Neden hâlâ uzaylı kuzenlerimizle çay içemiyoruz?

Uzayda akıllı yaşam arayışının en kıdemli ismi ve SETI (Dünya Dışı Akıllı Yaşam projesi) yöneticisi Seth Shostak yazdı: Dünya dışı akıllı yaşam arayışı ne durumda? Neden hâlâ uzaylı kuzenlerimizle çay içemiyoruz?

Abone ol

Seth Shostak *

Gözlemlenebilir bir evrende birkaç trilyon (son tahminler 20 trilyon galaksi olabileceğini öne sürüyor) galaksi bulunuyor ve bunların her biri yaklaşık bir trilyon gezegenle dolu; buna rağmen, henüz Dünya’dakinden farklı muhtemel yaşamlara ilişkin bir kanıt göremedik. Sinyal yok, devasa yapılar yok, yıldızlararası roketler yok. Gökbilimciler rutin biçimde evrendeki şaşırtıcı nesneleri keşfetmeyi sürdürürken, bunların her zaman için doğal olguların tezahürleri olduğunu görüyoruz.

Herhangi bir abartıda bulunmaksızın, evrenin bizlere, Homo sapiens kadar akıllı veya becerikli olan canlıların varlığına dair hiçbir ipucu sunmadığını söyleyebiliriz.

Bu gözlemsel gerçekten yola çıkarak hayâl kırıklığı yaratan bir sonuca ulaşmak cazip görünebilir: “Orada hiç kimse yok!” Gerçekteyse bu durum, evrenin canlı hayattan yoksun olduğu anlamına gelmiyor. Çoğu astrobiyolog, hayatın uzayda yaygın olabileceği konusunda kendinden emin görünüyor. Ancak iyimser bakışları her zaman için karmaşık ve zeki yaşamları kapsamıyor.

Büyük bir olasılıkla genelinde “pond scum” (içinde tek hücreli yaşam biçimleri oluşumuna imkân veren kozmik çorba) şeklinde bir evrende yaşıyor olabiliriz. Onlarca yıl boyunca gümüş rengi ekranda yarı-insan şeklindeki uzaylıların izlerini aradıktan sonra, gerçek kozmik sosun büyük oranda mikroskobik ya da en azından bir sazlık kurbağasından daha akıllı olmayan hayvanlardan ve bitkilerden oluştuğunu düşünmek, herkes için biraz hayâl kırıklığı yaratacaktır.

Öte yandan, bu durum insanları çok özel varlıklar kılar; bu da yaşam için mevcut devasa alanlar ve zekânın ortaya çıkış sürecine ilişkin olarak, Büyük Patlama’dan günümüze dek geçen milyarlarca yılla çelişkili görünen bir duruma işaret eder.

Hâl böyleyken, evrenin zeki varlıklar yaratmada neden bu kadar cimri olduğu konusunda makul bir açıklama bulabilir miyiz?

AKILLI YAŞAM FİLTRESİ

Ekonomist Robin Hanson, hayatın kaçınılmaz biçimde, düşünen yaratıkların evrimsel yolculuğunda bir takım engeller yarattığını öne sürüyor; bu durumu, evrenin ortalama IQ’sunu (zeka seviyesini) koruyan “Büyük Filtre” olarak adlandırıyor.

Peki, bu engeller neler olabilir? Belki de hayatın kendisi az rastlanan bir olgu; çünkü ilk etapta uygun ortamın oluşması oldukça zor. Belki tek hücreli canlılardan çok hücreli organizmalara geçiş, çoğu ekosistem açısından oldukça uzun bir yolculuktur. Muhtemelen zekânın ortaya çıkışı, piyangoda büyük ödülü kazanmak gibi büyük bir şans ya da belki de tüm zeki canlılar teknolojilerini geliştirdikten kısa süre sonra, kendi yıkımlarının mühendisliğini yaptılar.

Zekânın gelişimi yolunda baş edilemeyen engellerin olabileceği düşüncesi, bizi ilginç bir sonuca götürüyor. Bir gün Mars’ın kurak yüzeyinin altında veya Enceladus ya da Europa gibi bir ayın donmuş haldeki buzunun altında yaşayan mikropları keşfetme ihtimalimizi göz önünde bulundurun. Bu, bize hayatın gelişimi karşısındaki bir engelin listeden çıkarılabileceğini düşündürürdü. Neticede, biyoloji hem Dünya’da hem de yakınlardaki bir gezegende aynı esnada başlamış olsaydı, o zaman bu durumun sıradan bir olgu olduğu şüphe götürmezdi. Yani, uzayda (yaşama karşı) güçlü bir filtre mevcut değil.

Belki de trilobitlere (yaklaşık 500 milyon yıl önce yaşamış, sert kabukları, boğumlu vücutları ve gelişmiş organları olan karmaşık yapıdaki canlılar) ya da dinozorlara eşdeğer bir konumdaki daha kendine has bir yaşam biçimi tespit dersek, bu da bazı varsayımsal filtreleri ortadan kaldıracaktır. Öte yandan, Oxford Üniversitesi’nden Nick Bostrom, bu türden karmaşık bir organizmayı başka bir dünyada bulmamızın felaket derecede kötü bir haber olacağını ifade ediyor. Eğer böyleyse, Büyük Filtre’nin geçmişimiz değil, geleceğimizin için söz konusu olduğunu ve bunun bizim için yok oluş anlamına geleceğini söyleyebiliriz. Elbette, Homo sapiens, varlığımızı Dünya’nın ötesine taşımamızı engelleyecek bir duvarı aşacaktır. Ama bir filtre varsa, türümüzün güzel ve umut verici olduğu kadar, kısa ve kasvetli bir kaderi söz konusu olurdu.

