Boğaziçi Üniversitesi hocalarının aylardır sürdürdükleri 'sırt
dönme' protestosunu, ülke gündemini iyi kötü takip edip de
işitmeyen kalmamıştır. Bir önceki kayyım rektörün gece vakti
görevden alınmasının ardından; üniversite içinden farklı siyasi
eğilim ve alanlardan 17 hoca rektörlük için adaylık başvurusu
yapmıştı; hiçbiri YÖK'e davet edilmedi ve oy verme hakkına sahip
hocaların yüzde 90 küsurunun 'istemiyoruz' dediği isim, rektör
olarak atandı. Türkiye sağının, hele ki o sağın kareli ceketli
versiyonunun 'milli irade' anlayışına/yorumuna son derece uygun bir
tavır bu. Diken'de konuya (milli iradeciliğe) ilişkin iki satır
yazdım, ilgilenecekler için buraya bırakıyorum.
150. protestoya Nermin Abadan Unat da katıldı ve
meslektaşlarının yanında durdu. Elinde bastonu, belli ki uzun süre
ayakta durmakta biraz zorlanıyor, öğrencilerinin koluna girmiş,
yüzünde maskesiyle, dimdik görünüyordu fotoğraflarda. 1921 doğumlu
Nermin Abadan Unat, Eylül'de 100. yaşını kutlayacak.
Bu bir Nermin Hoca yazısı olsaydı; etkileyici yaşam öyküsünü,
çocuk sayılacak yaşta yurt dışından Türkiye'ye gelip burada Türkçe
öğrenerek hukuk okuyuşunu, akademisyenliğini, bir ara
gazeteciliğini, sosyal bilimlere katkısını,
hukukçu-sosyolog-siyaset bilimci yönlerini, kadın çalışmaları ve
göç alanlarındaki öncü rolünü, Mülkiye ve ardından Boğaziçi'deki
hocalığını, hiç eksilmeyen okuma ve öğrenme tutkusunu
(öğrencilerine yeni çıkan kitapları önermeye devam ediyor),
taşıdığı iki soyadının değerini vs. uzun uzun anlatırdım. Hatta
belki Hoca'nın bazı sevimli çılgınlıklarını ve benim gibi bir
üşengeci hayretler içerisinde bırakan tarifsiz yaşam sevincini de
eklerdim satır aralarına. Ola ki merak edenlere iki kitap
önerebilirim. Sedef Kabaş'ın söyleşisi “Hayatını Seçen Kadın”
(Doğan Kitap) ve kendi yazdığı “Kum Saatini İzlerken”
(İletişim).
O gün orada duran bir asırlık kadın hoca hakkında, yalnızca iki
anı nakletmek istiyorum; hem içimde kalmasın hem de 'ayakta durmak'
ile 'duruş' arasındaki fark iyice belirginleşsin.
Henüz kareli ceketli bıyıklıların üniversitedeki haysiyetsiz
işbirlikçileri tarafından terörle iltisaklı ilan edilmediğim(iz)
yıllarda, dersime arada bir özellikle eski kuşak hocalarımızı davet
edip ders anlatmalarını rica ederdim. Öğrencilerin ülke ve
akademinin geçmişiyle bağ kurmasını, bambaşka bir devrin
hocalarından bir şeyler işitmesini, onlarla tanışmasını istiyordum.
Sağolsunlar o hocalar da gelip anlattılar ve hem onlar hem öğrenci
memnun kaldı bu buluşmalardan. Nermin Hoca onlardan biriydi. İki
kez Boğaziçi'nde, bir kez de Mülkiye'de, 80'li yaşların sonu ve
90'lı yaşlarının başında, iki-üç saatlik dersleri ayakta anlattı ve
öğrenciye harika öneriler sundu, özellikle kadın öğrencilere.
Mülkiye'deki ders bundan sekiz yıl önce, Aralık 2013'teydi. Hoca
dersten bir iki saat kadar önce fakülteye geldi, karşıladık, sohbet
ederken kulaklığının pilinde bir sorun olduğunu söyleyince,
Boğaziçi'nden yüksek lisans öğrencisi ve Mülkiye'de siyasi tarih
hocası arkadaşımla birlikte Kızılay civarında bir yerlere gidip pil
aldık, ancak sorun çözülemedi. Kulaklığı olmadan çok zor
işitiyordu. Yapacak bir şey yok, ders saati geldi, elinde iki
büyükçe çantayla sınıfa doğru yürümeye başlayınca, çantalarından
hiç olmazsa birini almak istedim. 93 yaşındaki Nermin Hoca, “Ben
Mülkiye hocasıyım, çantamı kendim taşırım,” diyerek önerimi
reddetti; sınıfa gittik ve tüm dersi ayakta, hemen hiçbir şey
duymuyorken anlatıp sonunda öğrenci sorularını yazılı alarak tam
saatinde bitirdi. Ders kaydedilmişti, vakti olanlar için burada.
