tutuklu olduğu dosyadan aniden tahliye olmasının 2 hafta sonra AİHM’de yapılacak duruşma ile hiçbir ilgisi olduğunu sanmıyorum. Tamamıyla bir tesadüf. Kesin tesadüf. Hiç şüphe yok ki tesadüf. Hiç öyle taktik falan yapılmamıştır. Kesin tesadüf.”
Evet, Türkiye yargısı bu acayip tesadüflerle dolup taşıyor. İşte bir başta tesadüf: Demirtaş’ın duruşmasıyla aynı gün KCK Ana Davası’nın kararı da açıklanacak.
Yargıtay 16’ıncı Ağır Ceza Dairesi, KCK Ana Davası’na ilişkin kararını 4 Eylül’de verdi. Kararın 18 Eylül’de UYAP’a yükleneceği yani açıklanacağı söylendi.
Peki bu davada sanık olarak kimler var? Kimler yok ki!
HDP’li bazı milletvekilleri ile eski DBP’li ve HDP’li hâlihazırda belediye eşbaşkanları, belediye meclis üyeleri, partilerin yerel teşkilatlarında görev almış isimler, insan hakları savunucuları, avukatlar, gazeteciler… Toplam 154 sanıklı, 10 yıldır devam eden bu dava, Kürt sorununun barışçıl çözümünün konuşulduğu 2009 yılında başlatılan operasyonun simgesi o fotoğrafla hafızalara kazınmıştı. Hani KCK operasyonu adı altında Kürt siyasetçileri ellerini kelepçeleyerek art arda dizdikleri o fotoğraf…
Avukatlar bu davanın hem esastan hem usulen bozulması gerektiğini tüm belgeleriyle ortaya koydular. Yargıtay kendi içtihatları doğrultusunda karar verirse bu dosyanın bozulması gerekir.
“Ne içtihadından bahsediyorsun! Bırak bunları, kayyımlara bak! HDP Diyarbakır İl binası önündeki ailelerin eyleminden kimlerin siyasi sonuçlar çıkarmaya çalıştığına bak! HDP il ve ilçe teşkilatlarına açılan soruşturmaya bak!..” diyorsanız, evet haklısınız ama yine de umudumuzu yitirmeyelim derim. Çünkü siyasetin telkiniyle, yönlendirmesiyle, baskısıyla verilen her kararın geleceğimizden neler çalacağını, kaç hayata mal olacağını kestiremiyoruz bile. Bu ağır bedelleri milyonlarca insana ödetmeye kimsenin hakkı yok.