Büyük Filtre fikrinin sağlaması yapılırken oldukça sınırlı bir gözlem gerçekleştirmek yeterli görünüyor; gece göğünde uzaylılara dair bir kanıt görmüyoruz ve bu, insanlığın kaderi hakkında (olasılıkla kötü bir gelecek tahayyülü ve) şaşırtıcı bir sonuç ortaya koyuyor.

'BÜYÜK FİLTRE' TEORİSİ BOŞLUKLARLA MI DOLU?

İfade edilen farklı engellerin gerçekten de bu denli baş edilemez olup olmadığı tartışmaya açık. Örneğin, çevresini algılayamayan varlıklardan zeki canlılara geçişteki evrimsel oranın inanılmaz derecede düşük olasılığa sahip olduğu görüşü.

Peter Ward ve Don Brownlee’nin yaklaşık yirmi yıl önce yayınladıkları bir kitapta öne sürdüğü “Nadir Gezegen” hipotezinin bir iddiası, gezegenimizdeki fiziksel şartların var olabilmemiz için hassas biçimde ayarlandığı ve oldukça nadir biçimde başka bir yerde ortaya çıkabileceği görüşüdür. Elbette akıllı yaratıklar Dünya’da ortaya çıktı; ancak gezegenimiz gerçekten özel olduğu için. Bunun yanı sıra, son zamanlarda keşfedilen binlerce gezegen, karasal dünyaların (canlı yaşamı konusunda) yetersiz imkânlara sahip olduğunu gösteriyor. Şayet “Büyük Filtre” varsa, uygun yaşam alanlarının olmaması da ihtimal dışıdır.

Zekânın ortaya çıkışı noktasında öne sürülen diğer engeller astronomiyle olduğu gibi sosyolojiyle de bağlantılı olduklarından, daha basit bir şekilde ortadan kalkmıyorlar. Birçok kişi, insanlığın bir el çantası içinde Hades’e (Antik Mısır’da yeraltı tanrısı / cehennemin yöneticisi) gideceğine dair neredeyse gurur duyuyor. Eğer bunu bize bir nükleer savaş yapmazsa, iklim değişikliği yapacak. Ancak, bu tehditler karşısında akıllı olmak ve kendini imha etmekten kaçınmak hususunda en azından küçük bir şansımız olduğu düşünüldüğünde, yabancı varlıkların kimi makul kesimlerinin uzun vadede kendilerini hayatta tutabileceklerini ve yok olmaktan kaçınabileceklerini de açık biçimde görebiliriz.

Büyük Filtre fikrinin gerçekten de önerilen süzgeçler temelinde veya başka biçimlerde işlemediğini, daha başlangıçtaki görüşleri noktasında sendelediğini düşünüyorum: Farklı biçimde söylersek, diğer zeki canlılara ilişkin herhangi bir kanıt göremediğimiz için, kozmosun hassasiyetini koruması açısından bazı genel mekanizmalara ihtiyaç duyuyoruz. Tabi ki bu karman-çorman kimyasal çorbadan uzaylı yaratıklara giden yoldaki engellerin bir kısmını süsleyerek düşünmek eğlenceli olabilir; fakat burada, kozmik mevkidaşlarımızın yaygınlığı konusunda gayet aceleci bir sonuca ulaşılmış olabileceği, çok daha olası görünüyor.

SETI adıyla bilinen diğer dünyalardan radyo ve ışık sinyalleri araştırma çabaları bugüne dek uzaylılardan gelen herhangi bir selamlama mesajına ulaşamadı. Ancak bu gözlemler hem yetersiz hem de ilk günlerde oldukça sınırlıydı. Evren, yayın yapan toplumlarla dolup taşsa bile, yetersiz alet hassasiyetinden ötürü veya yalnızca az sayıdaki yıldız sistemleri bile henüz araştırılmadığından, SETI bunları kolayca gözden kaçırabilir.

Bir grup insan, SETI’de çalışan bilim insanlarının 50 yıldan fazla bir süredir herhangi bir keşif olmaksızın çalıştıklarını, bu nedenle zekâ sahibi varlıkların nadir olduğunu öne sürerek çalışmaları onaylamadıklarını açıkladığında, ortak ve üzücü bir hataya düşüyorlar. Durum böyle değil. Gözlemciler, bu sürecin çoğunda teleskop kullanım zamanının yetersizliği ya da radyo kadranının sadece küçük dilimlerini inceleyebilen alıcılar tarafından sınırlandırıldı.

Dahası, Yapay Zekâ geliştirme sürecinde olan insanlığın, diğer kendine has toplumları gayet iyi takip edebileceği teknolojik bir yörüngeye oturmakta olduğunu atlamamak gerekiyor. Biyolojik zekânın aksine, Yapay Zekâ kendini muazzam bir hızda geliştirebilir. Ayrıca, makinelerin kozmosun her tarafına yayılması önünde belirgin bir sınırlama mevcut değil. Bu önermenin ana fikri, evrendeki zekânın büyük bir kısmının yapay olabileceğidir. Ve zeki makineler küçük, yerel ve şifrelenmiş olabilirler.

Kanıt yoksunluğu, yokluğun kanıtı olarak gösterilemez. Başka bir deyişle, Büyük Filtre teorisi, kendine bir soru arayan çekici bir cevaptan başka bir şey olmayabilir.

Yazının aslı Futurism sitesinde yayınlanmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)