Nedir bu 'antik buğday' merakı?
Uzmanları anlatıyor: Antik buğday üretme çabası, 'acaba antik buğday özelliklerine ulaşırsak ve günümüzün olumsuz koşullarına adaptasyon sağlamış buğdaylarıyla melezlersek verimi yüksek, hastalıklara dayanıklı buğdaylar elde edebilir miyiz' merakından kaynaklanıyor...
İZMİR - Ülkemizde sağlıklı ve güvenli gıdaya büyük ilgi ve aynı boyutta da bilgi kirliliği var. Halk elbette 'sağlığa zarar vermeyen' ürünler tüketmek istiyor ancak bu konudaki 'iddialar' da kafa karıştırıyor. Son dönemde öne çıkan 'antik buğday' tartışması da bunlardan biri.
Peki bu 'antik buğday' merakının sebebi ne? Soruyu yönelttiğimiz Ankara Üniversitesi Biyoteknoloji Enstitüsü Biyoteknoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ali Ergül'ün yanıtı şöyle, "Dünyada ilk ortaya çıkan buğdayla günümüze kadar ulaşan buğday arasında bazı gen kayıpları oldu. Bu durum belirli hastalıklara, kuraklığa-soğuğa dayanıklılık gibi farklardan kaynaklandı. Şimdiki antik buğday üretme çabası, 'acaba antik buğday özelliklerine ulaşırsak ve günümüzün olumsuz koşullarına adaptasyon sağlamış buğdaylarıyla melezlersek verimi yüksek, hastalıklara dayanıklı buğdaylar elde edebilir miyiz' sorusundan kaynaklanıyor. Aslında bütün hikaye bu. Tarihsel süreç içinde bütün canlılar bazı özelliklerini iyileştirirken bazı özelliklerini özellikle direnç özelliklerini kaybeder. Örneğin paleolitik dönemlerde insanlar soğuğa dayanıklıydı ama şimdi bu özellikleri kaybolmuş durumda. Antik buğday dediğinizde de halkta şöyle bir imaj uyanıyor; "Bu buğday saftır, hastalıklara dayanıklıdır, hormonsuzdur, ilaç yapmadan yetiştiririm hem de yüksek verim alırım"... Bu kabul, doğal olarak oluşuyor. Çünkü halkın gözünde ilaç kullanılan, hormonlu ve GDO’lu ürünler kötü bir imaja sahip."
'7 BİN YILLIK BUĞDAY ÇİMLENMEZ'
Buğday üzerinde uzun yıllardır genetik ve moleküler biyoloji çalışmalarını ODTÜ’de sürdüren Prof. Dr. Mahinur S. Akkaya da Ergül'e paralel bir değerlendirme yapıyor: "Antik buğday deyince, antik zamanlara ait arkeolojik kazılarda bulunmuş ancak yangın geçirmiş ve bu nedenle karbonlaşmış buğday tohumlarını anlamalıyız. Kazılarda bulunan bu tür örneklerde, her zaman karbon izotopu oranı ile yaş belirlenme ya da tarihlendirme analizi yapılır ancak bundan sonra örneklerin ‘antik’ yaşı kanıtlanabilir. Modern buğday tohumları bile çok iyi koşullarda saklanmış olsa bile zamanla çimlenme yeteneklerini kaybedebilmektedir. Bu nedenle gen bankaları belli aralıklarla stoklarındaki tohumları çoğaltıp tekrar korumaya alırlar. Bilim biliyorsunuz kanıt arar, iddia edilen 7 bin yıllık tohumların gerçekten 7 bin yıllık olup olmadıklarını anlamak oldukça kolaydır! Çünkü 7 bin yıllık tohum karbonlaşmıştır ve çimlenmez!"
"Gen bankasından alınan bir buğdaya 'antik buğday' diyebilir miyiz?" sorumuza ise şu yanıtı veriyor Akkaya, "Hayır diyemeyiz, gen bankasından alınan buğday tohumları doğadan toplanıp, örnek alınan yerlerin bilgisi ile birlikte, karakterize edilmiş ve saklanmıştır; modern yabani/primitif tipler olarak tanımlanır."
'BU YÖNDEKİ HABERLER GERÇEĞİ YANSITMIYOR'
Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Muzaffer Tosun da bu iddiaları içeren haberlere dikkat çekiyor. "Son zamanlarda medyada yer alan haberlerde arkeolojik kazılarda bulunan buğday tohumlarından yüksek verim elde edildiğine dair bilgiler yer almaktadır. Bu ifadelerin gerçeği yansıtma olasılığı pek bulunmamaktadır. Çünkü tohum canlı bir bitki kısmıdır. Yani tohum toprağa ekildiği zaman tohumdaki embriyo kısmının canlı olması gerekir. Tohumun canlılığı normal depolama koşullarında 5-6 yıl devam edebilir" diyen Tosun şöyle devam ediyor, "Tohumun canlılığını 10 yıldan daha uzun süre koruyabilmesi için sıfır derecenin altındaki özel koşullarda tutulması gerekmektedir. Ayrıca gen bankalarında soğuk koşullarda muhafaza edilen tohumlar belirli aralıklarla çimlendirme testlerine alınarak çimlenme oranı azalan tohumların üretim yenilemeleri yapılmaktadır. Bu nedenle arkeolojik kazılarda küplerde bulunan tohumların canlı olabilmeleri olası değildir. Yani bu tip haberler gerçeği yansıtmamaktadır."