Neden hep biz öldük?

Biliyoruz ki çalışmak öldürmez. Bizleri öldüren işçinin sağlık ve güvenliğini odağa almayan iş organizasyonu, kanunsuzluk, örgütsüzlük! Değiştirmemiz gereken işte tam da bu!

Abone ol

Eylem Can*

Neden yaralanmak, hastalanmak, ölmek işçilerin “kader”i, “fıtrat”ı olurken, patronların payına daha fazla kâr, “velinimet”, “işçi babası”, “vatan hizmetkâr”ı olmak düşüyor? Neden işyerlerimiz “kaza”, sakatlık, hastalık ve cinayet mahallerine dönüşüyor?.. Neden patronların “fıtrat”ına çalışma kaynaklı ölüm, sakatlanma, hastalık hiç düşmüyor? Neden işçiler her gün, benzer nedenlerle ölüyor? Ölen canlar tek tek sayılınca neden her yıl birkaç Soma Katliamı olsa da fark edilmiyor? İş cinayetleri neden gazetelerde ancak üç satır, toplu cinayetlerde kamuoyu gündeminde üç gün yer bulabiliyor? Neden iş cinayetleri davalarında tüm sorumlular yargılanmıyor? Neden etkin yargılama yapılamıyor? Neden yargılama süreci takip edilen davalarda bile cezasızlıkla, yıllara yayılmayla, adaletin tecelli etmemesiyle yan yana düşüyor? Neden “İş cinayetlerinin hesabını soracağız!” bir cümle olarak havada asılı kalıyor? Her 28 Nisan İş Cinayetlerinde Hayatını Kaybedenleri Anma ve Yas Günü iş cinayetlerini dert edinenlere, yakınlarını iş cinayetlerinde kaybeden Adalet Arayan İşçi Aileleri’ne bu ve benzeri soruları tekrar tekrar sorduruyor. 

Öngörülebilir ve önlenebilir nedenlerden dolayı her yıl ülkemizde binlerce işçinin öldüğü yakıcı ve çıplak bir gerçek olarak önümüzde duruyor. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) raporuna göre 2022’de ülkemizde en az 1843; 2023’ün ilk üç ayında en az 463 işçi öldü.[2] Ölenlerin ekmeğini kazanmak için çalışmak zorunda olduklarını -tıpkı senin benim gibi-, bir gün evlerinden çıktıklarını, bir daha geri dönemediklerini -biz bugün dönebildik, ama yarın sağ salim dönebilecek miyiz?- iş organizasyonlarında canlarının hiçbir kıymeti olmadığı için öldüklerini -işyerlerimizde canımız ne kadar korunuyor?-, ne kadar çok olduklarını -ne kadar çokuz, ne kadar ölsek de yerimizi doldurabilecek ve bir gün çalışırken ölecek birileri mutlaka var- düşünerek bir parça duralım. 

Meslek hastalıklarında durum nedir peki? Zamana yayılan sessiz ölümlerle işçiler sessizce aramızdan ayrılırken SGK istatistiklerinden buharlaşan meslek hastalığı kaynaklı ölümlerin akut iş cinayetlerinin en az beş-altı katı olduğu öngörülüyor. SGK istatistiklerinde meslek hastalığı kaynaklı ölümler sıfır-yirmi arasında değişiyor. İSİG gönüllüsü Aslı Odman “Türkiye’de en muhafazakâr tahmin ile 10 ila 15 bin çalışanın, uzun vadeye yayılmış iş cinayeti olarak tabir edebileceğimiz meslek hastalıklarından hayatını kaybetmesine rağmen, resmi istatistiklerde 2013’ten beri kimse ölmemiş gözüküyor. Her sene kanserden ölenlerin en az yüzde 10’unun mesleki kanserlere bağlı öldüğü hesaplanıyor. On binden fazla mesleki kanserden ölüm kayıt altına alınıyor olmalı, ama resmi rakam ‘0’.” diyor.[3]

Biliyoruz ki çalışmak öldürmez. Bizleri öldüren işçinin sağlık ve güvenliğini odağa almayan iş organizasyonu, kanunsuzluk, örgütsüzlük! Aç kalmak, işsiz kalmak, işten atılmak, insanlık dışı koşullarda çalışmak ile ölüm arasında ölümlerden ölüm beğenmek durumunda bırakılıyoruz. Değiştirmemiz gereken işte tam da bu!

ÇALIŞIRKEN ÖLMEMEK MÜMKÜN!

