George Floyd’u hatırlıyorsunuz, değil mi?
Hâlâ bazı maçlar başlamadan futbolcular diz çöktüğü için de
unutmuyor olabiliriz.
Hani Mayıs 2020’de bir polisin 9 dakika süreyle boğazına diz
bastırıp nefessiz bırakarak öldürdüğü insan.
Bir siyahı öldüren o beyaz polis, Derek Chauvin
22,5 yıla mahkûm olmuştu.
Şimdi de onun 3 polis arkadaşı “suçlu” bulundu.
Sebebini Hakim ve Savcı anlatsın size.
Buyurun “Your Honor.” Söz Yargıç Charles
Kovats’ın:
“Bir polisin bir vatandaşa yaptığına müdahale için bu 3
polisin ahlaki sorumluluğu ve yasal zorunluluğu vardı. Bundan
kaçınarak, hiçbir şey yapmayarak bir suç işlediler. Bir vatandaşın
insan haklarının çiğnenmesini hareketsiz seyrettiler.”
Sözü şimdi de Savcı Manda Sertich’e
bırakalım:
“Bu polisler müdahale etmeyi, yardım etmeyi
seçmediler.”
O 3 polisten biri, Tou Thao Vietnam asıllıydı ve belli ki bir
zamanlar Vietnam’da işlenen ahlaki, insanî “savaş suçları”na dair
bir duygusu da olmamış veya kendi etnik kimliğiyle Amerikan polis
üniformasının içinde büzülmüş, zalimin dostu, mazlumun düşmanı
olabilmişti!
Şimdi kendimize dönelim, ey halkım!
Tek tek hepinizi elbette tenzih ederim de toplu olarak biraz
tuhafız.
ABD’deki vakada muhtemelen külliyen Floyd’un yanında, “o
polisler”in karşısında, hakim ve savcı yorumunun
alkışındayızdır.
Sonra buraya gelince…
Almanya’da ırkçılara, yabancı düşmanlarına karşı sol ve yeşil
partilere sarılan, ancak memlekette öteki din, ırk, mezhep,
milliyet ve etnisitelere, fikirlere nefret patlatanlarla sarmaş
dolaş kalan “bazı gurbetçiler” gibi oluveriyoruz.
Belki burada da “öyle şeyler” oluyordur.
Ahlaki sorumluluklar, yasal zorunluluklar, insan hakları
ihmal ediliyor; birçokları sadece seyrediyor, hatta
alkışlıyordur.
Belki burada benzer tavrı alan hakimler ve savcılar artık
pek çıkmadığı için; bizim hukuk, insan hakları, ahlaki sorumluluk
kültürümüz de iyice güdük kalıyordur.
Şimdi de Ukrayna’ya gidelim, ey halkım!
“Azerbaycan Reisi Aliyev”in Putin’e yaltaklanmasını, “bu
yaptırımlar ona işlemez” deyivermesini…
“Mazlum” Çeçenlerin en azından bir kısmının reisleri Kadirov’la
birlikte mazlum Ukraynalılara hem de “dini motifler”i kullanarak
saldırmasını pek iyi karşılamadık!
Neden?
Halbuki onlar “bizden!”
Değil mi?
Demek ki mesele “din kardeşi, ırkdaş, kan kardeşi” olmak
değil. Doğru ya da yanlış, iyi veya kötü, vicdanî veya vicdansız
olunması. Olduğun, kendini bulduğun yer değil, kendi muhakemen ve
vicdanının seçimiyle durduğun yer!
O yüzden işte…
Rus gazeteci Anna Politkovskaya, “Rus olması”na rağmen
“yerli ve milli, sadık ve kapıkulu” değil, “insan gibi, vicdan
gibi, gazeteci gibi” davranmış; Rusya’nın Çeçenistan’daki
zulmünü ayrıntılarıyla yazmış, “Kirli Savaş” demiş…
Onca tehditten ve devlet ile milliyetçilerin “Çeçen yanlısı bu
kadın” demesinden sonra, Ekim 2006’da 48 yaşında öldürülmüştü.
O yüzden işte…
Burada da Rusya’da da, “devlete, hükümete sadık olmakla” övünebilen
gazeteci müsveddeleri çoğalmışken, Politkovskaya’nın da mensubu
olduğu gazetenin, Novaya’nın Rus Genel Yayın Yönetmeni
Dimitri Muratov kendi devletinin saldırganlığına isyan
ediyor, gazetesini o vicdan ve bilinçle hazırlıyor,
korkmadan Ukrayna bayrağı da koyuyor.
O yüzden işte…
Rusya milli takımı ve Dinamo Moskova oyuncusu, gol kralı olmuş,
yılın futbolcusu seçilmiş Fedor Smolov “Devletinin
saldırısı”na karşı tavır alıp sosyal medya paylaşımına
Ukrayna bayrağı da koyuyor.
O yüzden işte…
Milliyetçi ve saldırgan histerilere, Putin devletinin baskılarına,
tehditlerine, hiddet ve şiddetine rağmen; binlerce Rus Moskova’da,
St Petersburg’da meydanlara akıyor ve haykırışlarının
yanına Ukraynalıların feryadını, çocukların çığlıklarını da
koyuyor.
İnsanî-vicdanî mesele kısaca böyle…
Ne var ki esasen kısa değil uzun, sığ değil derin, hava cıva değil
yoğun, seçmeli değil tutarlı bir durum; kaypak değil ilkeli bir
tutum, tavır, hissiyat, ifade ve irade!
Her mazlum, her mağdur, tek tek yahut bir halk halinde
bize bir ayna tutuyor; peki şimdi sen kimsin, neredesin
diye.
Mazlumun yoldaşı mı, zalimin paydaşı mı?
Mağdurun yanında ayakta mı, mağrurun peşinde yalaka
mı?
Ne demişti hakim, savcı, gazeteci, futbolcu?
Kimin yanında olmak istersin; rüzgâra, akıntıya karşı olsa da…
Kimin yanında olmak gerekir; baskıda da, millete “milli dava” diye,
“devlet” diye dayatılan hiddet, şiddet fırtınalarında da?
Nazım’ı haksız çıkarmak için…
Akrep gibi olmamak için…
Korkak bir karanlık içinde kalmamak için…
Serçe gibi büzülmemek için…
Midye gibi kapanmamak için…
Sönmüş bir yanardağı ağzı gibi korkunç durmamak
için…
Koyun gibi sürüye katılmamak için…
Bu dünyada bu zulmün sayemizde de olmaması
için…
Kabahatin çoğunu artık kabullenmemek için!
Canım kardeşim.