Mülkiye'de çanta taşıyan, taşıtan ve hatta herzesini övünerek
anlatan hoca da görmüştüm, yalan olmasın! Ancak Nermin Hoca, bugün
artık pek nadir karşılaşılabilen niteliklere sahip bir
kuşağı/zihniyeti temsil ediyordu ki, ona da tanığım. Söz konusu
tavrın hâkim olduğu, yüzlerce sınav kâğıdının arasında bunalırken
dahi yıllarca, “asistanın işi hocanın işlerini yapmak değil”
diyerek bana (bize) tek bir kâğıt okutmayan hocaların Anayasa
Kürsüsü'nde yetiştim. Hocalık ne demektir, gördüm. Çok meslektaşım
gibi.
Beş yıl önce...
Yıl 2017, atıldıktan birkaç hafta sonra Ankara'dan İstanbul'a
göçtüm. İstanbul Mülkiyeliler Birliği'nde bir toplantı yapılacaktı,
birkaç ay önceden planlanmıştı, halkoylamasında oylanacak anayasa
değişikliklerine ilişkindi, tasfiyeye rağmen iptal etmek istemedi
Birlik yönetimi. Kuzguncuk'taki binaya gittiğimde hiç ummadığım bir
kalabalıkla karşılaştım. Gelenlerin beni dinlemek için değil,
atılan akademisyenlere destek için orada olduğunu biliyordum tabii.
Unutulmaz bir dayanışma akşamıydı. Açılışın ardından mikrofonu
verdiler, konuşmaya başladım, beş dakika geçmemişti ki kapı açıldı
ve Nermin Hoca girdi. Hoca o akşam bir ödül törenindeymiş, oraya
gitmek zorundaymış, erken çıkıp Mülkiye'deki toplantıya katılmak
için gelmiş, 'bizleri' yalnız bırakmak istememiş. Eline mikrofonu
aldı ve kısa bir destek konuşması yaptı Nermin Hoca. Yine dimdik,
ayakta. Genç meslektaşlarına moral vermek için oradaydı.
Nice şöhretli Mülkiyeli hokkabazın tasfiye üzerine tek cümle
kurmadığı, kimi akademisyenlerin ise atılan meslektaşlarının
çalışmalarına referans vermeye dahi çekindiği bu zavallılık
devrinde, Hoca'nın desteğinin değerini uzun uzadıya anlatmaya gerek
yok herhalde.
Geçen hafta Boğaziçi'ne gidip genç meslektaşlarıyla birlikte
rektörlük binasına sırtını dönen Nermin Hoca, orada yalnızca beş-on
dakika ayakta durmuş olmadı. Nasıl 'durulması' gerektiğini
hatırlattı cümle âleme. Hayat ve ülke böyle işte, bir hoca 100
yaşında örnek olmayı sürdürürken, kimileri de bir kaşık çorba için
tekkeyi bekliyor.
Nermin Hoca şöyle demiş Boğaziçi'nde: “Ben bir ay sonra 100
yaşında olacağım. Bu ülke daha güzel günleri hak ediyor. Sizler
gençsiniz; ülkenizden ümidinizi kesmeyin, dayanın!”
Teşekkür ederiz hocam.
Bir arşiv önerisi: Gazeteci Nilay Örnek'in
büyük emeğiyle hazırlanan “Her Umut Ortak Arar” başlığı altındaki
“mimari açıdan kıymetli-hikâyeli binalar
arşivi” uzun süredir karşılaştığım en mutluluk verici çalışma.
Çok zevkli, öğretici ve nedendir bilmiyorum, umut veriyor. Mutlaka
okumanızı öneririm.
İklim krizi notu: Ömer Madra ve Ümit Şahin,
IPCC tarafından açıklanan iklim krizi raporunu yorumladığı Açık
Radyo kaydını buraya bırakıyorum.