28 Nisan İş Cinayetlerinde Hayatını Kaybedenleri Anma ve Yas Günü’nde dünyanın her yerinde, milyonlarca işçiyle birlikte “Çalışırken ölmek istemiyoruz!” şiarını yükseltiyoruz. “Çalışırken ölenleri hatırlıyor musunuz?” diye soruyoruz. “ ‘İş kazaları’ ve meslek hastalıkları öngörülebilir ve önlenebilir. Her yıl işyerlerinde savaşlardakinden daha fazla insan ölüyor. Örgütlenme bu acıya tek çare! Önlem almak tek deva!” diyoruz. Hastalanmaya, sakat kalmaya ve ölüme sistematik olarak davetiye çıkaran iş organizasyonu ile “iş kazaları” ve meslek hastalıkları arasındaki ilişkiye dikkat çekiyoruz. Patronlar ve devlet üzerinde kamuoyu baskısı oluşturmayı amaçlıyoruz. Canımızı korumak için yan yana gelmeye, dayanışmaya, daha insani koşullarda çalışabileceğimiz iş organizasyonları yaratmaya çalışıyoruz. Adını bile bilmediğimiz işçilerin uzun mücadeleler vererek emek mücadelesi takvimimize kazandırdıkları 28 Nisan’da.

Peki neden 28 Nisan? Bu günün tarihçesine kısaca bakarsak;[4] 1984’te Kanada Kamu Çalışanları Sendikası (CUPE) sendika bazında; 1985’te Kanada Sendikalar Konfederasyonu ülke bazında tek taraflı olarak 28 Nisan’ı ulusal yas günü ilan etti. Bu günü seçme nedenleri, 28 Nisan 1914’ün Kanada’da ilk defa patronların “iş kazaları”nı tazmin etmesine dair kapsamlı bir mevzuatın kabul edildiği, “iş kazaları”ndaki patron sorumluluğunun hukuken tescil edildiği gün olması. 1970’te Amerikan Emek Federasyonu ve Endüstriyel Örgütler Kongresi (AFL-CIO), 28 Nisan’ı çalışırken hayatını kaybeden bütün işçiler için anma günü ilan etti. ABD Kongresi’nden kapsamlı bir İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Yasası geçirilince devlet işçi sağlığının bir kamu sorunu olduğunu sembolik de olsa kabul etmiş oldu.

1989’da ABD’de, 1991’de Kanada’da, 1992’de İngiltere’de resmi yas günü olarak tanınan 28 Nisan’ı, 2001’de Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) “Dünya Çalışma Güvenliği ve Sağlığı Günü” ilan etti. 2017 itibariyle ABD, Arjantin, Avustralya, Belçika, Bermuda, Birleşik Krallık / İngiltere, Brezilya, Cebelitarık, Danimarka, Dominik Cumhuriyeti, İspanya, Japonya, Kanada, Lüksemburg, Malawi, Moldova, Panama, Peru, Portekiz, Tayland, Tayvan, Ukrayna ve Zambiya’da resmî yas günü olarak kabul edildi. Bangladeş, Benin, Çek Cumhuriyeti, Filistin, Finlandiya, Macaristan, Malezya, Malta, Nepal, Romanya, Singapur ve Yeni Zelanda’da sendikalar bazında anma günü yapılıyor, devletlerinin bugünü resmî yas günü ilan etmesi için kampanyalar düzenliyorlar. 

2008’den beri hiçbir işçi çalışırken ölmesin diye mücadele eden Adalet Arayan İşçi Aileleri, 2013’ten beri yürüyüşler, salon etkinlikleri düzenleyerek 28 Nisan’ın Türkiye’de de İş Cinayetlerinde Hayatını Kaybedenleri Anma ve Yas Günü ilan edilmesini talep ediyor. Unutmabeni çiçeğini sembol olarak kullanıyorlar. Resmî Anma ve Yas Günü ilan edilmesi için Meclis’e de giden Aileler’in talebi henüz yerine getirilmedi. Milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu ve Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun Meclis’e sundukları kanun tekliflerine de Meclis henüz ses vermedi. Başta Adalet Arayan İşçi Aileleri olmak üzere, milletvekillerinin, sendikaların, çeşitli sivil toplum örgütlerinin çabalarına rağmen, çalışırken ölen işçilere bir gün bile çok görüldü. Aslında bu durumun kendisi bile işçi hayatının ne kadar kıymetsiz olduğunun bir göstergesi. 

