Bir üniversitenin önünden geçerken anlatıyordu; "Diktatörlük ilk üniversitelere saldırdı. Hatta başkanlık sarayı ile aynı zamanda saldırdı. Çünkü o zaman üniversiteler Şili’nin bağımsızlığının simgesiydiler" diyordu.
Isla Negra’ya gidiyorduk Neruda’nın evine. Alberto arabayı kullanıyordu. Araba pek küçük sayılmazdı ama Alberto çok büyüktü. Omuzları neredeyse iki koltuğu kaplıyordu. Bu eve en son Allende ile birlikte gelmişlerdi. Onun koruması ve şoförüydü. O son gelişte Allende ile Neruda seçimde adaylık için görüşmüşlerdi ve sonra komünistlerin adayı Neruda, Allende’yi desteklemek için aday olmayacağını açıklamıştı. Şimdi de bizimle gidiyordu işte! Alberto sürgünden ülkesine 34 yıl sonra yeni dönmüştü. Her yerde, 34 yıl öncesinin özgür günlerinden işaretler arıyordu. Alçak bir diktatörden geriye ne kaldıysa onu…
Bir üniversitenin önünden geçerken anlatıyordu; "Diktatörlük ilk üniversitelere saldırdı. Hatta başkanlık sarayı ile aynı zamanda saldırdı. Çünkü o zaman üniversiteler Şili’nin bağımsızlığının simgesiydiler" diyordu. Çok konuşamıyordu. Koca gövdesine aldırmayan birkaç gözyaşı gözünden akıyordu. Direksiyonu tutar gibi yapıp siliyordu. Çok çabuk yapıyordu bunu. Arabadaki diğer arkadaşlar anlamıyordu bile. Sonra biraz trafiğe sövüyordu. Sürgünler her bahanede ağlarlar ve bunun için gerçekten çok nedenleri vardır. Faşist cunta Universidad Técnica del Estado-Teknik Üniversite’ye saldırdığında 800 öğrenci işkenceden geçti. Tutuklandı. 35 öğrenci lideri kaybedildi. Dedim ya çok haklı nedenleri vardı. Ve üniversitenin rektörü diktatörlüğün elinde uzun süre tutsak kaldı. Tutsak ama onurlu…
Faşistler neden üniversitelere saldırır? Bunu sosyalist başkan Allende, Meksika’da Guadalajara Üniversitesi’nde açıklıyordu. "Viva Meksika!", "Viva Şili!" ve "yaşasın birleşik Latin Amerika!" diye başlıyordu. Sonra kısaca; "Bu üniversitede yetişen birçok doktor neden sağlığın satın alındığını anlamıyorlar ve neden binlerce insanın bunu satın alamadığını! Birçok öğretmenin binlerce çocuğun ve gencin okula neden gidemediğini anlamadığı gibi. Halbuki üniversiteler kapitalistler için profesyonel yetiştiren bir yer değil. Bunun için okumuyor burada insanlar. Köylü çocukları, işçi çocukları ve alt sınıftan gelenler, bir sosyal değişimin öncüleri olduğunuzu asla unutmayın" diyordu ve işte tam bu yüzden faşistler üniversitelere saldırıyordu.
Bu yüzden bütün Latin Amerika’nın en demokratik geleneklerinden birine sahip, işçi sınıfı ve onun mücadelesi gelişmiş, sol sendikaların çok güçlü olduğu Şili’de dünyanın ilk neoliberalizmini gerçekleştirmek isteyen bir başka üniversitenin ‘Şikago’nun çocuklarının’ pratiğe geçiricileri, bir yandan Allende hükümetinin kamulaştırdığı bakır madenlerini geri alırken, öte yandan bu değişimin dinamiği olacak üniversiteleri özelleştirmeye başladı. Pinochet rejiminin bu kadar uzun süre ayakta kalabilmesinin temel unsuru, bu özelleştirmeydi. Bugün Şili’de devlet üniversitesinde, mesela hukuk okumak isterseniz ayda 1000 dolar ödemeniz gerekiyor ve bu sadece öğretim dönemi için değil bütün yıl boyunca devam ediyor. Allende’nin işçi ve köylü çocukları artık kendilerine bin bir güçlükle açılmış bursları geri ödemekten başka bir şey düşünmüyor olacaklardı…
Alberto ile Isla Negra’ya, şair Neruda’nın fazla muhteşem evine vardığımızda, yolda anlattıklarının, gördüklerimizin, konuştuklarımızın ve halkın yenilgisinin en başında faşistlerin üniversitelere saldırması vardı. Katledilenlerin, sürgüne gidenlerin ve mutlaka ki işkence tezgahlarından geçenlerin içinde en çok olan üniversiteliler.