Sokaklardan eylem sesi geliyor Barselona’da. Ah sevgili okur sizi yazının burasında bırakıp eyleme gidiyorum. Yolu kesmişlerdir mutlaka, bir helikopter sesi geliyor yukarıdan ve slogan sesleri. Birkaç patlama, gaz bombası ya da şenlikli havai fişekleri…
Gece karanlıktı. Orman karanlığı şehir gibi olmuyor, yeşil gibi
daha çok. Ay filan varsa da sızamıyor ormana. Güneş de sızamıyordu
zaten sonraki günlerden biliyorum. Sadece derin bir nem içinde
bırakıyor seni. Suyun biraz daha az ıslağı işte. Yatmam için bir
yer gösterdi Lean yurdu burası bir yerli. Sonra çok iyi arkadaşım,
biraz ilerideki altın madenini bombalamayı konuştuk çok, birlikte
tabii. O gece daha yüzünü bile görmedim dedim ya karanlık, yeşil
ama. Uyku tulumu sordu, yok dedim. Sevmiyorum taşımayı, zaten ne ki
çantam iki karış var yok, bir de kamera var içinde.
Bir şey demeden gitti. Alçak bir yer yatacağım yer, hani beline
kadar geliyor insanın, onların boyu için daha yüksek sayılır. Bir
hasır gibi şeyle geldi kalın ve geniş yapraklardan yapılmış bunu da
gündüz gördüm ve kenarında bütün gece bacağımı kesen tarafının
içinden fırlayıp çıktığını. Bir de cibinlik ki bu ormanda sahip
olmak istediğim en önemli şey. Alta dolarsan karıncalar da
gelemiyor. Yağmur Ormanları'nda en çok onlardan korkuyorum, iri
boğa yılanları halt etmiş yanlarında. Hiç ısırmadılar en azından,
bin yaşasın.
Yatınca çok yeterli geliyor insana burası. Hatta kocaman.
Dönebiliyorsun içinde, beline kadar doğrulabiliyorsun. Ayağa
kalkmak istediğinde dışarı çık koca bir ormanın var. Onu da tam
görmedim ya gece. İçinden tekne ile geçtik halbuki. Su çok karanlık
görünüyordu. Zaten daha çok toprak rengi olur Amazon’da su ama
sonra öğrendim altın madeninin yüzünden sahiden karanlık su. İçinde
siyanür var artık, doymak bilmez kapitalizm yani aç patron, iktidar
parçacıkları, kanser eden işçi emeği, alçak finans dünyası, altın
borsası ve her şeye rağmen yaşamaya çalışan biraz nehir balığı.
İnsanın kaldığı yerin küçük olması iyi bir şey. İnsan kendini
bir yere kapatıp hapsetmiyor. Salon, salomanje değil ve büfe yok
etrafta, diplomalar asılı bir duvarsız, perdesiz, birikmiş mülkiyet
sinmemiş hiçbir yere ve en büyük evden daha büyük orman.
Barajlara karşı çıkan bir hareketin ilişkisiyle gelmiştim
buraya. Bayraklarının üstünde, yüksek gerilim direğine gerilmiş
insan vardı. İsa’nın çarmığa gerilmesi gibiydi. Gece madene yiyecek
taşıyan bir tekneye bindirmişlerdi. Ne yapıyım ekmek parası demişti
teknenin sahibi yerli. Bizim arkadaşımız, zaten başkası götürmez
dediler bana…
Sokaklardan eylem sesi geliyor Barselona’da. Ah sevgili okur
sizi yazının burasında bırakıp eyleme gidiyorum. Yolu kesmişlerdir
mutlaka, bir helikopter sesi geliyor yukarıdan ve slogan sesleri.
Birkaç patlama gaz bombası ya da şenlikli havai fişekleri…