“bir şeyler var 

değiştirmemiz gereken 

önce acılardan başlanacak”[5]

28 Nisan sadece bir Anma ve Yas Günü değil. Dünyanın her yerinde ekmeğini kazanmak için çalışmak zorunda olan bizler, adını bile bilmediğimiz işçilerle, aramızda sınırlar, devletler, hükümetler olsa da, aynı büyük ailenin, işçi sınıfının mensupları olduğumuz için, farklı dillerde aynı sloganı hep birlikte haykırıyoruz: “Ölenleri an, kalanlar için mücadele et!” Peki ne anlama geliyor bu slogan?

Adalet Arayan İşçi Aileleri’nin başka işçilerin ölmemesi için sürdürdükleri mücadelelerine refakat ederken en sık tanık olduğumuz ifadelerinden biri, “Başkaları da bizim çektiğimiz acıyı çekmesin, bizim gibi canları yanmasın, bizim gibi yas tutmasın” oldu. En çok bitmeyen bir yastan bahsettiler, “Gün geçmiyor ki acımızı aynı şiddetle yaşamayalım. Bir gün olsun, bir saniye olsun unutmadık ki! Verdiğimiz adalet mücadelesi, kaybettiklerimize borcumuz, geride kalanlara sorumluluğumuzdur” dediler. Bütün toplumun gözü önünde Galatasaray Meydanı’nda, iş cinayeti mahallerinde, mahkeme salonlarında yaslarını tutup mücadele ederek yası bir mücadele biçimine dönüştürdüler. 

Yas tutmak, kayıpla birlikte geliyor. Eğer yas tutuyorsak, öncelikle dinlenmek, anlaşılmak istiyoruz. Bazı yaslar var ki hanelerden sokaklara taşıyor. Birden hepimize, insanım diyen herkese kendini dayatıyor. İşte bu noktada yas da şekil değiştiriyor. Dinlenmekten, anlaşılmaktan daha fazlasını istiyor. Kayba neden olan faillerin cezalandırılmasını, adaletin tecelli etmesini talep ediyor. Başka canların yanmaması, başkaları ölmemesi için mücadeleye dönüşüyor. 

Ölenleri anmak, unutmamayı, unutturmamayı, belleği gündeme getiriyor. Her şey çok kolay, çok çabuk unutuluyor. Acıyla ilintiliyse daha da çabuk hanelerimizden, belleklerimizden uzaklaştırmak, unutmak istiyoruz belki de. Ama unutursak aynı acıların yeniden yaşanmasını nasıl engelleyebiliriz? Başka canların ölmemesini nasıl sağlayabiliriz? 

Ölen işçilerin yasını tutmuyorsak işçiler için hakkaniyetli bir mücadele veremeyiz. Mücadele takviminde 28 Nisan 1 Mayıs’a bağlanır. 1 Mayıs alanlarına artık gelemeyecek, artık mücadele edemeyecek on binlerce işçinin adımları, onların sesi, onların yarım kalmış hikâyeleri, ulaşamadıkları düşleri yanı başımızda bizimle adım atar, haykırır: “Ölenleri an, kalanlar için mücadele et!” 

CUMHURBAŞKANI VE MİLLETVEKİLLERİ ADAYLARINA SESLENİYORUZ

14 Ekim 2022’de Bartın Amasra’da Türkiye Taşkömürü Kurumu Amasra Müessese Müdürlüğü’ne bağlı maden ocağındaki iş cinayetinde 43 işçi öldü. 25 Nisan’da Amasra Maden Faciası Davası Bartın Adliyesi koridorundaki derme çatma salonda görülmeye başladı. Bugün davanın dördüncü günü. Kentteki spor salonunun bile dava için kullanıma verilmediği bir yerden adalet çıkması mümkün mü? Mümkün olmadığını onlarca iş cinayeti davasında defalarca yaşadık.

Kaybettiğimiz canlarımızı saygıyla anarken yaklaşan seçimler nedeniyle Cumhurbaşkanı ve milletvekilleri adaylarına 28 Nisan İş Cinayetlerinde Hayatını Kaybedenleri Anma ve Yas Günü vesilesiyle sesleniyoruz.

– 28 Nisan’ın dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de resmî olarak İş Cinayetlerinde Hayatını Kaybedenleri Anma ve Yas Günü ilan edilmesini istiyoruz. Ölen işçilerin unutulmaması, unutturulmaması için Nisan ayının son haftası çeşitli etkinliklerle ölenlerin anılmasını, hafta boyunca işçi sağlığı ve iş güvenliği temelli kamu spotlarının devlet televizyonundan yayımlanmasını, bilim insanlarının, doktorların, İSİG uzmanlarının devlet kanallarında konuşarak kamuoyunu bilinçlendirmelerini, çeşitli etkinliklerle konuya dikkat çekmelerini istiyoruz.

