Neoliberalizm çöküyor. Hemen söylemeliyim ki -maalesef- biz
filan çökertemedik bunu. Kendi kendine kara deliğine gömülüyor.
Basit bir çökme nedeni var aslında. Mesela özelleştirecek bir şey
kalmadı ilk neoliberal ülkelerde. Son yazıda Şili’den isyanı
konuştuğumuz Margreta Pena’nın dediği gibi, ‘Her şey çok pahalı
çünkü her şey özelleştirilmiş durumda.’ Hatta Arjantin gibi birkaç
kez halk isyanlarıyla, diz boyuna çekilebilmiş neoliberal batağın,
kurtarılmış şirketlerin, birkaç özelleştirilmesiyle, tavşanın
suyunun suyu bile kalmamış durumda. Hep beraber, son çare kötü
çocuklarla artık elde ne varsa, kaldıysa bunun talanına dalınıyor.
Önümüze gelen bir maden ocağı, her yere GDO’lu tarımla bütün
toprakların Monsanto’nun, Cargil’in Frenkeştayn tohumlarına terk
edilmesi ve eğer hala elimizde kalmışsa son suyun barajla ya da
Amazon’daki gibi dünyanın akciğerinin yakılarak, kesilerek yok
edilmesi.
-Bu arada herkese sigarayı bırakmasını önerenlere, Amazon yağmur
ormanlarının yok edilmesini durdurmak için elinden geleni
yapmalarını salık veriyorum. Yoksa pasif ölücü oluyorsunuz ve
sigara tiryakisi de değilim.-
Neoliberal günlerde, Brezilya’da, işgal fabrikalarının işçi
komitesinden Serge Golard’ın sözleri aklıma geliyor. "Koloniyal
dönemde tamam, ülkeyi sömürüyorlar, bütün kaynaklarını alıp
götürüyorlardı ama bunu yapmak için tren yolları, limanlar
yapıyorlardı. Bunlar şimdi yapılmış bu yerleri bile satıyorlar"
diyordu. Sonra hepsini sattılar ve kalmadı. Aç kollarını kara
delik…
Bu aynı zamanda neoliberal sac ayaklarının, bölgesel serbest
pazar entegrasyonlarının, ALCA, NAFTA, Avrupa Birliği, Asya Pasifik
Serbest Pazarı gibi, dünyevi! semt pazarlarının da fiili olarak
yıkılmalarına neden oluyor. Bunu sermaye için de söylüyorum, yoksa
bu ‘entegrasyon’ halklar için zaten pek olmadı. ABD’nin başta
çelik olmak üzere bir çok malda yeni gümrük sınırlandırmaları
getirmesi, bunu sadece Çin’e karşı değil, piyasada kankası AB’ye
karşı da uygulaması, neoliberalizmin tarihe gömülmesinin çok açık
işaretlerinden biri.
Yani bundan sonra yola katırlarla devam edecek kapitalizm…
Trump’ın kararlarından söz ediyorum…
Neoliberal yıkım sadece -bizim eski tanımımızla- 3. dünya
ülkelerini değil, merkez ülkeleri de paçalarından aşağıya çekiyor.
Fransa’da geçen hafta 1. yılını tamamlayan ‘Sarı Yelekliler’ tam
böyle bir hareket. Yani nedenlerinden doğru baktığımızda, hala
devam eden Şili isyanın Fransızcası diyebiliriz buna.
Peki neoliberalizmden sonra hayat var mı ?
Post-neoliberalizm sadece Bolsonora ya da Bolivya darbesi mi
?
Ne yazık ki güçlü olasılık bu; aptallığını uyduruk resmi
tarihlerden alan, yeni faşizmin sağlı sollu minvalleri…
Fakat bir şey daha var; kurumsal örgütlenmelerin
hantallığından bıkmış, karar verme hakkını başkasına hiç bir zaman,
hiçbir yerde devretmek istemeyen bir insanlık hali. İsyan yani…
Yoksa ?
Yoksa mı kara deliğe hoş geldiniz…