– Cinayet mahalli olan yerlerin ya da yakınlarındaki uygun alanların orada ölen işçiler için anıt parka çevrilmesini, hangi tarihte kaç kişinin nasıl öldüğünün, isimlerinin yazılı olduğu plaketlerin çakılmasını, sokak ve caddelere ölen işçilerin isimlerinin verilmesini istiyoruz.

– Mecliste iş cinayetleri ve meslek hastalıkları odaklı çalışma koşullarını araştıran, düzenli olarak rapor açıklayan, iş cinayetleri ve meslek hastalıklarını engellemek için attıkları adımları kamuoyuyla şeffaf bir şekilde paylaşan bir komisyon kurulmasını istiyoruz.

– İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’nın adından başlayarak hatalı bir yasa olduğunu düşünüyoruz. Temelde işin yürütülmesini, devamını, sağlıklı işleyişini esas alan, işçiyi özne kılmayan herhangi bir yasanın iş cinayetlerinin, meslek hastalıklarının önüne geçemeyeceğini biliyoruz. Veriler de bu tespitimizi doğruluyor. Yasanın yürürlüğe girdiği günden beri ölümler azalmadı, arttı. Bilim insanlarının, sendikaların, meslek örgütlerinin, işçilerin, iş cinayetlerini durdurmak için çalışan herkesin katılımına açık olarak hazırlanacak işin değil işçinin sağlığını, işin değil işçinin güvenliğini sağlayacak yeni bir yasa istiyoruz.

– İş cinayetlerinden sonra beylik cümlelerle baş sağlığı dilenmesini, boş vaatlerde bulunulmasını istemiyoruz. İş cinayetlerinde kamu görevlileri dahil olmak üzere zincirleme sorumluluğu bulunan herkesin etkin bir şekilde yargılanmasını, en ağır şekilde cezalandırılmalarını istiyoruz. Bir gün bile hapis yatmayan suçlu patronların, mülki amirlerin yargılamaya izin vermediği kamu görevlilerinin, bir yerde suç işleyen memurun üst makama atanmasının tarihin kara sayfalarında kara lekeler olarak kalmasını istiyoruz. Bugün cezasızlık, hapis cezasının para cezasına çevrilerek 24 taksite bölünmesi nasıl emsalse, önlem almadığı için işçiyi bile bile ölüme göndermenin karşılığı olan ağır cezaların verilmesinin ve cezaların çekilmesinin emsale dönüşmesini istiyoruz.

*2012-2018 yılları arasında çıkarılan İş Cinayeti Almanağı kitaplarının gönüllü editörü, Adalet Arayan İşçi Aileleri’nin iş cinayetlerini durdurmak için verdikleri mücadelenin destekçisi.

NOTLAR:

[1] Bu yazıyı 30 Nisan 2021’de Umut-Sen’de yayımlanan “28 Nisan’dan 1 Mayıs’a: Yastan Mücadeleye” yazıdan yola çıkarak yeniden kaleme aldım. Bkz. https://umutsen.org/index.php/28-nisandan-1-mayisa-yastan-mucadeleye-eylem-can/, Yazının başlığında geçen Neden Hep Biz Öldük?, Çağrı Sinci’nin Hep Biz Öldük şarkısından alınmıştır, https://www.youtube.com/watch?v=43131b9HOAE

[2] İSİG Meclisi, “Mart ayında 130, 2023 yılının ilk üç ayında (90 günde) en az 463 işçi hayatını kaybetti”, 11.4.2023, https://isigmeclisi.org/20854-mart-ayinda-130-2023-yilinin-ilk-uc-ayinda-90-gunde-en-az-463-isci

[3] Zeynep Akgül, “2013 yılından beri kimse ölmemiş gözüküyor!”, Aslı Odman ile söyleşi, Jinha, 28.4.2021, https://www.academia.edu/50829218/_2013_yılından_beri_kimse_ölmemiş_gözüküyor_

[4] 28 Nisan tarihçesini 2018 İş Cinayetleri Almanağı için hazırladığımız yazıdan derleyerek alıntıladım.

[5] Ahmet Telli, “Bekle Beni”, Kalbim Unut Bu Şiiri, Everest Yayınları, 2003.